Aile üyelerimize ,dostlarımıza ruhsal yönden destek olmanın önem arz eden bir parçası,onların
öfkelerini,hüzünlerini,sevinçlerini doğru anlamaktır.Hepimizin bu konuda kuşkusu yoktur.Ancak gerçek öyle midir? ne yazık ki değil.Bilimsel araştırmalar başkalarının ne hissettiğini ya da düşündüğünü tam olarak çözümlemede pek başarılı olamadığımıza işaret etmektedir.Bunun sebebi algılarımızın objektif olmaması ile ilgilidir.Çevremizdeki bir uyarana dikkatimizi verme,algılama,muhakeme etme ve uygun tepki verme, beynimizin oldukça karmaşık bir fonksiyonudur.Bu süreçin kendi geçmiş olumlu -olumsuz deneyimlerimizden etkilenmesi de kaçınılmazdır.Çoğunlukla mental süzgeçlerimiz bize dar bir görüş alanı bırakabilir.Bu alandan da resmin bütününü değil küçük bir parçasını genellikle görürüz.Bu da ne kadar objektif olabilir?hepimiz karşılıklı konuşma anında muhatabımızdan “sen beni anlayamıyorsun”sözünü çok duymuş ve şaşkınlıkla yüzüne bakakalmışızdır.
Oysa onu çok iyi anladığımızı hatta akıl vermeye hazır olduğumuzu düşünüyoruzdur.Peki aynı oda içinde fakat iki farklı düşünce boyutunda nasıl olabiliyoruz? Bunun nedeni yukarıda izaha çalıştığım ruhsal sürecimizde gizlidir..Ötekilerle kendimiz arasındaki bu duygusal bariyerleri kaldırmak mümkün mü? Bı soruya hızlıca evet demek çok iyi olurdu.O zaman dünya hepimize daha rahat yaşanası bir yuva haline gelirdi değil mi?.Ancak gerçeğin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.Medya hergün bu anlaşılmazlığı gözümüze gözümüze sokup duruyor: tartışmalar,yaralamalar,darplar,cinayetler,karakollar,mahkemeler vs. Araştırmalar birçok dargınlık ,kırgınlık,hüsran duygularının bu iletişim hatalarından kaynaklandığını söylüyor.Yoksa aynı tezi savunan iki kişi bile birbiriyle kavga eder miydi?
Çevrimizde bazı kişilerden bahsederken , çok anlayışlı ve olgun olduklarından övgüyle söz ederiz.Bu kişilerin özelliklerine dikkat edilirse genelde iyi bir dinleyci oldukları,söz kesmedikleri,sabırlı oldukları,iyi göz teması kurdukları ,karşısındakinin düşüncelerini önemsediklerini görürsünüz.Bu kişiler ,diğerinde onun için ben varım , dünyasında bir yerim var ,algısını oluştururlar.Varlığına bir anlam bulmaya çalışan insan için bu duygu çok önemlidir.Halk tabiriyle söylersek “adam yerine konulma” duygusu.Sorunun çözümü çok basit gibi duruyor,ancak yüzyıllardır uygulanmamış.Korkarım bu gidişle de daha yüzyıllar sürecek gibi…