‘’Gece tanrisi kendi basina iki ogul yaratir. Bunlardan birisi Uyku tanrisi Hipnoz ve Ölüm tanrisi Tanatos’ dur. Ozan Hesiodos’un dizelerine göre: Orada oturur kara Gece’nin çocuklari, Uyku’yla Ölüm, o korkunç tanrilar. Günes onlara hiç çevirmez isinlarini ne göklere çikarken, ne inerken, biri dolasir sirtinda topragin ve denizin tatli bir huzur götürerek insanlara, ötekinin demirdendir yüregi, tunçtandir canı. Hipnoz, karanlık ve dumanli bir magarada yasar. Unutkanlik ve kayitsizlik irmaginin sulari odasinin içinden akar.”
Insan ömrünün yaklasik üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku konusunda çesitli teorilerine ve çalismalarina bazilarina göre organizmanin tepkilerinin yavasladigi, algilarinin kapanip ve genel olarak organizmanin korumaya alindigi merkezi sinir sistemi ile bedenin dinlenmeye geçtigi durum olarak degerlendirilir diger yandan ise beynin aktif olarak çalistigi, nörofizyolojik toparlanmanin ve onarilmanin yapildigi uyanikken ögrenilenlerin depolanmasi, uyanikken olusacak durumlara hazirlik ve süreçlerin oldugu bildirilmektedir.
Uyku bir çok fizyolojik süreci etkiledigini ayni zamanda vücudumuzdaki fizyolojik degisikliklerin de uykuyu etkiledigi görülür. Çesitli nedenlere bagli olarak ortaya çikan uyku yakinmalarinin bireylerin günlük mesleki ve sosyal performanslarinda, bilissel islevlerinde, yasam kalitelerinde düsme ve olumsuz ekonomik sonuçlara neden olmasi nedeniyle ciddi olarak ele alinmasi gerektirmektedir.
Yetiskin bir insanin günlük uyku gereksiniminin yedi sekiz saat civarinda oldugu ifade edilir. Ancak bu süre kisiden kisiye farkliliklar gösterir. Kimileri günde üç saat uykuyla saglikli ve zinde bir yasam sürdürebilirken, bazilari ise günde sekiz dokuz saat uyudugu halde kendilerini dinlenmis hissedemiyorlar. Gece uyku saatini belirleyen önemli faktörlerden biri de uyku öncesinde geçirilmis uyaniklik süresidir örnegin Ögleden sonraki saatlerde özellikle yemek sonrasi hissedilen uykululuk hali hemen hemen hepimizin yasadigi bir deneyimdir. Ögleden sonra bir buçuk- iki saat uyumussak bu durum gece uykusunun bir-iki saat kaymasina sebep olmakta ve böylece gece uykusu da kisalmakta ve düzensizlik yaratabilmektedir.
Laboratuar çalismalari uzun süre uykusuz birakilan kisilerde önemli ruhsal ve bedensel sorunlar ortaya çiktigini gösteriyor. Altmis saat uykusuz kalan bireylerde; boyun kaslarinda güçsüzlük ve ellerde titreme görülüyor. Kisi sendelemeye ve sallanmaya basliyor. Doksan saati asan uykusuzluk durumundaysa kisinin gözüne hayaller görünmeye basliyor, içinde bulundugu zamani ve nerede oldugunu bilemez hale geliyor. Bu belirtiler bir iki gün uyumakla geçiyor.
Uyku bozukluklari oldukça sik karsilastigimiz problemlerden biri ve her bireyin uykusu zaman zaman bozulabilir. Uyku bozukluklari, pek çok ruhsal hastaliga eslik edebildigi gibi, birincil olarak sadece uyku bozuklugu gelisebilir. Uyku bozukluklari, pek çok ruhsal hastaliga eslik edebildigi gibi, birincil olarak sadece uyku bozuklugu gelisebilir
Uyku yakinmalarina göre uyku bozukluklari:
*Insomnia (uykuya baslama ve devam ettirme güçlügü),
*Hipersomnia (artmis gündüz uykulugu),
*Parasomnia (uyku süresince ortaya çikan anormal davranis ya da fizyolojik olaylar)
Bu genel yaklasim içinde farkli siniflandirma sistemleri içinde uyku bozukluklari incelenmektedir.
DISSOMNIYALAR
Uykusuzluk (Insomnia)
Uyku yakinmalari arasinda en sik görülen insomnia, uyku bozukluklari arasinda önemli bir grubu olusturmaktadir. Insomnia, gündüz olusturdugu sonuçlarla beraber uykunun kalite ve miktarinin yetersiz olmasi ile tanimlanmaktadir. Uykuda dalmada, uykuyu sürdürmede güçlük ya da uyudugu halde uykusunu alamamis, dinlenmemis hissetme seklinde görülebilir. Hasta saatlerce uykuya dalamadigini, uykuya erken dalsa bile uykunun sik sik bölündügünü ve uyaninca tekrar uyumakta güçlük çektigini anlatir. Kimi hastalarda uyudugu halde dinlenemediklerini, uykuyu alamadiklarini söylerler.
