Türkiye’de Aşı Üretiminde Neler Oldu?
Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr. Vedat Bulut, Türkiye’nin aşı üretiminin tarihçesini kaleme aldı. Bulut’un yazısı birliğin e- dergisinde yer aldı.
Dr. Hüseyin Remzi Bey, Zoeros Paşa ve Veteriner Hüseyin Hüsnü Bey’in Osmanlı’da “Dârü’l-Kelb Tedavihanesi” kurmaları, ilk kuduz aşısının Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane’de 1888 yılında, çiçek aşısının 1892’de üretildiği tarihten sonra neler oldu ve niçin aşı üretemez hale getirildik? Stratejik bir ürün olan ve halk sağlığını korumada en başat çözüm aracı olan aşıyı ve üretim teknolojisini göz ardı etmenin sonuçlarını toplum olarak hep birlikte yaşamaktayız. Bunu anlamak için çiçek aşısı üretim merkezinin (Telkihhane) kurulduğu 1889 yılından, Türkiye’de beşeri aşı üretiminin kesildiği 1998 yılına kadar gelişmeleri özetlemek gerekli.
Kastamonu’da Aşı Üretimi Yapıldı
Bir zamanlar 1893 yılında İstanbul’da Demirkapı’da kurulan 1895 yılında Nişantaşı’na taşınan Bakteriyolojihane-i Şahane’de Dr. Nicolle ve yardımcısı Dr. Adil Bey’in difteri ve sığır vebası aşıları üretmeleri, sıtma ve şark çıbanı hastalıkları üzerine çalışmalar yaptıkları dönemden çok kısa bir süre sonra I. Dünya Harbi başlamıştı, göçler, hijyen ve beslenme koşullarının kötüleşmesinin tifüsün yaygınlaşmasına neden olduğu o tarih döneminde Dr. Reşat Rıza Bey, Dr. Tevfik Salim ve Dr. Refik Saydam tifüse karşı aşı çalışmaları yapmışlardı. Kurtuluş savaşı sırasında zor koşullar altında hayvan ve insan aşıları üretilmeye devam edildi. İstanbul’un işgali sonrasında aşı merkezi önce Eskişehir, daha sonra da Kırşehir’e taşındı. Aynı dönemde Afyon’da da çiçek aşısı üretilmeye devam edildi. Erzurum’daki serum laboratuvarı Rus işgali sırasında Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşındı. Kastamonu’da da aşı üretimi yapıldı.
Tetanoz ve Difteri Aşıları Refik Saydam’da Üretildi
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından bir gün sonra Sağlık Bakanı olarak atanan Dr. Refik Saydam’ın çabalarıyla Türkiye’de verem (BCG) aşısı üretimine 1927 yılında başlandı ve daha sonra aşı çalışmaları için 27 Mayıs 1928 tarihinde kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsü görevlendirildi. Türkiye’de 1931’den 1996 yılına kadar tetanoz ve difteri aşıları Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsünde üretilmiştir. Enstitüde 1937’de kuduz aşısı üretimi başladı. 1942 yılında tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başlarken 1947’de Biyolojik Kontrol Laboratuvarı kuruldu. 1950’ye gelindiğinde Türkiye’deki influenza laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanındı ve influenza aşısı üretimine geçildi. 1968’de kurulan serum çiftliğinde tetanoz, gazlı gangren, difteri, kuduz, şarbon akrep serumları da üretilmiştir. 1976’da kuru BCG aşısının deneysel üretimi başladı, 1983’te de kuru BCG aşısı üretimine geçildi. Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır.
Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Kapatıldı
1990’lı yıllara gelindiğinde Refik Saydam Hıfsızsıhha Kurumu tarafından toplam 18 farklı tip aşı üretilmekteydi. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nün çağa uygun teknolojilerle yenilenmemesi sonucu olarak, 1995 yılında Semple tipi kuduz aşısı, 1996’da DBT üretimi durduruldu, 1998 yılında eski teknoloji ile üretilen BCG aşısı üretimine, ekonomik olmaması nedeniyle son verildi. Sonuç olarak Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu’nda aşı üretiminin durdurulduğu 1998 yılından beri Türkiye’de lisanslı bir aşı üretilmemektedir. Aşı üretiminin sona ermesinden sonra, aşıların satın alınarak temin edilmesine başlandı. 1998 yılında aşı üretim faaliyetleri durdurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi, 2 Kasım 2011 tarihinde kapatılarak o tarihte yeni kurulan Halk Sağlığı Kurumu bünyesinde yer alan Ankara Halk Sağlığı Merkez Laboratuvarı haline dönüştürüldü.
ARGE Çalışmaları Sürdürüldü
Dünyada 1980’li yıllardan bu yana biyoteknoloji (BT) ve informatik teknoloji (IT) alanında gelişmelerle rutin bağışıklama programında kullanılan rutin aşılar yeni teknolojilerle üretilmeye başladı, yeni subünit aşılar geliştirildi. Türkiye’de aşı üretiminde bunlar yaşanırken, dünyada aşı AR&GE çalışmalarında özellikle son 30 yıldır Tersine Aşı Bilimi (Reverse Vaccinology) ve in siliko immünolojik tekniklerle yeni bir döneme girdi. Bu yöntemlerle önce yapay zeka ortamında modellenen ve aminoasit veya gen dizileri belirlenen aşı adayları seçildi ve AR&GE çalışmaları sonra klinik öncesi ve klinik denemelerle çalışmalar sürdürüldü. Bu aşamadan sonra üretim basamakları da hem yeni düzenlemelerle hem de yeni teknolojilerle büyük bir dönüşüm yaşadı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1992 yılında güvenli ve iyi üretim konusunda bir kılavuz yayınladı. ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) ve Avrupa Birliği İlaç Ajansı (EMA) da “İyi Üretim Uygulamaları” (GMP) konusunda kılavuzlar yayımladı. Türkiye’de veteriner ve beşeri aşı üretiminde ilgili bakanlıklar Avrupa standartlarını esas alarak Güncel İyi Üretim Uygulamaları (cGMP) ve Avrupa Farmakopesi kurallarını benimsedi (European Commission,2018).
Sosyal Devlet Anlayışı Terk Edildi
Neoliberalizmin ve vahşi kapitalizmin sağlık politikalarını yönlendirdiği günümüzde, sosyal devlet anlayışının terk edildiği görülmektedir. Geçmişte kamu kurumları tarafından üretilen ve stratejik ürün olan aşılar artık kamu-özel işbirliği yatırımları ve özel sektörün ilgi alanı olmuştur. Tüm dünyada insanlığın sağlığı için aşı gibi stratejik yatırımların kamusallaşması ve insanlık yararına yeni baştan düzenlenmesi gereklidir. Tüm insanların eşit, adil ve ücretsiz olarak aşıya kavuşmaları iyi hekimlik değerlerinin de vazgeçilmezidir.
(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)