Şeker hastaları ayak yarasından ve ayak amputasyonlarından, sakatlıktan çok mustarip bir grup. İşin gerçeği birçoğu amputasyondan kurtarılabilecek hastalar. Bu yazılarımızda şeker hastalarından ve ayaklarını kurtarmak için neler yapabileceğimizden bahsedeceğiz.
Şeker hastası sayısı her geçen gün artıyor. Girişimsel Radyoloji Uzmanı Doç Dr. Ömer Faruk ATEŞ Tahminlere göre genel popülasyonun yaklaşık %10’u şeker hastası. Şeker hastalığının artması demek böbrek yetmezliğinin kalp krizlerinin, inmenin ve bacak damar hastalığının da artması anlamına geliyor. Çünkü şeker bunlar için en önemli risk faktörü konumunda. Aslında milyonlarca (Türkiye’de yaklaşık 8 milyon) insanın şeker hastası olduğunu düşündüğümüzde bu bir küresel salgın sayılabilir.
Şeker hastalığının yol açtığı “periferik arter hastalığı” kronik yani uzun süreçli bir hastalıktır ve ayak/bacak kesilmesine/amputasyonuna kadar ilerleyebilir. Aynı zamanda periferik arter hastalığınız varsa kalbinizde veya beyni besleyen damarlarınızda da hastalık olma riski çok yüksek. Yani aslında bu bütün vücudu, hem de en kritik yerleri etkileyen bir durum.
Yapılan çok sayıda çalışma, periferik arter hastalığının, yani damar hastalığının erkenden tanınması ve tedavisinin ayak kesilme riskini azalttığı ve uzun süreli sakatlık riskini de en aza indirdiğini gösterdi.
Şeker hastalarında damar hastalığı aslında oldukça karmaşık bir durum. Bu nedenle karmaşık, daha doğrusu kapsamlı ve çok yönlü bir tedavi gerektiriyor. Aynı derecede damar hastası olan iki hastadan, şeker hastasının ayağının kesilme riski şeker hastası olmayana göre çok daha yüksek. Şeker hastası sayısı artarken bir yandan ayak amputasyonlarının sayısı da ne yazık ki artıyor.
Ayak/bacak amputasyonu demek bunu da düşünmek lazım. Sadece yürüyememek veya destekli yürüme ihtiyacı olması durumun en kolay görünen yüzü. Düşen yaşam kalitesi, artan depresyon oranları, artan sağlık maliyetleri ve en önemlisi ölümlerin artması durumun daha da vahim olduğunu anlamamız için önemli. Şeker hastası olup da ayağı veya bacağı ampute edilen hastaların 18-24 ay içinde %40-50 kaybedildiği gösterildi; yani aslına bakarsak bu oldukça ölümcül bir hastalık demek oluyor.
Peki şeker hastalığı periferik arter hastalığının tek nedeni mi? Yaş, cinsiyet veya başka etkileyen neler var? Nasıl tanı koyuyoruz? Periferik arter hastalığı olan şeker hastalarında ayak kurtarılabilir mi? Ayağı kurtarmakta başarının anahtarı nedir? Şimdi bu sorulara cevap verelim.
Şeker Hastalarında Periferik Arter Hastalığı
Şeker hastalığının 2 büyük tipi var. Tip 1 de insülin üreten hücrelerimizi kaybediyoruz, yani insülin hormonu üretemiyoruz. Tip 2 de ise, insülin üretiyoruz ancak insülinin etkisine vücutta direnç gelişiyor. Her iki tipte de damar hastalığı olsa da Tip 2 şeker hastalığı daha hızlı artış gösteren ve daha sık görülen tipi olduğu için onun üzerinden gidelim.
İnsülin direnci demek, insüline duyarlı dokuların insüline yanıtının azalması demek. Yani karaciğer, kas ve yağ dokusu gibi vücudun önemli bir bölümünü oluşturan kısmı. Bu direncin sebeplerinden bazılarını bilemiyoruz halen. Ancak obezite (özellikle karın çevresi obezitesi), yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, damar duvarı sertleşmesi, yüksek karbonhidratlı/şekerli beslenme, bazı yağlar ve yüksek alkol içeren diyetler bu dirençle ilişkili olabilecek faktörlerden.
