Sinüzit ve Baş Ağrısı
Baş ağrısı, çok kişide devamlı, bazılarında ise zaman zaman ortaya çıkan, başta ağrı, huzursuzluk, sinirlilik, iş ve güç kaybına sebep olan bir yakınmadır.
Baş ağrısının bir çok nedeni vardır. Asıl olan baş ağrısını meydana getiren sebebi ortaya çıkarmaktır. Baş bölgesi organlarının bir birine çok yakın oluşu, bu bölge anatomik yapılarının küçüklüğü ve bu bölgeyi uyaran sinir liflerinin birbirleri ile yakın komşulukları, duyulan ağrı şiddetini arttırmaktadır.
Genelde; Hipertansiyon, boyun omurlarının fıtıklaşması, trafik kazaları , baş ve boyun bölgesine rastlayan darbeler, travmalar, görme kusurları, Diş hastalıkları, Sinüzitler, v.s. gibi birçok neden baş ağrısına sebep olmaktadır.
Bu gün sizlere sinüzitler sonucu meydana gelen baş ağrısından bahsedeceğim.
Yüz kemikleri içinde hava ile dolu boşluklara sinüs adı verilir. Sinüsler herbiri değişik boyutta 4 çift olup içlerinde bulundukları kemiğin adıyla anılırlar: Bunlar yüz (maksiler) sinüsü, burun kökü (etmoid) sinüsü, alın (frontal) sinüsü ve kafa tabanı Sfenoid) sinüsü’dür. Biz bu dört sinüsün hepsine birden, Paranazal Sinüsler adını vermekteyiz.
Paranazal sinüsler’in görevi kafa kemiklerinin ağırlığını hafifletme, sesin rezonansına yardımcı olma, ön ve arka cidarları nedeni ile de dışarıdan gelecek darbelere ve aynı zamanda çok sıcak, çok soğuk havalarda beyin gibi hayati bir organı korumadır.
Paranazal sinüslerin burun mukozasına yakın komşuluğu nedeni ile, sinüzit ve rinit (burun akıntısı-iltihabı) genelde birlikte bulunur ve genelde sinüzit yerine rinosinüzit terimi daha sıklıkla kullanılır. Paranazal sinüsleri ve burun içini döşeyen mukozalar, enfeksiyonlara karşı koruyucu bariyer görevi görür. Mukoza örtüsünün canlılığının bozulması, sinüs içerisinde sekresyon birikimine ve sinüs enfeksiyonuna yol açar. Sinüslerde oluşan enfeksiyon, sinüs sekresyonlarının burun içine boşalımını sağlayan sinüs deliklerini ödemlendirir ve kapatırsa, sinüs içinde sekresyon hapsolur, burun içine direne olamaz. Sonuçta, sinüs içinde basınç artması, iltihap ve baş ağrısı meydana gelir.
Burun içini daraltıcı veya burun solunum havasını engelleyen her patoloji sinüslerin burun içine drenajını etkileyerek sinüzite sebep olabilmektedir.
Sinüzitler başağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, ağız kokusu, öksürük, kulak ağrısı,diş ağrısı, ateş, kötü koku, burun tıkanıklığı, yorgunluk, v.s. gibi belirtilere yol açabilir. Hastalık kronikleştikçe sinüzitler daha hafif belirtilerle seyreder. Belirtiler sıklıkla gece ve sabah erken saatlerde (yatar pozisyonda, mukozalarda ki ödemin artması ve dolayısıyla mukoza aktivitesinin azalmasına bağlı olarak) daha fazladır.
Teşhis ve tedavide; Rontgen tetkikleri, tanıyı kolaylaştıracaktır. komplikasyon varlığında, tümoral oluşum düşünüldüğünde, paranazal sinüs tomografisinden yararlanılmaktadır. Hastalığın takibinde, özellikle çocuklar ve hamilelerde ultrasonla tetkikten yararlanılabilir.
Tıbbi tedavide; Antibiotik tedavisine ek (peniselin gurubu antibiyotikler) olarak, mukozal ödemi azaltıp, sinüs deliklerinin açılmasını sağlayan dekonjestan ilaçlar kulanılır. Buruna damlatılan dekonjastan ilaçların uzun süre uygulanması mukozal ödem yapacağından, 4-5 günden daha uzun kullanılmamalıdır. Ateş ve ağrılı olgularda ateş düşürücü ve mukozal ödemi giderici ilaçlar hastaları rahatlatacaktır.
Bol sıvı alınması, yatak istirahati tedavide önemlidir.
İlaç tedavisine dirençli sinüzit ataklarında, cerrahi yaklaşım yararlı olacaktır. Tıkanıklığın düzeltilerek patolojilerin temizlenmesi cerrahinin temelini oluşturur.
Tedavi edilmeyen sinüs hastalıkları sonucu, komşu kemik yapılarının iltihabı, göz rahatsızlıkları (ödem, apse), beyin damarlarında tıkanma, beyin apsesi, menenjit, geniz, boğaz iltihapları, farenjit ve gastrit meydana gelebilir.
En önemlisi, hekimin verdiği öneriler doğrultusunda hareket edilmelidir.
İlaçlar, verilen tarife uygun olarak aksatılmadan kullanılmalıdır. Yarım bırakılan tedavilerde, hastalık ilerleyerek kronikleşmekte, sonu cerrahiye varan olumsuz neticeler yaşanmaktadır.
Hepinize sağlıklı, güzel günler dilerim.