Kisideki uykusuzluk alinan bir madde veya ilaca bagli degildir. Ya da uykusuzlugun nedeni herhangi bir ruh sagligi bozuklugu ve bedensel bir hastalikta degildir. Uykuya dalamadikça birey uyumak için daha fazla çaba harcar ve gerginlik yasar. Bu gerginlik gevsemeyi engellediginden dolayi uykuya dalma iyice güçlesir. Bu tanimlamalar hastanin kendi uykusunu degerlendirmesine göre yapilmaktadir. Bu yüzden insomnia için hastadan alinan öykü tani için yeterlidir. Siklikla dört yakinma tanimlanir; uykuya dalmakta güçlük, uykudan sik uyanmalar, gece uyanmalari sonrasinda tekrar uykuya geçiste güçlük ve sabah erken uyanma. Bu yakinmalarla beraber gün içinde yorgunluk, dikkat ve bellek sorunlari gibi gündüz semptomlarinin da olmasi gerekir. Birçok alt tipi vardir.
Çogu kisi yasamlarinin bir asamasinda uykusuzluktan muzdarip olur. Uykusuzluk tibbi, ekonomik, sosyal ve psikolojik önemli sonuçlari olan bir bozukluktur.
Depresyon, yasam degisiklikleri, yasam olaylari, stres etkenleri gibi birçok neden uykusuzlugu alevlendirebilir.
Uykusuzluk genel olarak birincil ve ikincil olarak ikiye ayrilabilir. Birincil olan uykusuzluk genellikle çevresel etkenlere ya da kisinin zihinsel süreçlerine bagli olarak ortaya çikar. Çevresel etkenler arasinda isik, ses ve gürültü sayilabilir. Ikincil uykusuzlukta ise saglik sorunlari, agri, ilaçlar, alkol ya da psikiyatrik bozukluklar birincildir.
Uykusuzluk birincil olsa bile kiside huzursuzluga, gerginlige, depresyona, performansta azalmaya, günlük yasantida istenmeyen kazalara ve yorgunluga yol açabilir.
Birincil uykusuzlukta kiside uyuyamayacagina iliskin olumsuz sartlanmalar ve bilissel çarpitmalar vardir. Kisi gece yataga yatmadan “yine uyuyamayacagini” düsünmeye baslar; bu belirgin bir huzursuzluga yol açar; bu huzursuzluk nedeniyle kisinin uykusu tekrar kaçar ve sonuçta kisinin bir türlü kiramadigi bir kisir döngü ortaya çikar. Bu asamada bir profesyonel yardim kaçinilmazdir.
Uykusuzluk kadinlarda daha yaygindir. Menopoz, adet dönemi ve hamilelik bu yayginliga neden olan etkenlerdir.
Uyuyamamak veya uykudan anormal saatlerde uyanarak uykuyu sürdürememek ile karakterize bir durumdur. Kadinlarda ve yaslilarda daha sik görülmekle birlikte her yasta ve her iki cinste de görülebilmektedir.
Asiri Uyku (Hipersomniya)
Hipersomnia normal kosullarda uyku-uyaniklik döngüsü içinde gün içinde uyaniklik dönemlerinde uyanik kalmada güçlük ve istemsiz uyuklamalar ile tanimlanir. Bu bozuklugun temel belirtisi geceleri normal süre uyundugu halde gündüzleri asiri uykululuk durumudur Uykululuk bireyin uykuya dalma egilimini ifade eder ve farkli siddetlerde olabilir. Hafif uykuluk dikkatin gerekmedigi pasif kosullarda istemsiz uykuya dalma egilimi olarak tanimlanir. Orta uykululuk ise belirli derecede dikkatin gerektigi film seyretmek gibi hafif fiziksel aktivitelerde istemsiz uykuya dalma egilimidir. Siddetli uykuluk ise yemek yemek, isyerinde, araba kullanirken, toplantilarda konusmaken uykuya dalma ve uyku isteginin sürmesi gibi dönemler için kullanilir.
Asiri uyuma kiside sosyal ve mesleki islevsellikte bozulmalara neden olur. Bu kisilerde asiri uyuma herhangi bir ruhsal hastalik veya herhangi bir bedensel hastalik ile açiklanamaz; kisinin kötüye kullandigi bir madde ya da tedavi amaciyla uygulanan bir ilaca da bagli degildir.
