Teknolojinin gelişmesi ve bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ile anoreksiya nervoza toplumumuz tarafından daha çok duyulan ve bilinmeye başlanan yeme bozukluğu hastalıklarından birisidir. Oysa ki anoreksiya nervoza sanıldığı gibi modern çağda ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir. Bilinen en eski anoreksiya nervoza olgularından birisinin 13.yüzyılda yaşamış İskoç kraliçesi Mary Stewart olduğu bilinmektedir. Peki o zaman nedir bu anoreksiya nevroza? Anoreksiya nevrozanın temel özellikleri bireyin olağan sayılan en az vücut ağırlığına sahip olmayı reddetmesi, kilo almaktan aşırı korkması ve vücut biçimi ya da boyutunu algılamada belirgin bozukluk sergilemesi olarak özetlenebilir.
Yakın zamanda yapılan yaygınlık çalışmalarında anoreksiya nevroza sıklığının her 100.000 kişide 20.2 yani genel toplumda %0.02 sıklığında görüldüğü belirlenmiştir. Bu rahatsızlık kadınlarda erkeklere oranla 10-20 kat daha sıklıkta görülmektedir. Hastalık istisnalar haricinde genellikle kadınlarda, ergenlik ve genç erişkinlik döneminde başlar.
Belirtileri
Anoreksiya nervozanın özünde zayıflık için aşırı çaba harcama yer alır. Olumsuz beden algısı önemli rol oynar. Bu bireyler yaşı ve boyu için olağan sayılan en az vücut ölçülerine sahiptir. Hastalar kilo kaybetmek için öncelikle aldıkları gıdaları azaltma eğilimine girerler. Ek kilo verme yöntemleri olarak ise çıkartma (kusma, idrar söktürücü veya laksatif kullanmak gibi) ve aşırı egzersiz yapma kullanılır. Hastalar kilo almaktan aşırı korkarlar ve kendilik saygılarını kilo üzerine kurarlar. Hastalar kilo verdikçe bu korkuları azalmaz aksine bir süre sonra kilo alma konusunda kaygıları daha şiddetlenir. Kilo verme ve almaya değişik anlamlar yüklenmiştir. Kilo almak kendilik kontrolünde kabul edilemez bir başarısızlık olarak görülürken, kilo vermek büyük bir başarı ve kendilik disiplini olarak görülür. Kadınlarda amenore (adet olamama), erkeklerde ise cinsel güçsüzlük ve isteksizlik gözlenebilir. Bunun nedeni net olarak anlaşılamasa da endokrin sistemde hormon dengesinin bozulmasından kaynaklandığı öne sürülmüştür.
Riskler ve Sebepleri
1- Sosyokültürel etmenler: Kültürel olarak kilo vermenin ve diyet yapmanın onaylanmış olması (batı toplumlarında olduğu gibi).
2- Yaş: Genellikle başlangıç yaşı ergenlik olarak bildirilmiş olmakla beraber ergenlik öncesi veya seksenli yaşlarda da olabilir.
3- Cinsiyet: Kadınlarda erkeklere oranla 10-20 kat daha fazla görülür.
4- Psikolojik etkenler: 20.yy dan bu yana anoreksiya nervozanın oluşumunda dinamik nedenler öne sürülmektedir. Bunlar genel olarak erken çocukluk döneminde anne ve baba ile olan tutumlardaki bozukluk olarak özetlenebilir. Bu yüzden anoreksiya nevroza hastalarının psikoterapisinde bu dönemler ve sorunları (oral, anal ve ödipal dönem) ele alınmaktadır.
5- Eşlik eden kişilik özellikleri: Her hastayı tanımlamasa da genel olarak bu kişiler obsesif(takıntılı), mükemmeliyetçi, kişilere olan güveni az, sosyal içe dönük, aşırı düzenli ve duygulanımları kısıtlı olarak tariflenebilir.
6- Genetik etmenler: Yapılan araştırmalarda anoreksiya nevroza hastalarının kızkardeşlerinde bu rahatsızlık %6.66 oranında gözlenmiştir. Tek yumurta ikizlerinde kısıtlayıcı tip anoreksiya nevroza beraber görülme oranı %66.6 civarındadır. Bu yüzdeler de hastalığın genetik geçişinin olduğunu kanıtlamaktadır. Bu hastaların annelerinde genel topluma göre artmış oranda obsesif-kompulsif bozukluk saptanmıştır.
