Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın ‘muhtemel kanser yapıcı maddeler’ arasına aldığı aspartam alkolsüz içecekler, tatlı karışımları, donmuş tatlı ve yoğurtlar, aromalı süt ürünleri, sebze suları, sakız, diş macunu ve kahvaltılık gevrek dahil olmak üzere 6000’den fazla üründe kullanılıyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Tıp Fakültesi Gastroenterohepatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binnur Pınarbaşı Şimşek, şekerden 200 kat daha tatlı olan bu maddeyle ilgili merak edilenleri yanıtladı.
Özellikle diyet yapanların yakından bildiği, şekerden uzak durmak isteyenlerin tercihi aspartam 6000’den fazla ürünün içinde bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın ‘muhtemel kanser yapıcı maddeler’ arasına aldığı aspartam nerelerde kullanılıyor? Bu ürünleri kullanmak sağlığa zararlı mı? İstinye Üniversitesi (İSÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenterohepatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binnur Pınarbaşı Şimşek, merak edilen bu soruları yanıtladı.
Şekerden 200 kat daha tatlı
Prof. Dr. Şimşek, aspartamı şöyle özetledi:
“Aspartam, şekerden 150-200 kat daha tatlı olup, beyaz toz yapıda ve kokusuz bir tatlandırıcıdır. Aspartam FDA (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından 1974’te onay aldı. Ancak hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda muhtemel toksik ve kanserojen etkileri görülmesi üzerine onay bir yıl sonra askıya alındı. FDA, 1981 yılında insanlar tarafından tüketilen miktarının kanser yapacak seviyenin çok altında olduğu gerekçesi ile aspartamı yeniden onayladı. 1983’ten itibaren de içeceklerde kullanılmasına onay verdi. Aspartamın 1 gramı 4 kilokalori enerji sağlar, şekerden 200 kat daha tatlıdır, maliyeti düşük olduğu için kullanımı sadece gıdaları tatlandırmak amacıyla olmayıp, 600’den fazla ilaçta da bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bir kişinin günlük tüketebileceği aspartam miktarı kilosu başına 40 mg’ı geçmemelidir.”
“Gazlı içecekler, tatlılığı ve tüketimi fazla olan gıda maddeleri”
Aspartamın kullanıldığı ürünlerle ilgili de konuşan Şimşek, şunları söyledi:
“Aspartam aroma modifikasyonu amacıyla gıdalara yüzde 0.01, tatlılğı arttırmak için ise yüzde 0.6 düzeyinde katılmaktadır. E951 numaralı gıda katkı maddesidir. Gıdalara ilave edilecek aspartam miktarı gıdanın pH değerine, sıcaklığa, viskozite, toplam kuru madde ve ürünün spesifik aromasına göre değişiklik göstermektedir. Alkolsüz içecekler, tatlı karışımları, donmuş tatlı ve yoğurt, aromalı süt ürünleri, toz içecek karışımları, kahvelere konulan aromalı şuruplar, sebze suları, sakız, çiğnenebilir multivitamin, diş macunu ve kahvaltılık gevrek dahil olmak üzere 6000’den fazla ürün içinde bulunmaktadır. Gazlı içecekler, tatlılığı ve tüketimi fazla olan gıda maddeleridir. Gazlı içeceklerde kullanılan aspartam düzeyi pH ve gazlı içecek cinsine göre farklılık göstermektedir. Tahıl ürünlerinde, bir kısım şeker yerine aspartam kullanılmaktadır. Kullanılan aspartam ile şeker miktarı azaldığı için daha fazla tahıl ile daha az enerji eldesi mümkün olabilmektedir. Şekerlemelerde (şekersiz naneli şekerler, sert şekerlemeler, çikolata, sakız, yumuşak şekerlemeler vb.) diş çürümelerine neden olmaması, kalori değerinin düşük olması nedeniyle yaygın şekilde kullanılmaktadır. Aspartam bunların dışında tatlı turşularda, kremalarda, reçel, marmelat, jöle ve benzeri pasta dolgu maddelerinde de kullanılmaktadır.”
