Psikolojik danışmanlık süreçlerinde oldukça önemsediğim, bana çeşitli konularda danışan tüm bireylere sürecin bir yerlerinde muhakkak bahsettiğim, birçok olguda durumun çözümünde önemli rol oynayan 3D kuralımızdan bahsedeceğim.
3D kuralı, bireylerin yaşadıkları olaylar karşısında zihinlerinde çeşitli düşünceler oluştuğunu, oluşan düşüncelerin kişilerde çeşitli duygulanımlara sebebiyet verdiğini ve duyguların sonucunda da insan davranışlarının şekillendiğini savunan tezdir. Yani kısaca Düşünce-Duygu-Davranış üçlemesi diyebiliriz.
Hepimiz gündelik yaşamın içinde birçok olayla karşı karşıya kalıyoruz. Her bir olay karşısında ise zihnimizde bazı düşünceler şekilleniyor. Size bu noktada bir sorum olacak. Aklınıza gelen düşünceleri fark edebiliyor musunuz? Burada kast ettiğim her bir düşünceyi fark edebilmek değil tabi ki. Ancak sizi olumsuz etkileyen, sizde iz bırakan olaylar sırasında ya da sonucunda ne düşündüğünüzü, aklınızdan neler geçtiğini sorguluyor musunuz? Mesleğimi icra ettiğim ilk günlerden beri birçok danışanımda kendi zihinlerine dönüp bakmaktan çok başkalarının düşüncelerini daha çok önemsediklerini gözlemliyorum. Yazıda siz değerli okurlarımıza fark ettirmeyi amaçladığım en önemli nokta bu olacaktır.
Bizler sosyal varlıklarız. İlişki ile var olan, ilişkinin olmadığı ya da sağlıksız olduğu zamanlarda çeşitli sağlık sorunları (hem fizyolojik hem psikolojik) yaşayan varlıklarız. Başkalarının düşüncelerini hiç önemsememek tamamen topluma,çevreye,mahalleye,sosyal medyaya duyarsız kalabilecek varlıklar değiliz. Bu konu özelinde uzun yıllardır ülkemizde çeşitli kaynaklar tarafından sürekli olarak vurgulanan “elalem ne der umursamayın” benzeri mesajları tam olarak doğru ve uygulanabilir bulmadığımı belirtmek isterim. İnsan var olmak adına devamlı bir “öteki’ye” ihtiyaç duymaktadır. Hal böyle olunca ötekini umursamamak mümkün olmayacaktır. Tam bu noktada şunu vurgulamak çok daha doğru olabilir. Başkalarının düşüncelerinden çok kendi düşüncelerinizi keşfetmeye ve fark etmeye özen gösterin. Başkalarının düşüncelerini tam anlamıyla bilebilmek mümkün olmazken kendi düşüncelerinizi tespit edebilmeniz çok daha kolay olacaktır. Eğer insan kendi düşüncelerini fark edebilirse sonraki aşamada duygularının keşfine doğru da yol alabilecektir. Kişi eğer dönüp kendine “acaba bu düşünce bana ne hissettirdi?” sorusunu yöneltirse ortaya üzüntü,kızgınlık,pişmanlık,stres,korku,kaygı,huzursuzluk,panik,tedirginlik,güvensizlik duyguları çıkabilecektir. Oluşan bu duygularda çoğunlukla kişilerin çeşitli eylemlerde bulunmasına sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla hangi duygu karşısında hangi davranışlarımızı sergileyeceğimizi de gözlemleme fırsatı elde edeceğiz. Aslında yaşadıklarımız karşısında temel 3 soru soruyor olmamız anahtar-kilit görevi taşıyacaktır.
1)Ne düşünüyorum? Aklımdan neler geçiyor? Ne düşündüm?
2)Neler hissediyorum? Ne hissettim?
3)Ne yapıyorum? Ne yaptım?
Yazımı sonlandırırken dostlar sizlere Mahatma Gandhi’nin bir sözüyle veda etmek isterim. Sağlıcakla kalın…
- Söylediklerine dikkat et; düşüncelere dönüşür.
- Düşüncelerine dikkat et; duygularına dönüşür.
- Duygularına dikkat et; davranışlarına dönüşür.
- Davranışlarına dikkat et; alışkanlıklarına dönüşür.
- Alışkanlıklarına dikkat et; değerlerine dönüşür.
- Değerlerine dikkat et; karakterine dönüşür.
- Karakterine dikkat et; kaderine dönüşür.