Herkesin zihnine zaman zaman istenmeyen ve rahatsız edici düşünceler gelir. Bu tür düşüncelerin takıntılara dönüşmesine sebep olan, bu düşüncelere verilen önem ve yüklenen anlamdır. Zihne giren bu düşünceler önemsenmediğinde, verdikleri rahatsızlık uzun sürmez. Fakat, bu düşünceler önemsenir ve onlara farklı anlamlar yüklenirse, durumla baş etmek zorlaşır.
Takıntılı düşünceler kişilerin zihinlerine istemsiz olarak girerler ve yüksek düzeyde sıkıntı duymalarına sebep olurlar. Yarattıkları bu sıkıntı, kişilerin gündelik işlerini gerçekleştirmelerini engelleyebilir. Kişilerin, takıntılı düşüncelerinin yarattığı kaygıyı azaltmak ve bu düşüncelerden kurtulmak için yaptıkları tekrarlı davranışlara zorlantı adı verilir.
Toplumda birçok kişi, gündelik işleri esnasında onlara oldukça fazla zaman kaybettiren ve işlevselliklerini bozan takıntılar ve zorlantılar ile yaşamaktadır. Takıntılarda görülen en yaygın temalar; bulaşma, kontrol, düzen, cinsel ve dini temalardır. Örneğin “Evin kapısını kilitledim mi?” düşüncesi evinden çıkan birçok kişinin aklına gelebilir. Ancak takıntıları ve zorlantıları olan kişi, eve geri dönüp kapıyı kilitlediğini kontrol etse dahi, rahatlayamayabilir. Kapının kilidini birden fazla kez kontrol etme ihtiyacı duyabilir veya kapıyı kilitlediğini kendine ispat etmek için o anı tekrar tekrar düşünebilir. Kişi, bu şüpheyi zihninden uzaklaştırmak için farklı yöntemler geliştirebilir. Fakat bu yöntemler kişiyi o an için rahatlatıyor gibi görünse de, ileride kaygısının artmasına neden olurlar. Bu ve bunun gibi takıntılar ve zorlantılar gün içerisinde kişinin çok fazla vaktini almaya başladığında artık Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) şüphesi değerlendirilmelidir.
OKB, zihinde istemsizce beliren, kişide rahatsızlık uyandıran takıntılı düşünceler (obsesyonlar) ile bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için sergilenen zorlantı (kompülsiyonların) davranışlarının eşlik ettiği bir bozukluktur. Birçok kişi, içinde bulundukları bu durumun tedavi edilebilir bir bozukluk olduğundan habersiz yaşamaktadır. Oysaki ilaç tedavisiyle eş zamanlı yürütülen psikoterapi ile OKB’nin tedaviye cevap verme oranı oldukça yüksektir. Kişiler psikoterapi sürecinde edindikleri bilgi ve becerileri günlük deneyimlerine aktardıklarında, işlevselliklerini bozan ve yaşamdan keyif almalarını engelleyen bu bozukluktan uzak yaşayabilirler.