Bu tür bozuklugu olan bireylerde de uyku dinlendirici nitelikte degildir. Hizla uykuya daldiklari halde sabahlari uyanmakta zorlanirlar. Uyandiklarinda ise uyku sersemligini üzerlerinden atamazlar. Bu uykudan uyanikliga geçis sirasinda ortaya çikan bu durum “uyku sarhoslugu” adi verilir.
PARASOMNILER
Parasomniler ya uyku sirasinda ya da uyku-uyaniklik arasindaki geçis sirasinda olusan anormal olaylari kapsayan bir bozukluktur. Parasomniler, Merkez sinir sisteminin olgunlasmasindaki bir aksamayi düsündürdügü söylenmisse de psikolojik etkenler de parasomni olusumunda önemli rol oynar. Çocuklarda eriskinlerden daha sik olarak görülür. Ailesel özellikte gösterebilir. Bilindigi gibi günlük yasamda yürüme, konusma, yemek yeme, idrar yapma, diskilama gibi eylemler uyaniklik durumunda olagan eylemlerdir. Ancak uyku sirasinda ya da uyku-uyaniklik arasi geçis döneminde dis gicirdatma, konusma, yürüme, istemli kontrol olmaksizin idrar ve diski yapma gibi eylemler ortaya çiktigi takdirde bu durum parasomni olarak degerlendirilir. Tüm parasomniler çogunlukla çocukluk ve ergenlik dönemine özgüdür. Bu grupta yer alan temel bozukluklar kabus bozuklugu, uyku terörü ve uyurgezerlik sayilabilir.
Kabus Bozuklugu
Insanlar yasamlari boyunca kâbus görebilirler. Ancak sik tekrarlayan kâbuslar dikkate alinmalidir. Kâbus bozuklugu genellikle bir psikolojik sorun ya da psikiyatrik bozuklukla birliktedir. Depresyonda, diger duygudurum bozukluklarinda, anksiyete bozukluklarinda, psikolojik travmalar sonrasi ve disosiyatif bozukluklarda tekrarlayan kâbuslar görülebilir.
Pavor noktürna ya da gece terörü
Gecenin genellikle birinci yarisinda nonREM döneminde görülür. Çocuklarda yaygindir. Çocuk yas grubunda her yasta görülebilirse de yas arttikça sikligi azalir. Aniden bagirma ya da aglamayla baslayan bir nöbet seklindedir. Genellikle birkaç dakika sürer. Çarpinti sik nefes alip vermeler olabilir. Bu siradaki uyandirilma ve rahatlatma çabalari bosunadir. Nöbet bittiginde çocuk susar be tekrar uyumaya devam eder. Uyandiginda olup bitenleri hatirlayamaz. Bir kiside böyle bir bozukluk bulunduguna kesin olarak karar verebilmek için kisinin bu durum nedeniyle sikinti duymasi; sosyal ve mesleki yasaminda da bozulma olmasi gerekmektedir. Kisiler kendilerindeki bu durumu, çevresindekilerin fark etmemesi için kaçinma davranisi içine girebilirler. Diger insanlarla toplu bir sekilde uyumak istemezler. Tedavisi için bir uzmana basvurulmasi gerekir.
Uyurgezerlik ve uykuda konusma
Çocuklarda oldukça yaygindir. Ancak her yasta görülebilir. Eriskinlerde genellikle ya bir psikiyatrik bozuklukla ya da organik-nörolojik bir hastalikla birlikte olabilir.. Uyurgezerlik sirasinda kisinin gözleri açiktir ancak bilinçli bir görme yoktur, kisinin yüzü donuktur, tek bir noktaya bakarak hareket eder, uyandirmak güç olur. Yatakta kalkip oturmak ve bu sirada konusmak seklinde olabilecegi gibi odadan çikmak, kalkarak dolasmak hatta mutfakta yemek yemek gibi davranislar olabilir. Tüm bunlar sirasinda kisi aslinda derin uykudadir. Ataklar sirasinda kisiler konusabilirler veya baskalarinin sorularini cevaplayabilirler Ancak kisilerin konusmalari genellikle anlasilmaz ve gerçek bir diyalog kurmak pek mümkün degildir ayrica bu sirada hastalar kendilerine ya da çevredekilere karsi siddet davranisi gösterebilirler. Tedavisi bir uzman tarafindan yürütülmelidir.
Yararlanilan kaynaklar:
Ruh Sag. Ve Bozukluklari Prof.dr.Orhan öztürk (H.Y.B)
Klinik Psikiyatri Kaplan & Sadock (Günes Kitabevi 2005)
PSIKIYATRI Temel Kitabi (H.B.Y 1998)