Hayatımızın artık ayrılmaz bir parçası olan sosyal medya, insanların gündelik yaşantısında her anını paylaştığı bir mecra haline geldi. Uzmanlar, bu durumun mahremiyet sorunuyla beraber bilinçsiz kullanımdan doğan “stalking” olarak adlandırılan ve “gizli takip” anlamına gelen yeni nesil kişilik hak ihlallerini gündeme getirdiğine dikkat çekiyor. Çocuklarla ilgili paylaşımlarda özellikle dikkatli olunması çağrısında bulunan Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, bilinçli medya okuryazarlığının öneminin ise altını çiziyor.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, hayatımızın önemli bir parçası haline gelen sosyal medyadaki hak ihlallerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, sosyal medyada insanların her anını paylaşmasının, “stalking” olarak adlandırılan ve gizli takip anlamına gelen yeni nesil kişilik hak ihlallerini de gündeme getirdiğini söyledi.
Huzur bozmak için de stalking yapılabiliyor
Sosyal medya kullanıcıları arasında sıklıkla kullanılan “stalk” kavramının, bir kişinin diğer bir kişiyi sosyal medya hesaplarında araştırması, gözetlemesi ve paylaşımlarını incelemesi anlamına geldiğini ifade eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Kimileri tarafından masum bir davranış olarak algılansa da sosyal medyada huzur bozucu faaliyetler yürütme amacıyla da stalking yapılabiliyor ve tehlikenin boyutları daha da artıyor.” dedi.
Gizlice izleme çeşitli suçlar oluşturabilir
Sosyal medyanın insanların gündelik yaşantısında her anını paylaştığı bir mecra haline geldiğini kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Gidilen mekanlar, yıl dönümleri, kutlamalar, yemekler, etkinlikler sosyal medyada günlük yaşantıda olan her şey an ve an paylaşılıyor. Mahremiyet sorunuyla birlikte bilinçsiz kullanımdan doğan dijital ısrarlı takip anlamına gelen ‘Stalking’ gibi kişilik hak ihlalleri gündeme geliyor. Stalking (gizlice izleme) fiilinin sosyal medya üzerinde çeşitli suçları oluşturma ihtimali söz konusu olduğundan dikkat edilmelidir.” uyarısında bulundu.
Stalking mağduriyeti kişinin hayatını etkiliyor
Stalking yani gizli izlemenin, sosyal medyada kişilik hak ihlali olarak ele alınabilecek bir konu olduğuna dikkat çeken Ünal, “Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin çoğunun mevzuatında “stalking” kelimesi yer alıyor. Bir kişinin stalking mağduru olması için günlük işlerini yerine getirmede ciddi güçlük çekmesi, iş yerinde verimliliğinin düşmesi, bedensel veya ruhsal sağlığının bozulması, sosyal alışkanlıklarının değişmesi ya da askıya alınması, ilave güvenlik önlemleri almak zorunda kalması, çocuklarını okuldan kendisi almak yerine aile fertlerinden birilerini yollaması gibi durumların gerçekleşmesi gerekiyor.” dedi.
Bazı ülkelerde cezai yaptırımlar uygulanabiliyor
Kişinin paylaşımlarının görünürlük ayarını “herkes” olarak ayarladığında, daha geniş kitleler tarafından izlenebildiğini kaydeden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Böylece son görülme zamanı, çevrimiçi olduğu saat aralıkları, toplam çevrimiçi olduğu süreyi (günlük), durum mesajını, profil fotoğrafı geçmişi gibi pek çok bilgisi başkaları tarafından takip edilebiliyor. Gizli takibin bir kişi tarafından yoğun bir şekilde yapılmasıyla saplantı gibi sakıncalı durumlar da oluşabilmektedir. Bilinçli olmayan kullanım şekilleri ile daha fazla gündeme gelen stalk (gizli takip) davranışının cezai yaptırımları tartışma konusudur.” dedi.
Almanya’da 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor
Almanya’da Alman Ceza Kanununun 238. maddesine göre stalking’in suç olduğunu ifade eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “2017’den bu yana suç olarak yer almaktadır ve cezai yaptırımları söz konusudur. Bir insanı takip eden, gözetleyen, telefon veya başka yollarla ısrarcı bir şekilde onunla temas kurmak isteyen, taciz ettiği kişinin hayatını önemli ölçüde kısıtlayan ve zarar veren tacizci kişi, Ceza Yasası’nın 238. maddesine göre para cezasına veya 3 yıla kadar hapis cezasına, ağır suç teşkil edecek durumlarda ise beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaktadır.” dedi.