“Kadınların üreme sağlığı açısından güvenliği belirsizliğini koruyor”
Gebelik gibi durumlarda aspartam kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Şimşek şöyle devam etti:
“Gebelikte aspartam büyük ölçüde kalori alımını azaltmak için geleneksel şekerin yerine kullanılmasına rağmen, kadınların üreme sağlığı açısından güvenliği belirsizliğini korumaktadır. Aspartam ve benzeri tatlandırıcıların önerilen seviyeler aşılmadığı sürece hamilelik ve emzirme döneminde tüketilmesi güvenli olarak kabul edilmektedir. Besin değeri olmayan tatlandırıcıların tüketiminin erken doğum riskine neden olabileceği düşünülmektedir. Klinik, hayvan ve hücre deneylerini içeren çalışmalar, aspartam tüketiminin oosit olgunlaşmasını bozarak kısırlık riskini 1,79 kat artırdığını göstermektedir. Uzun süreli aspartam tüketiminin müllerian hormon (AMH) ve progesteron sekresyonunu azaltarak yumurtalık ve granüloza hücrelerinde oksidatif stresin artmasına ve antioksidatif enzimlerin azalmasına neden olduğu gösterimiştir. Aspartam kullanımı aynı zamanda tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı ve hormonla ilişkili kanser riskinde artışla da ilişkilendirilmiştir. Araştırmalar ayrıca 9-10 yaş arası kızlarda erken menarş riskinin yüksek olduğunu göstermiştir. Özellikle gebe ve emziren kadınlar tarafından uzun süreli tatlandırıcı alımının etkilerinin daha detaylı ve eksiksiz bir şekilde araştırılması önerilmektedir. Tatlandırıcıların bebeklerin gastrointestinal, serebral ve kardiyometabolik sistem üzerindeki etkilerini incelemek için tasarlanmış büyük, uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç vardır.”
Uzun süreli aspartam tüketimi mental stresi de artırabilir
Prof. Dr. Şimşek, “Aspartam içeren ürünlerin aşırı tüketiminin sağlık üzerinde gözlemlenen etkileri nelerdir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Tatlandırıcıların olumsuz etkinliğinde öne sürülen mekanizmalar; tatlandırıcıların bağırsaktaki glukozun emilimini arttırdığı, bağırsak mikrobiyotasını değiştirdiği, oksidatif stresi indüklediği, beyin nörotransmiterlerinde değişikliğe neden olduğu şeklinde sayılabilmektedir. Aspartamın günlük kabul edilebilir alım miktarından daha yüksek alınması durumunda, glutatyon seviyelerinin artmasının yanı sıra, ratların beynindeki oksidatif stres düzeylerini artırdığı bulunmuştur. Çalışmalar, aspartam ve metabolitlerinin Alzheimer hastalığı, Parkinsonizm, multipl skleroz ve beyin tümörleri gibi nörodejeneratif hastalıkların riskini artırdığını göstermektedir. Ayrıca aspartam, nöronlardaki çeşitli kalsiyum kanallarını aktive ederek hücre ölümüne neden olabilmektedir. Aspartamın insanlarda nörolojik ve davranışsal bozukluklara neden olabileceği öne sürülmektedir. Baş ağrısı, konvülsiyonlar ve depresyon gibi nöropsikiyatrik reaksiyonlar; metabolitleri ile ilişkilendirilmektedir. Bu metabolitler beynin nörokimyasal durumunu ve nörotransmiterlerin seviyesini etkileyebilir. Aspartam ayrıca hipotalamik-hipofiz-adrenal eksen yoluyla adrenal bezlerde kortizol steroid düzeylerinde artışa neden olarak sempatik sinir sistemini uyarır. Aynı zamanda bağırsak mikrobiyotasının kompozisyonunu da değiştirebilir. Uzun süreli aspartam tüketiminin mental stresi de arttırdığı gösterilmiştir. Aspartam tüketiminin cilt döküntüleri, kaşıntı, gözlerde sulanma ve solunum zorluğu gibi alerjik reaksiyonlara eden olabileceği bildirilmiştir.”