Romatoid Artrit (RA), el ve ayak eklemleri gibi daha çok küçük eklemleri simetrik yani karşılıklı olarak tutan müzmin seyirli iltihaplı bir romatizmadır. Sadece küçük eklem tutulumu ile kalmayıp diz, kalça, omuz gibi büyük eklemleri de tutabilir. Dünyada en sık görülen iltihaplı romatizmaların başında gelir ve eklemlerde en fazla tahribata ve şekil bozukluğuna (deformite) yol açan romatizmalardan biridir.
Nedeni bilinmemektedir. Genetik yatkınlık önemli olmakla birlikte bu her hastada geçerli değildir. Yani genetik yatkınlığı olan her bireyde RA gelişmediği gibi genetik yatkınlığı olmadığı halde hastalık ortaya çıkabilmektedir. Genetik yatkınlık sadece bu kişilerde görülme şansının daha fazla olduğunu ifade eder. Bugün için bilmediğimiz çevresel ve bedensel bazı faktörler de hastalığın ortaya çıkmasında muhtemelen rol oynamaktadır veya tetikleyici olmaktadır. Nedeni konusunda günümüzde söylenebilecek şey özetle şudur: RA, genetik yatkınlığı olan bireylerde bilinmeyen bir takım çevresel ve bedensel başka faktörlerin de devreye girmesiyle ortaya çıkabilen bir rahatsızlıktır. Bazen hastalığı tetikleyen faktör büyük bir üzüntü, stres, mikrobik faktörler ve diğer nedenler olabilmekte bazen ise hiçbir tetikleyici unsur bulunamamaktadır. Bulaşıcı bir hastalık değildir.
Her yaşta görülebilmekle birlikte en çok 20-50 yaşları arasında başlar. Kadınlarda görülme sıklığı 2-3 kat daha fazladır. Her ülke ve her ırkta görülebilir. Görülme sıklığı bazı ırklarda daha fazla bazılarında daha az olabilir. Örneğin, Güney Afrika yerlilerinde bu oran binde 1 iken, bazı Kızılderili toplumlarında yüzde 5’e kadar çıkmaktadır. İklimsel özellikler RA’in oluşmasını ya da görülme sıklığını etkilememektedir. Yani hastalığa tutulmada sıcak ya da soğuk bölgede oturuyor olmanın, nemli veya kuru ortamlarda bulunmanın farkı yoktur. İklimsel faktörler muhtemelen hastalığın görülme sıklığını etkilememektedir ancak hastalığa bağlı şikayetlerin daha fazla ya da daha az duyulmasını etkileyebilir. Örneğin bölgesel sıcak uygulama şiş eklemlerdeki şikayetleri arttırabilirken soğuk uygulama, tam tersine, azaltabilir.
Özellikle el ve ayak parmakları gibi küçük eklemleri simetrik yani karşılıklı olarak tutar. Tutulan eklemlerde ağrı çok şiddetli olup şişlik ya başlangıçta veya zamanla ağrıya eşlik eder. Nadiren ilk başlangıç omuz gibi büyük eklemlerde de olabilir ancak zamanla küçük eklemler mutlaka tutulur ve teşhis için simetrik küçük eklem tutulumu aranır. Ağrı geceleri daha da artar, özellikle sabahları iltihaplı eklemlerde uzun süreli tutukluk ya da sertlik ile karakterizedir.
Omurga tutulumu RA’da beklenmez ancak boyun bölgesindeki omurlarda bazı hastalarda tutulum olabilir ve bu durumda ensede üst bölgede ve başın arka kısmında şiddetli ağrı olur. Tutulan eklemlerde süratle ilerleyen bir bozulma olabilir ve uygun tedavi edilmediği takdirde zamanla ileri boyutlarda şekil bozukluğu (deformite) gelişir.
İltihaplı eklemler aşırı sıcak uygulanmasından rahatsız olur ve zarar görebilir. Yani aşırı sıcak eklem şikayetlerini arttıracaktır. Dolayısıyla bu tür hastalarda kaplıca önerilmez. Özellikle yeni şişen eklemlere bölgesel soğuk uygulama yapılması rahatlatıcı olabilir.
