Çocuklar ile anneleri arasındaki ilişki çocukların kişiliğini doğrudan etkiliyor. Annesi aşırı koruyucu davranan çocuklar kaygılı bireylere dönüşebiliyor. Çocukların ne kadar çok şeyi, ne kadar erken yaşta tek başına yapmaya başlarsa o kadar özgüvenli olduğunu söyleyen Uzm. Kl. Psk. Zümrüt Çetin, sağlıklı anne-çocuk ilişkisinin ipuçlarını paylaşıyor.
Annemizle olan ilişkimiz aslında hayatla olan ilişkimizin bir yansıması… Anne, bir çocuk için her şey. Hal böyle olunca çocuğun anneyle kurduğu ilişki onun ruhsal yapısını da etkiliyor. Bir çocuğun kişiliğini büyük çapta anne ve baba oluşturuyor. Bir şeyler yaparken “Anneeeee sen de gel! Anneee yanımda dur” diyen çocuklarla zaman zaman hepimiz karşılaşıyoruz. Bu çocuklar tek başlarına bir şeyler yapmıyor, korkuyorlar. DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Kl. Psk. Zümrüt Çetin, “Çocuklarımız eğer tek başına bir şeyler yapmakta zorlanıyor ve annelerini hep yanlarında istiyorlarsa bu anneler olarak bir yerde hata yaptığımızı gösterir” diyor.
“Çocuğu ihmal etmekle ihtiyaçlarını gidermek arasında ince bir sınır var”
Sağlıklı annenin, çocuğunu adım adım kendinden uzaklaştıran anne olduğunu söyleyen Uzm. Kl. Psk. Çetin, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Çünkü insan dediğiniz canlı ne kadar çok şeyi, ne kadar erken yaşta tek başına yapmaya başlarsa o kadar özgüvenli oluyor. Ama bu çocuklarımızı yalnız bırakacağımız, onları desteklemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Girişimlerine biraz destek verip devamını kendisinin getirmesine izin vereceğiz. Çünkü aksi takdirde çocuklar yeteneklerini geliştirme fırsatı bulamıyor. Anne ve baba çocuğun her dilediğini yapınca zorluklarla nasıl mücadele edeceğini de öğrenemiyor. Yani aslında çocuğu ihmal etmekle ihtiyaçlarını gidermek arasında ince bir sınır var.”
Kaygılı anneler aşırı koruyucu davranabiliyor
Peki, bu sınırı nasıl çizeceğiz? Hangi noktada çocuğu destekleyecek, hangi noktada tek başına hareket edebilmesi için özgür bırakacağız. Bu soruların yanıtını Uzm. Kl. Psk. Zümrüt Çetin, veriyor: “Kaygılı anneler, çocuklarına aşırı koruyucu şekilde davranır. Fakat bu durum çocuğa zarar verir. “Sen yapma, sen etme, aman sana bir şey olmasın” cümleleri ile büyüyen çocuklar ilerde tek başına bir şey yapamaz hale gelir. Böyle büyüyen çocukların özgüveni düşük, kaygılı bireyler olma ihtimalleri çok yüksektir. Aşırı koruyuculuk, anne ya da babanın duygusal olarak kendini yalnız hissetmesiyle de bağlantılı olabilir ama anne ya da baba bunun farkında olmayabilir. Farkında olmadan yaşanan yalnız kalma korkusu anneleri bu şekilde davranmaya itiyor olabilir. Fakat anneler kasıtlı olarak bunu yapmaz, kendi kaygılarından dolayı bu şekilde davranır. Mesela çocuk 5 yaşındadır ama hala annesi çocuğuna yemek yediriyordur. Yine 5 yaşındaki bir çocuk annesiyle uyuyor olabilir. Bu tutumla büyüyen çocuklar ilerde yani yetişkin olduklarında tek başına karar alamazlar dolayısıyla bağımsızlıklarını kazanamazlar, özgüvenleri ve akademik başarıları düşük olur.”
Ağlamak çocuğa iyi gelir
Uzm. Kl. Psk. Çetin, annelerin çocukların ağlamasına izin vermesi gerektiğinin de altını çiziyor. Ağlamanın çocukların ruhsal dayanıklılıklarını artırmaları için aslında bir fırsat olduğuna dikkat çeken Uzm. Kl. Psk. Çetin, “İstediği oyuncak alınmayan çocuk ya da okula uyum sürecinde annesinden ayrılmamak için çığlık atarak ağlayan çocuklarımıza izin verelim ağlasınlar. Ağlamak çocukta travma yaratmaz, aksine yetişkinlere iyi geldiği gibi çocuklara da iyi gelir” diyor.