İngiltere’de para ya da hapis cezası veriliyor
İngiltere’de de sadece ısrarlı takip vakalarında uygulanabilen iki ayrı durumun, 2012’de yürürlüğe giren Özgürlüklere Karşı Korunma Kanununun 11. maddesinde suç olarak tanımlandığını ve cezai yaptırımlara tabi tutulduğunu ifade eden Ünal, “Buna göre, şiddete uğrama konusunda ciddi bir korkuya ya da endişeye yol açan ısrarlı takip halleri durumunda, failin 5 bin İngiliz sterlini adli para cezasına çarptırılabileceği bildirilmektedir. Ya da bazı durumlarda adli para cezasına veya altı aylık kısa süreli hapis cezasına ya da 5 yıllık hapis cezasına ya da hem hapis hem para cezasına çarptırılabileceği belirtilmektedir.” dedi.
Ülkemizde de tedbirler uygulanıyor
Ülkemizde stalking yaptırımları incelendiğinde 20 Mart 2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddet Kanununda yer aldığına dikkat çeken Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Her ne kadar kanunun adında aile ve kadın esas alınsa da ısrarlı takip (stalking) durumunda da söz konusu kanun hükümleri uygulanabiliyor. Alınan karar doğrultusunda, stalking failinin, mağdurun bulunduğu konuta, okula, işyerine ya da mağdurun yakınlarına yaklaşmaması, mağduru iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi gibi bazı tedbirler uygulanabiliyor.” diye konuştu.
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, sözlerine şöyle devam ett: “Yine Türk Ceza Kanunu kapsamındaki özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar başlığı altında düzenlenen suçların oluşumuna sebebiyet verebilir. Örneğin, Türk Ceza Kanunun 132. Maddesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu vardır. Kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğini diğer tarafın rızası olmadan ifşa eden kişiye cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Huzur bozucu faaliyetler yürütme amacıyla stalking yapılıyorsa, bununla ilgili de Türk Ceza Kanunu devreye girmektedir.”
Çocuklarla ilgili paylaşımlarda dikkatli olunmalı
Sosyal medya paylaşımları konusunda özellikle ebeveynlerin dikkatli olması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Her ne kadar kişi gönüllü ifşa yoluyla birtakım bilgilerini paylaşsa da, kötü niyetli kişiler tarafından ele geçirilen ses, görüntü, yazılı bilgi gibi materyaller kötü amaçlı kullanılabiliyor. Özellikle, ebeveynleri tarafından paylaşılan çocuklara ait bilgiler de kötü niyetli kişilerin eline geçebiliyor ve dijital zorbalığa davetiye çıkartılıyor. Sharenting (İngilizce Parenting ile Share kelimelerinden türetilmiş) olarak adlandırılan, ebeveynlerin çocuklarını çeşitli yollarla sosyal medyada paylaşmasını konu alan kavram da daha çok çocuk hakları ihlalini konu alıyor. Dünyanın her yerinde ebeveynliğin sevinçlerini, zorluklarını paylaşmak ve hayatlarını belgelemek toplumsal bir norm haline gelmiş olsa da ebeveynlerin çocuklarının resimlerini paylaşırken pek çok konuyu düşünmesi gerekiyor.” uyarısında bulundu.
Çocuğun fotoğrafları ve kişisel bilgileri paylaşılmamalı!
Çocuğa ait resimlerin başkaları tarafından kötü niyetli olarak kullanılabileceğini belirten Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bununla birlikte, pedofilinin günümüzde oldukça yaygın olduğu düşünülmelidir. Çocuğun çıplak, bezli ya da kısmen giyinmiş şekilde paylaşılan resimlerinin pedofili sitelerine koyulma ihtimali olabilmektedir. Yine paylaşımlarla birlikte, çocuğun adının ve soyadının tam olarak verilmesi, doğum tarihi gibi bilgilerin paylaşılması gibi durumlarda, çocukların kimliklerinin çalınması riski vardır. Ek olarak, paylaşımlarda konum etiketlenmesi, çocuğun gittiği kreş ya da okul hakkında bilgilerin internet ortamında verilmesi kötü niyetli kişiler açısından çocuğun kaçırılmasında ya da istismar edilmesine sebebiyet verebilir.” dedi.
Sanal dünyadaki tehlikeler göz ardı edilmemeli!
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, bilinçli medya okuryazarlığının önemine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Ebeveynler, çocuklarına tanımadığı kişilerle konuşmaması gerektiğini, evde yalnızlarsa gelen kişiye kapıyı açmamalarını, telefonda bilmediği kişilere bilgi vermemeleri gerektiğini öğretirken, sanal dünyada bu uyarılara kulak vermeyi gerek kendileri gerek çocukları açısından göz ardı edebiliyor. Kendilerinin, çocuklarının, eşlerinin bilgilerini, görsel fotoğraf ve videolarını sıklıkla paylaşabiliyor ve tehlikeye davetiye çıkıyor. Tehlikenin yanında kişilik hak ihlalleri de bu rahatlıktan nasibini alıyor. Sonuç olarak, sosyal medya kullanımı ile ilgili olarak mahremiyet ve kişilik haklarına yönelik toplumsal kanaatin oluşmasına ihtiyaç bulunuyor.”