7- Biyolojik Faktörler: Amenorenin nedeni olarak GnRH (gonadotropin salıcı hormon) salınımında azalmanın olduğu, iştah değişikliklerinde ise serotonin, CRF (kortikotropin salıcı hormon) ve nöropeptid Y’nin rolü olduğu gösterilmiştir.
Tanısı
DSM-5’e göre yaygın anoreksiya nervoza tanı kriterleri şunlardır;
A- Gereksinimlere göre enerji alımını kısıtlama tutumu, kişinin yaşı, cinsiyeti, gelişimsel olarak izlediği yol ve beden sağlığı bağlamında belirgin bir biçimde düşük bir vücut ağırlığının olmasına yol açar. Belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığı, olağan en düşüğün altında ya da çocuklar ve gençler için beklenen en düşüğün altında olarak tanımlanır.
B- Kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda bulunma.
C- Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini değerlendirirken, vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiçbir zaman kavrayamaz.
O sıradaki ağırlığı belirtiniz.
Ağır olmayan: VKİ* 17 kg/m2’den büyük
Orta derecede: VKİ* 16-17 kg/m2
Ağır: VKİ* 15-16 kg/m2
Aşırı düzeyde: VKİ* 15kg/m2’den küçük
VKİ*= Vücut Kitle İndeksi (Bir kişinin kilosunun boyunun karesine bölümü ile hesaplanır. Örr. 1.80 cm boyunda 80 kg ağırlığında bir kişinin VKİ = 80/1.82=80/3.24=24.69)
Alt tipleri
Kısıtlayıcı tip: Kişinin, son üç ay içinde, yineleyen tıkınırcasına yeme ya da çıkarma (örn. kendi kendini kusturma ya da laksatif ilaçlar, idrar söktürücü ilaçlar ya da lavmanın yanlış yere kullanımı) dönemleri olmamıştır. Bu alttür, daha çok diyet yaparak, neredeyse hiç yemek yemeyerek ve/ya da aşırı spor yaparak kilo kaybedildiği görünümleri tanımlar.
Tıkınırcasına yeme/çıkarma tipi: Kişinin, son üç ay içinde, yineleyen tıkınırcasına yeme ya da çıkarma (örn. kendi kendini kusturma ya da laksatif ilaçlar, idrar söktürücü ilaçlar ya da lavmanın yanlış yere kullanımı) dönemleri olmuştur.
Ayırıcı Tanısı-Eşlik eden diğer psikiyatrik rahatsızlıklar
Ayırıcı tanısında
1- Bulimiya nervoza
2- Diğer yeme bozuklukları (örn. tıkanırcasına yeme bozukluğu)
3- Depresif bozukluk
4- Kilo kaybı ve iştahsızlık yapabilecek tüm organik sebepler (örn. Addison hastalığı, hipofiz kaynaklı tümörler, böbreküstü bezi kaynaklı tümörler, maligniteler, elektrolit düzensizliği gibi) düşünülmeli ve ayırıcı tanısının yapılması gerekmektedir.
Eşlik eden hastalıklardan bazıları şunlardır:
1- Depresif bozukluk
2- Bipolar tip 2 ve siklotimik bozukluk
3- Panik bozukluğu
4-Yaygın anksiyete bozukluğu
5- Obsesif-kompulsif bozukluk
Tedavisi
1- Beslenme rehabilitasyonu
2- Bireysel psikoterapi
3- Grup terapisi
4- Aile terapileri
5- Bilişsel-Davranışçı terapi
6- Kişiler arası ilişki terapisi
Seyri
Tabii ki diğer psikiyatrik rahatsızlıklarda olduğu gibi anoreksiya nervozada da erken tanı ve tedavi, hasta hekim ilişkisinin iyi kurulmuş olması, tedaviye uyum, eşlik eden diğer psikiyatrik rahatsızlıklar, eşlik eden kişilik bozuklukları, aile öyküsü, aile ortamı ve desteği tedaviye yanıtta önemli faktörlerdir. Yapılan çalışmalarda hastaların %40’ı tamamen, %30’u kısmen düzelmekte, %30’u ise kronikleşmektedir. Bu rahatsızlık psikiyatrinin önemli ve acil tedavi edilmesi gereken hastalıklarının başında gelmektedir. Çünkü hem genel tıbbi durumun bozulması hem de yüksek intihar oranları(%2-5) mevcuttur.
Eğer sizde veya yakınlarınızda yukarıda okuduğunuz bu rahatsızlığın olduğunu düşünüyorsanız veya şüpheniz varsa en kısa sürede en yakın psikiyatri polikliniğine başvurmanızı öneriyoruz.
Psikiyatrist Dr. Fikret Poyraz ÇÖKMÜŞ