Gençler, doğaları gereği, bazen sorunları abartabilir ya da küçümseyebilirler.
Toplumumuzda da üreme sağlığı konusunda süregelen utangaçlık, çekingenlik ya da ihmal çok kolay ulaşılabilecek çözümleri güçleştirmekte ve bütün bunlarda ağır sonuçlara yol açabilmektedir. Üreme organlarına ilişkin sorunları olduğunda, gençlerin bunu uygun kişilerle paylaşıp çözümlemeyi bilmeleri gerekir.
Cinsellik
Cinsellik; ruhsal ve bedensel kalıtım ile gerçekleşen, bireyin doyuma ve üremeye yönelik yaşadıklarıdır. Cinsellik pek çok öğeyi içerir; duygular, düşünceler, davranışlar, doyum, bir kişiyle yakınlaşma arzusu, çocuk sahibi olabilme isteği gibi.
Cinsel birleşme, cinsel etkinliğe katılan bireylerin duydukları ilginin sonucunda paylaştıkları bir yaşantıdır. Bir erkekle kadının cinsel birleşmesi, uyarılmış ve sertleşmiş penisin yine uyarı sonucu salınan salgılarla kayganlığı artmış vajinaya girmesiyle olur.
Cinsel birleşmenin amacı, üreme organları gerekli gelişime ulaşmış erkek ve kadının çocuk sahibi olma istekleri olabilir. Yine cinsel birleşme, doyum için cinsel etkinliğe girenlerin bir paylaşımıdır. Aynı zamanda birbirlerini seven iki insanın duygularını ve sevgilerini iletmesinin de bir yoludur.
Cinsellik ve cinsel birleşme konusunda bazı önemli noktalar vardır. İlk cinsel birleşme deneyiminin ne zaman yaşanmasının uygun olacağı sorusuna kesin bir yanıt verilemez. Bu, kişinin kültür, aile, çevre, dinsel inanç ve algılarına göre değişir. Ve herkes için farklıdır. Öncelikle cinsel birleşme deneyimi için sorumluluk alabilecek ve sağlıklı kararlar verebilecek yaşa kadar beklenmesi uygun olur.
Bunun yanında ergenin, insan ve toplum değerleri yönünden doğruyu, yanlışı değerlendirebilme, sınırlar koyma ve sorunlarla baş etme becerisini de geliştirmesi gereklidir. Tüm bu gelişmeler cinsel gelişim ile eş zamanlı olduğunda, cinsel deneyimler daha çok doyum sağlayacaktır.
Cinsellik, belirli bir gelişme ve olgunlaşmaya bağlı olarak yaşanacak bir deneyimdir.
Düşünülmeden verilen sağlıksız, ani karalar sonucunda oluşan cinsel birleşmelerin olumsuz etkileri yaşam boyunca sürebilir. Örneğin; cinsel birleşme sonrasında istemeden ve hazır olmadan gebe kalmak gibi. Ayrıca korunma önlemi alınmayan rastgele ya da birden fazla eşle yaşanan cinsel birleşmelerde AIDS, frengi gibi cinsel yolla bulaşan çeşitli hastalıklara yakalanma tehlikesi de söz konusudur.
Herkesin kendi bedeni üstünde söz sahibi olma ve istemediği şekilde kendisine yaklaşanlara karşı “hayır” deme hakkı vardır. Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Sağlıklı bir cinsel gelişim için öncelikle cinsiyetle uyumlu hormonların salgılanması gerekir. Kadınlarda östrojen ve progesteron, erkeklerde ise testosteron bu hormonlardan bazılarıdır.
Biyolojik cinsiyet; erkekliği ve kadınlığı belirleyen bedensel yapı ve işlev özellikleridir. 3-4 yaşındaki çocuklar kendilerinin, diğer çocuk ve yetişkinlerin cinsiyetlerini doğru olarak bilir. Bu, onlar için artık yerleşmiş bir kavramdır. İçinde yaşanılan kültüre özgü olarak cinsel roller, gerek seçtiği oyunlar, gerekse bu oyunlarda aldığı rollerle belirlenmeye başlar.
Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini belirli bir cinsiyet içinde algılaması, kabullenmesidir. Başka bir değişle; cinsel kimlik, bireyin iç dünyasında kendisini hangi cinsiyet içinde algıladğını belirler. Cinsel kimlik sorunu olmayan kişiler kendilerini tanımlarken, biyolojik cinsiyetleriyle uyumlu olarak “Ben erkeğim.” “ ben kızım.” Biçiminde tanımlarlar.
Cinsel kimlik bozukluğu ise bireyin biyolojik cinsiyeti ya da biyolojik cinsiyetinin gerektirdiği cinsel duygu ve davranışlar ile sürekli bir endişe ve huzursuzluk duymasıdır. Transseksüalite bir cinsel kimlik bozukluğudur. Transseksüeller kendilerini cinsel kimlik sorunu olmayan bireyler gibi algılamak yerine, “Ben kadın bedeni içine sıkışmış/hapsolmuş bir erkeğim.” Ya da “Ben erkek bedeni içine sıkışmış/hapsolmuş bir kızım/kadınım.” Biçiminde tanımlarlar. Transseksüeller yanlış cinsiyet içinde olduklarına inandıklarından giderek kendi bedenlerine yabancılaşırlar ve toplumun kendilerini karşı cinsiyetten birisi olarak kabul etmesini isterler. Trasseksüalite bir seçim değildir. Başka bir değişle; cinsel kimlik gelişimini sağlıklı olarak tamamlayan bireyler sonradan transeksüel olamazlar.
Bireyin cinsel yönelimi, cinsel doyum için hangi cinsiyetin seçildiğine bağlı olarak belirlenir. Cinsel yönelim şekilleri, homoseksüel, heteroseksüel ve biseksüel olarak adlandırılır. Heteroseksüeller cinsel doyum için karşı cinsiyetten birilerine, homoseksüeller kendi cinsiyetinden biseksüeller ise her iki cinsiyetten kişilere ilgi duyarlar. Toplumun çoğunluğunu oluşturduğu halde, yaşanılan toplumda homoseksüeller olduğunu bilmek ve onlarla birlikte aynı toplum içinde yaşamayı öğrenmek gerekir.
Sağlıklı bir kimliğin gelişmesinde, bebeğin ilk sevgisini veren kişi ile yakın, sıcak bir bağlılık geliştirmesi ön koşuludur. Bu, anne ya da anne yerine geçen, tutarlı, sevgi dolu, güvenli davranışlarla bakım veren bir kişidir. Çocuğun yetişmesinde etkin olan kişinin kendi cinsel kimliği ve diğer cinsiyetle barışık olması, çocuğun sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirmesinde temeldir. Çocuğa yansıtılan, onun cinsiyetine ilişkin beklenti ve tutumlar cinselliğin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Kız çocuk için özelliklerini benimseyerek özdeşim yaptığı bir anne, erkek çocuk için ise benimsediği bir baba modelinin olması, sağlıklı bir cinsel kimlik gelişiminde önemli etkenlerdir. Aile içinde bulunduğu toplumun cinsellikle ilgili düşünce ve değer yargıları da, cinsel kimlik gelişiminde önemlidir.
Mastürbasyon:
Mastürbasyon, bireyin cinsel doyumunu kendi kendine sağlamasıdır. Mastürbasyon, yaşamın her döneminde doğal bir eylemdir ve bedensel ya da ruhsal bir hastalığa ya da alışkanlığa yol açtığı doğru değildir. Mastürbasyonun “ayıp, suç, günah” gibi algılanması, yapıldıktan sonra suçluluk ve pişmanlık duygularının gelişmesine yol açar. Bedensel ya da ruhsal hastalığa neden olduğunu düşünmek ise anlamsız korkulara neden olabilir. Ancak aşırı sıklıkla yapılan mastürbasyonun ise bazen yalnızlığın, ilişki ve iletişim kuramamanın bir belirtisi olabileceği unutulmamalıdır.