Müzmin gidişli her hastalıkta (şeker hastalığı, hipertansiyon gibi) olduğu gibi tedavi edilmediği takdirde, RA’da da zamanla bazı iç organlar etkilenebilir. Ancak bazı kesimler tarafından abartıldığı, basın ve yayın organları aracılığı ile empoze edildiği gibi belirgin iç organ tutulumu olmaz. Tutulumların sadece hastalığın özelliklerine mi bağlı olduğu, yoksa kronik ilaç kullanımından mı kaynaklandığı veya giderek hareketsiz yaşamaya mahkum olan bu hastalarda başka bozuklukların ortaya çıkmasının mı kolaylaştığı konusu yeterince açık değildir. Muhtemelen tüm bunlar birlikte etki etmektedir. Ancak hastalığı bir iç organ hastalığı gibi kabul etmek yanlıştır. RA, öncelikli olarak bir kas-iskelet sistemi hastalığıdır ve bu sistemin eğitimini iyi almış hekimler tarafından tanısı ve takibi yapılmalıdır. Çünkü tedavi kısmında da bahsedileceği gibi, hastalığı sadece ilaç vererek tedavi etmeye çalışmak yeterli değildir.
Erken teşhis ve erken başlanan tedavi çok önemlidir. Bu açıdan ne kadar geç kalınırsa sonrasında hastayı kontrol altına almak o derece zor olabilir veya hasta geriye dönüşümsüz hasarlar edinmiş olabilir. Son yıllarda piyasaya sürülen bazı ilaçlar (biyolojik ajanlar) hastaların önemli bir kısmında belirgin iyilik durumu sağlamıştır ve her geçen yıl yeni tedaviler gelmektedir. Ancak unutulmaması gereken husus tüm bu tedavilerin hastalığı ortadan kaldırmadığı, sadece kullanıldığı sürece etkili olan bir iyilik sağladığıdır. Yani, RA tedavisini hipertansiyon veya şeker hastalığı tedavisi gibi düşünmek gerekir. Daha açık bir ifade ile hastalık devam ettiği sürece ilaç tedavisi de devam eder. Ancak bu durum hastayı “hastalığım hiç geçmeyecek, benimle birlikte devam edecek” karamsarlığına düşürmemelidir. Burada tedaviden amaç hastalığın hasar yapmasına mani olarak hastanın normal veya normale en yakın bir yaşantıyı sürdürmesini sağlamaktır ve günümüzde bu mümkündür.
Tedavi konusunda bilinmesi gereken diğer bir husus, tedavinin her hasta için aynı özellikte olmamasıdır. Hastanın durumuna veya hastalığın şiddetine göre farklı tedaviler uygulanacaktır. Belli bir hastaya en uygun tedaviyi bulmak hekimin görevidir.
Tedavisiz kalmak nasıl zarar verici ise verilen ilaç tedavilerinin yan etkileri de ayrı bir sorundur. Ancak bu, mutlaka her hastada ilacın yan etkisi olacak anlamına da gelmez. İyi bir hekim-hasta işbirliği sayesinde birçok yan etki önlenebilir. Burada esas problem hastanın bilinçsiz ve kontrolsüz bir şekilde rastgele ilaç kullanması veya verilen tedavi ve kontrol şemasına uymamasıdır. İlaç dozlarına mutlaka hekimin öngördüğü şekilde uyulmalı, ülkemizde sıkça görüldüğü gibi, hasta kendi başına değişikliğe gitmemelidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi sadece ilaç tedavisiyle yetinmek yetmez. Hasta ve hasta yakınlarının eğitimi, beslenme durumu, çevresel kasların güçlendirilmesi, deforme olacağı düşünülen eklemin ortez olarak isimlendirilen cihazlarla korunması, bazı fizik tedavi yöntemleri ile ilaç kullanım ihtiyacının azaltılması, gerekli bazı egzersizlerin yapılması, psikolojik destek, ev ve iş yerinde eklemleri koruyucu veya hareketleri kolaylaştırıcı önlemler almak, sosyal ve ekonomik rehabilitasyon gibi bir çok faktör tedaviyi şekillendirecektir.
iletişim ; op.dr.meliherol@hotmail.com