Periferik arter hastalığı nedir? Tipik olarak alt ekstremitedeki atardamarların tıkandığı, damar duvarında yağ, kalsiyum birikmesi sonucu damar içindeki kan akımının kısıtlandığı, damar duvarının sertleştiği ve esnekliğinin azaldığı bir hastalık. En önemli risk faktörleri şeker hastalığı ve sigara. Bunun dışında yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, böbrek hastalığı, obezite ve kötü beslenme, kirli hava…. Görüldüğü gibi bu hastalıklar hep iç içe. Periferik arter hastalığı genelde genç yaşlardan itibaren oluşmaya başlar ve uzun yıllar sonra rahatsızlık vermeye başlar. Yani 60-65 yaşına kadar birçok insan bunun farkında bile değildir. Damar tıkanıklığı belli bir seviyeye gelince etkilenen damarın nerede olduğuna veya nereyi beslediğine göre şikayetler başlar. Mesela baldırda kalçada veya bacakta yürüme veya aktivite ile ortaya çıkan ağrı, kramplar, ilgili bölgenin kanla beslenmesinin azaldığını gösterebilir. Bacaklarda ağırlık hissi, halsizlik, uyuşukluk, karıncalanma, ciltte renk değişiklikleri, ayaklarda soğukluk, iyileşmeyen ayak yaraları, gece düz yatarken ayaklarda ağrı veya yanma hissi oluşabilecek diğer şikayetlerden. Şeker hastalarında bu süreç multifaktöriyel olarak ilerler, yani damar duvarında hem yağ birikimi hem kalsiyum birikimi fazladır hem de bu hastalarda diğer risk faktörleri de eşlik eder.
Periferik arter hastalığı tanısını nasıl koyuyoruz? Öncelikle hastayı dinliyoruz. Şikayetlerini analiz ediyoruz. Ardından muayene ediyoruz. Biz Girişimsel Radyologlar elimizin bir parçası gibi ultrason/Doppler kullanırız. Muayenemizin rutin bir parçasıdır. Damarlardaki daralmanın yerini ve derecesini değerlendirmek için en yaygın ve ilk kullanılacak yöntem de ultrason/Dopplerdir. Daha ileri ve daha detaylı görüntüleme için bilgisayarlı tomografi anjiografi (BT anjiyo) ve manyetik rezonans anjiografi (MR anjiyo) kullanırız ki bu tetkikler de uzmanı olduğumuz ve bizzat kendimiz değerlendirdiğimiz yöntemlerdir.
Şeker Hastalarında Ayak Yarası
Şeker hastalarında bahsettiğimiz gibi periferik arter hastalığı riski oldukça yüksektir. Ancak tek problem bu değildir. Şeker hastalarında hem damarlar hem sinirler hem de dokunun kendini iyileştirme mekanizmaları bozulur. Sinir hasarı hem his kaybına, uyuşukluklara ağrı ve karıncalanmaya yol açar, hem de dokunun beslenmesinin bozulmasına da katkı sağlar. Dokunun kana susadığını anladığında, ilgili damarımız sinir uyarımı ile genişletilir. Şeker hastalarında bu genişlemeler sinir hasarı nedeniyle yapılamaz. Ayrıca dışarıdan gelen yaralanma mekanizmalarını (batma, yanma vb.) yeterince hissedemeyeceğinden yara gelişimine daha duyarlıdırlar. Ek olarak şeker hastalarında yarayı tamir eden hücreler de bozulur, enfeksiyon ile savaşan hücreler de bozulur. Yara iyileşmesi bozulmakla kalmaz enfeksiyona da davetiye çıkmış olur. Beslenememekten veya basit bir batma, kesilme, mantar enfeksiyonu vb. den oluşan yara, ilgili bölgeye yeterli kan gidememesinden, sinir hasarından ve iyileştirme mekanizmalarının bozulmasından dolayı iyileşemez. Zamanında tedavi edilmediğinde, risk faktörleri gözetilmediğinde, iyi bir bakım yapılmadığında, enfeksiyon tedavi edilmediğinde bu yara büyür ve parmağı ayağı hatta bacağı kaybetmemize neden olabilir.
Uzuv kaybı çok ciddi bir konudur ve birçok açıdan ele alınması gerekir. Hastanın yürümesi, kendi işini kendi yapabilmesi ve bütün olarak yaşaması hastayı her açıdan etkiler. Doğru ve zamanında müdahale ile ayağı kurtarmak mümkünken çoğu hasta ya gecikir ya da doğru tedaviye ulaşamadan uzvunu kaybeder.