İnsanın var olduğu andan itibaren eksik yönlerini tamamlamaya, ihtiyaçlarını gidermeye uğraştığını dile getiren Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “Çünkü eksik ve ihtiyaç sahibidir. En temel ihtiyaçlarını bile gidermek için çabalaması gereken insanın zihnini bu durum oldukça fazla meşgul eder. Açlık, susuzluk, uyumak ve cinsellik insanın en temel ihtiyaçlarıdır. Ancak bu ihtiyaçlarını gidermelidir ki; yaşamını devam ettirebilsin. Yaşamın devamı için ihtiyaç duyduklarını gidermek için bile vaktinin çoğunu harcayacak kadar çabalaması gerekmesi insanda mutsuzluğa yol açabilecek etkenlerin başında gelmektedir.
İnsanlar mutsuzluklarını açıklayabilecek başka ne gibi sorunlar söylüyorlar?
Bir kadın eşinin kendisi ile yeterince ilgilenmemesini mutsuzluğunun kaynağı olarak söylerken; bir diğeri çocuğunun ödevlerini yapmaması ve sorumluluklarını yerine getirmemesini söyleyebilir. Genç bir kız sevgilisinin kıskançlığından şikayet ederken, başka birisi ise işini sevmemesini mutsuzluğuna neden olarak söyleyebilir. Tüm bunlar insanların duygusal üzüntülerini açıklamak için ileri sürdükleri açıklamalardır. Ancak bunlar duygusal üzüntülerimizi açıklayan asıl neden değildir” dedi.
Tüm bunlar bizim mutsuzluğumuza neden olan şeyler değilse peki nedir bizi mutsuz eden şeyler?
Uzman Psikolog Naciye Tokaç, daha sonra şunları kaydetti; “Hemen herkes yaşadığı duygusal gerilimlerin nedeninin başına gelen olaylardan ve ya içinde bulunduğu durumlardan oluştuğunu düşünmektedir. Bunun doğru olmadığını aslında biraz düşününce kendinizde anlayacaksınız. Birgün sizi çok kaygılandıran bir olayın başka birgün tekrar aynı olayı yaşadığınızda o kadar da kaygılandırmadığını görmüşsünüzdür. Karşı cins tarafından reddedilen bir kişi kendisini çok kötü hissederken, başka bir kişi aynı durumu yaşadığında ise pek de bu durumu umursamayabilir. Bu da bize sadece olayların ve durumların kendisinin duygusal durumumuza, üzüntülerimize ve mutsuzluğumuza yol açmadığını göstermektedir.
Görülmektedir ki; duygusal üzüntülerimize, mutsuzluğumuza yaşadığımız sorunlu olaylar ve içinde bulunduğumuz durumlar neden olmamaktadır. Bu sorunlu olaylar ve durumlarla ilgili yanlış ve mantıksız düşünce ve inanış tarzlarımız neden olmaktadır. Dolayısıyla sizi mutsuz eden ve duygusal üzüntülerinize yol açan yanlış ve mantıksız düşüncelerinizi bulup ortaya çıkararak, bunları değerlendirmeniz ve yeniden daha işinize yarayabilecek, mantıklı ve sizi mutlu edebilecek düşünce ve inançlar oluşturmanız gerekmektedir.
Burada önemli bir nokta siz mutsuzluğunuzun kaynağının çevresel etkenler, olaylar ve durumlar olduğunu düşünürken; aslında mutsuzluğunuzun kaynağının içinizden kaynaklandığını belirtmiş olmamamızdır. Bu sizin için yeni bir bilgidir ve inanılması zor gibi de gelebilir. Ancak görmekteyiz ki kişiler farkındalık kazandıkça ve yanlış düşünce ve inanışlarını değiştirdikçe mutluluklarında artış olmaktadır. Çünkü artık olayları durumları değerlendirmeleri değişmiştir. Örneğin; “her şeyde başarılı olmalıyım, eğer yaptığım her şeyde başarılı değilsem, tam başarılı sayılmam” gibi inancı olan bir kişi başarılı olamadığı herhangi bir durumda kendisini başarısız hissedeceğinden mutsuzluk içine sürüklenecektir. Oysaki bu inancını kendisi için daha gerçekçi ve daha faydalı olabilecek bir şekilde değiştirebilirse bu kadar da mutsuz olmayacaktır. Örneğin; “başarılı olmak isterim ancak her şeyde başarılı olamayabilirim, bazı şeyleri yapmak için yeteneğim, bilgim yeterli olmayabilir, buda normaldir” gibi bir düşünce tarzı kendisini mutsuz etmeyecek ve başarısız hissetmesine yol açmayacaktır.
Gördüğümüz gibi düşünce ve inanış tarzlarımız duygularımızı ve mutluluğumuzu etkilemektedir. Yanlış ve mantıksız düşünce ve inanışlarımız; çocukluğumuzun ilk anlarından itibaren maruz kaldıklarımız, gözlemlerimiz, bize öğretilenler, eğitim hayatımız gibi birçok faktörün etkisiyle oluşmaktadır. Ve biz kendimizi mutsuz eden bu düşünce ve inanış şekillerine mahkum değiliz. İsterseniz bunları değiştirebilirsiniz.
Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin
Öncelikle işe kendinizi olduğu gibi kabul etmekten başlayabilirsiniz. Bu size düşünce ve inanışlarını fark etmeniz için bir fırsat sunacaktır.
Yapılabilecek başka neler var?
Kendinizin ve başkalarının yanılabileceğini fark edin, kabul edin. Her düşündüğünüz, aklınızdan geçenler doğru olmayabilir. Belki mutluluğunuz için gerçekçi ve doğru bir şekilde düşünmeniz gereklidir.
İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğü ile fazla ilgilenmeyin. Sonuçta sizi sadece gördükleriyle değerlendirecekler. İçsel dünyanızı pek de bilmiyorlar. Düşündükleri şeyler doğru olmayabilir. Öyleyse düşündüklerinin de pek önemi olmayabilir ki kendiniz hakkındaki en iyi gerçeği siz bilirsiniz.
Kendinizin değerinin ve öneminin farkına varın. Değerli ve önemli birisi olmanız için çok büyük işler başarmanız, iyi şeylere sahip olmanız, çok sevilmeniz gerekmemektedir. Siz sadece varolduğunuz için bile değerlisinizdir. Çevrenize dikkat ederseniz aslında oldukça değer gördüğünüzü ve önemsendiğinizi fark edeceksiniz. İnsanlar genelde kendi istedikleri tarzda değer görmek ister veya kendi istedikleri kişinin değer vermesini isterler. Ancak o zaman kendilerini değerli ve önemli hissederler. Belki de beklediğiniz değer ve önem başkaları tarafından size sunuluyordur, belki de bunu fark etmeniz gereklidir.
Duygularınızı, düşüncelerinizi karşınızdaki kişilere daha açıkça ifade edin. Siz doğal ve açık sözlü olduğunuzda korktuğunuz kadar tepki almayacaksınız ve kimseyi de kırmayacaksınız. İncinmekten korktuğunuz için kimseyi de incitmek istemiyor olabilirsiniz. Ancak siz gerçekten kırmak ve incitmek istemediğinizde neden insanlar size kırılsın ki; bazen bu olsa da her zaman siz suçlu olamazsınız.
Mutluluğun oldukça zor olduğunu düşündüğünüz dünya ve yaşamınızda; kendi yanlış ve mantıksız düşünce ve inanışlarınızı değiştirerek, bakış açılarınızı geliştirerek ve kendi benlik değerinizin farkına vararak mutluluğunuzu kendi ellerinize alabilirsiniz.”