Onkologlar birbirine zıt şu iki durumla çok karşılaşırlar: Kanser tedavisi alan hastalardan bir kısmı, yan etkiye daha fazla maruz kalırken, daha fazla fayda göreceğini düşünerek bu duruma az da olsa memnun olmaktadır. Bir kısmı ise herhangi bir yan etki görmemesine rağmen tedavinin etkin olamamasından endişe etmektedir. Doğrusu da gelişen yeni jenerasyon kemoterapötik ilaçların yan etki profilinin düşürülmesi için üzerinde çok çalışılması ve de toksisite için kullanılan ilaç yelpazesinde genişleme nedeni ile yan etkilerin sıklığı ve derecesi azalmıştı; eskisi kadar yoğun yan etkiler ile karşılaşılmamakta idi.
Ancak 2005’ten sonra hedeflenmiş tedavilerin gündeme gelmesi ve uygulanması ile farklı yan etkiler görülmeye başlandı. Özellikle erlotinib-cilt döküntüsü, cetuximab-cilt döküntüsü, sunitinib-hipertansiyon gibi tedavi ajanı-yan etki eşleşmelerinde tedavi etkinliğinin arttığı çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca yine tümör hücresinde artmiş 1000 kat etkinliği ile tümör semi selektif kabul edebileceğimiz kapesitabin-el ayak sendromu eşleşmesinde de bu etkinlik artışını görmüştük.
Asıl bahsedeceğimiz, kanser tedavi potasında, cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve hedeflenmiş tedavilerden sonra 5. jenerasyon tedavi alanı olan immünoterapilerde ki yan etki-tedavi başarısı olacaktır.
JAMA Oncology Eylül 2017 sayısında yayınlanan bir makalede, Akciğer karsinomu nedeni ile Nivolumab (Opdivo) tedavisi (immünoterapi) alan hastalar irdelendi, immünoterapiye bağlı yan etki gören hastaların tedavi yanıtı ve tedaviye yanıt süresi, yan etki görmeyen hastalardan daha fazla olduğu gösterildi. Tedavi yanıt süresi arasında, 9.2 aya karşı 4.8 ay gibi neredeyse 2 kat fark vardı ve anlamlı idi.
Çok da anlamlı bulmadığımız ‘’Fazla Yan EtkiàArtmış Tedavi Yanıtı’’ inancı, yeni nesil tedavi ajanları sonrasında, kanıtlanmış bir argüman olarak yerini alacak gibi durmakta.
Ama hedef ve isteğimiz her zaman ‘’Minimum Yan EtkiàMaksimum Tedavi Yanıtı’’ olacaktır.