Ülkemizin de 1948’den beri üye olduğu Dünya Sağlık Örgütü’nün 1980’li yıllardaki temel prensibi “yaşama yıllar katın” iken, yani amaç insan yaşamını mümkün olduğunca uzatmak iken; 2000’li yıllardaki bu hedef “yıllara yaşam katın” olarak değiştirilmiş, yani uzayan insan yaşamının kaliteli olmasını sağlamak ve yaşam kalitesi artırmak hedeflenmiştir. Gerçekten de, günümüzde bir çok insanın hedefi aynıdır: Sağlıklı bir yaşlılık.
Bizim de beyin cerrahları olarak, yaptığımız ameliyat planlarında hastanın tedavi edilmesi kadar; ameliyattan sonraki yaşamlarını insan onuruna uygun ve aktif bir şekilde geçirebilmeleri de göz önüne alınmaktadır. Kimi zaman bir beyin tümörünün hepsini çıkarmak gibi iddialardan bu yüzden kaçınıyoruz, yani gerekirse hastayı tekrar tekrar ameliyat ederiz ama yeter ki yaşam tarzına önemli bir kötü etkide bulunmayalım. Yani “kaş yaparken göz çıkarmamak” gerekiyor.
Spor Yapmalı mıyım?
Spor, sağlık için şart. Bunu biliyoruz. Peki ama hangi spor ve nasıl spor yapmalı? Bu çok önemli bir soru! Eğer uzun bir spor geçmişiniz yoksa, bir yakınızın tavsiyesi ile veya kafanıza göre spora başlarsanız; yarardan çok zarar göreceğinizi bilin. Futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi ağır sporlar; zaten belli bir yaştan sonra ancak elit sporculara göre işler. Aman ha çivi çiviyi söker diye kendinizi zorlamayın. En yararlı spor olduğu söylenen yüzme bile, eğer düzgün bir stille yüzemiyorsanız; yani düzgün bir yüzme eğitimi almadıysanız en azından boynunuza zarar verecektir. Ya da herhangi bir spor salonundaki, eğitiminin ne olduğu belirsiz bir spor koçunun sizi zarar görünceye kadar zorlayabileceğini hiç unutmayın.
Eğer doktorunuz size egzersiz önerdi ise, bu egzersizleri başlangıçta mutlaka fizyoterapist eşliğinde öğrenin ve onların tavsiyelerinin dışına asla çıkmayın. Zararın neresinden dönülse kardır…
Ergonomi Nedir?
Rahat olun! Ama her yerde, her zaman! Yani demek istediğim o ki, otururken-yatarken- çalışırken bile. Peki bu mümkün mü? Evet, çünkü unutmayın; hayatın merkezinde siz varsınız, her şey size göre düzenlenmiş olmalı. Masanızın amacı sizin üstünde rahat çalışmanız, yoksa göze hoş görünmesi değil. Sandalyenizin amacı ise sizin üstünde rahat oturmanız, başka bir amacı yok. Yatağınız da öyle, arabanızın koltuğu da. Hepsi ergonomik olmalı, yani size tam uygun olmalı.
Günümüzün, odağına insanı almış uygar toplumlarında böyle en azından. En rahat şekilde çalışabileceğiniz, dinlenebileceğiniz bir ortamın nasıl olması gerektiği zaten ergonomi bilimi tarafından belirlenmiş durumda. Size düşen ise, işvereninizden bu özelliklere sahip büro mobilyası istemek ya da evinize eşya satın alırken üreticinizden bu standartlara uygun ürünler temin etmesini istemek. Tüm iş kazalarının dörtte birinin bir şey taşırken olduğu biliniyor. Ağırlık kaldırırken ve taşırken olan kaza riskini; yükün ağırlığı, yatay ve dikey uzaklıkları, asimetri açısı, kaldırma frekansı, kavrama klasifikasyonu ve çevresel değişkenler belirliyor. İşyeri hekiminizden sizi bu konularda eğitmesini isteyin. Mesela gün içinde 2 saatten fazla ayaklara destek vermeden oturmak, beli bükerek veya eğerek çalışmak, diz çökerek çalışmak; veya sürekli eller ve kollar baş hizasının üzerindeçalışmak belinize kalıcı zarar verir. Şunu da sakın unutmayın, bel fıtığı sorunlarının üçte biri ve boyun fıtıklarının da hatırı sayılır bir çoğunluğu; aslında meslek hastalığı grubuna giriyor ve pek çok uygar ülkede artık işçi-işveren arası tazminat davalarının konusu oluyor.