Uçuş fobisi özgül fobilerden biridir. Yani bazı durumlara (kapalı alan, açık alan, sosyal ortam, hastalık vb.) veya nesnelere (yılan, asansör, iğne, köpek gibi binlerce nesne) karşı duyulan, aslında kişinin kendisine de mantıksız gelen aşırı korku hallerinden biridir. Endüstrileşmiş ülkelerde görülme oranı %10 ile %40 arasında değişebilir. Aslında uçak yolculuğu yapan bireylerin neredeyse %95’i hafif de olsa korku duyabilir, yalnızca %5’lik bir grup bu eylemden keyif alır.
Uçuş fobisi farklı şiddetlerde deneyimlenebilir. Uçağa binmesi mümkün olmayan ya da aşırı derecede rahatsızlık duyanlar için “fobik” diyebiliriz. Daha hafif bir şekilde tedirginlik yaşamak ise “uçuş gerginliği” olarak adlandırılabilir. Fobisi olan biri uçağa binmek zorunda kaldığında çok yoğun bir kaygı ile birlikte kalp çarpıntısı, nefes almada güçlük, ölüm ya da kontrolünü yitirme korkusu, bedeni kontrol etmede güçlük gibi çeşitli bedensel belirtiler yaşayabilir.
Uçuş fobisi de tüm fobiler gibi bilinçdışı mekanizmalar üzerinden ortaya çıkarlar. Bilinçdışımız; otomatik öğrenmeler, bu öğrenmelere karşı geliştirdiğimiz refleks yanıtlar, kas hafızası ve koşullanmalarımıza eşlik eden duygusal kodlarla ilişkilidir. Dolayısıyla çocukluk dönemimizde çok aktiftir ve bu işlevler oldukça kalıcı şekilde programlanır. Anatomik olarak ise alt beyinde lokalize olduğunu söyleyebiliriz. Bilinçli işlevlerimiz (mantık, muhakeme, konuşma, soyut ve analitik düşünce gibi) ise üst beyin (korteks) ile ilgilidir. Alt beyin ve üst beyin arasında var olduğunu kabul ettiğimiz kategorik duvar fobilerin mantık yürütme ile çözülememesine neden olur. Yani uçuş fobisi olan bir kişinin uçakların en güvenli ulaşım aracı olduğunu bilmesi, etrafındakilerin sürekli ona uçuş yapmakta korkacak bir şey olmadığını telkin etmesi, tavsiyelerde bulunması bu yüzden işe yaramaz.
Peki nasıl oluyor da bazıları kendini hatırladığından beri uçuştan korkuyor da bazıları rahatsızlık duymuyor? Ya da yıllar boyunca yüzlerce uçuş yapmış birisi bir gün uçağa binemez oluyor? Bu noktada gerginlik ve duyarlılık kavramlarından bahsetmemiz gerekiyor. Çocukluktan itibaren bilinçdışında kuvvetli bir şekilde oluşan programlar aslında kaybolmazlar. Sevdiğimiz, hoşlanmadığımız, korktuğumuz her şey zamanla sadece söner. Fakat gelecekte bazı koşullar altında yeniden gündeme gelebilir. Bu koşullar kişilerin gerginlik seviyeleri ile ilişkilidir. Hayatta beklenmedik durumlarla karşılaşmak, problemlerin üst üste gelmesi, ardından pek çok yeni sorumluluk getiren önemli dönüm noktaları (evlenmek, çocuk sahibi olmak, iş yerinde terfi almak vb.), gücümüzün sınırlarını fazlasıyla zorlamak gerginliğimizi artırır. Gerginliğimizin artması da zamanla sönmüş olan bilinçdışı programlarımıza, korku kodlarımıza yeniden duyarlılaşmamıza neden olur. Bu nedenle uçuş fobisini korkaklık ya da cesaretsizlikle açıklayamayız, tıpkı bir besin alerjisi gibi olduğunu söylemek daha doğru olur. Alerji yapan besin maddesi yerine eski korkularımıza duyarlı hale gelmişizdir sadece.