Belli bir süre içerisinde ilaç kullandığı halde düzelmeyen psikiyatrik hastaya kişiye özel ilaç tedavisi yapıldığını dile getiren Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikiyatrik hastaların en büyük zorluluğunun hastaların anlaşılmaması olduğunu söyledi. İleri teknoloji görüntüleme cihazlarıyla; düşünen, hisseden ve karar veren beynin uygun çalışmadığını, somut, biyolojik kanıtlarıyla görüyoruz diyen Prof. Dr. Tarhan, kişiselleştirilmiş tedavi için yapay zekânın tüm avantajlarından faydalandıklarını kaydetti. Tarhan, “Yapay zekâ ile tıbbi hatalar azalacak, önemli datalar toplayacağız, kaçırdığımız birçok şeyi yakalama imkânı bulacağız.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişiye özel tedavinin tıpta eskiden beri var olduğunu ama sistematize bilgilerle birleştirilmesinin yeni olduğunu kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:
“Kişiye özel tedavi kavramını ABD Eski Başkanı Barack Obama’yla gündeme geldi. Obama herkese aynı ilacı vermek yerine kişinin genetik yapısına ve beyin fonksiyonuna göre ona uygun kişiselleştirilmiş tedavi yapılmasıyla ilgili ciddi bir proje başlattı. Beyin Girişimi projesi olarak adlandırılan İleri İnovatif Nöroteknolojiyle beyin araştırmalarının yapılmasına yönelik olan bu programın amacını beyinle ilgili hastalıkların tedavisine yardımcı olmak olarak özetleyebilirim. Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi bilim ortaklığıyla Beyin Haritalama ve Tedavileri Derneği ile (Society for Brain Mapping and Therapeutics – SBMT), küresel düzeyde işbirlikleri yapıyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Hindistan’da G20 – Neuroscience20 (BRAIN- SPINE- MENTAL- HEALTH) konferansında ülkemizi temsil eden tek üniversite olduk. Yine 03-08 Eylül 2023’de ise 12 farklı ülkeden 60 uluslararası araştırmacının katılımıyla gerçekleştirilen 6. BaCI (Basic Clinical and Multimodal Imaging) Konferansına ev sahipliği yaptık. Konferansta nörobilim, genetik ve tıp alanlarındaki son gelişmeleri ele aldık. Beynin bilinmeyen yönlerinin keşfi ve nörobilimin geleceğini şekillendirmek için her türlü girişime destek veriyor, bilimsel organizasyonlar düzenlemeye devam ediyoruz.”
“Kritik kavram, hastanın yüksek yararıdır”
Tarhan, “Askerlikte şöyle söylenir: ‘Komutan sadece yapılan işlerden değil, yapılmayan işlerden de sorumludur.’ Bir hekimin de bir sağlıkçının da böyle olması gerekiyor. Sadece yaptığı tedavilerden değil, yapmadığı tedavilerden de sorumlu olmalı. Hastaya zarar vermenin türlerinden biri de hastayı tedavisiz bırakmaktır. Dünyanın bir yerinde bir yöntem gündeme gelmişse, takip etmek ve gerektiğinde uygulamak durumundayız. ‘Ben sadece bunu bilirim, bunu uygularım’ derseniz siz sadece olaya kendi açısından bakan uzman olursunuz. Kritik kavram hastanın yüksek yararıdır. Hastanın yüksek yararı için, her türlü bilimden, geleneksel, modern her türlü metottan faydalanmak gerekir.” uyarısında da bulundu.
Kişiye özel ilaç dönemi
2000’li yıllardan sonra dünyada iki ciddi devrim yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları ifade etti:
“Bunlardan biri genetik devrim, ikincisi 2018 itibariyle nörobilim devrimi. Genetik devrimde, gen haritası çıkarıldı. Artık insanın genomu belli. Bir insandan DNA alınıyor o DNA’nın dizilimi çıkarılıyor o genom haritasındaki ortak geninde karşılaştırılıyor, o kişinin genetik profiline göre ilaç veriliyor. DNA analizi yapıp, ilacın hastaya uygunluğuna ve metabolize olma hızına bakılıyor. Karaciğer gerçekten müthiş bir laboratuvar. Hangi gen nasıl işliyor onlara baktığımız zaman, hızlı metabolize ediyorsa o ilacı, o kişiye verirsek boşa gidiyor. Gelişmiş ülkelerde, özellikle Batı’da bazen epilepsi ilaçlarında genetik inceleme olan ilacı verirlerse, hasta alerji olursa, hekim sorumlu oluyor. Bu ilacın böyle bir riski var, analiz yapmadan vermesi halinde tazminat ödeyen hekimler var.”
“Maksimum tedavi şekli kişiye özel tedavidir”
Tedavinin uygulama aşamalarından bahseden Tarhan, “Hastalık daha yeni başlamış ve minimum tedaviye yanıt vermiyorsa optimum tedavi yapılır. Ona da yanıt vermezse maksimum tedavi yani kişiye özel tedavi devreye alınır. Tedavinin standartlarına göre hareket edilir. Mesela 6 ay içerisinde ilaç kullandığı halde düzelmemişse kişiye özel ilaç tedavisi yapılır. İlaç verirken artık DNA’sına göre ilaç verme yöntemi bilinçli vakalarda şu anda müthiş bir kolaylık. Biz kendi alanımızda bilinçli hastaların yurtdışına gitmesini büyük ölçüde azalttık. Türkiye sağlık alanında çok ciddi bir çığır açan girişimler yaptı. Bizde kendi alanımızda bunu yapmaya çalıştık, çalışıyoruz.” dedi.
“Psikiyatrik hastaların en büyük zorluğu hastaların anlaşılamaması”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikiyatrik hastaların en büyük zorluğunun hastaların anlaşılamaması olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Hasta acı çekiyor, ızdırap çekiyor, bakıyorsunuz herkes ‘takma kafana, gez toz geçer, kendi kendinin doktoru ol’ diye nasihat ediyor. Bu kişi bize geliyor. Kişiye özel tedavi yöntemleriyle kişinin beyin fonksiyonlarına bakıyoruz. Bakıyoruz ki o kişinin beyninde savaş var. Beyindeki sinyal akışı bozulmuş, enerji akışı bozulmuş, serotonin, dopamin gibi maddeler azalmış. Düşünen beyin, hisseden beyin, karar veren beyin uygun çalışmıyor, somut biyolojik kanıt var. Bunu gösterince hastalar ağlamaya başlıyor. Hatta eşler iyi niyetli bir şekilde hastayı getiriyorlar. Bazı hastalar “Ben sana demedim mi bak bu kadar hastayım.” diye eşine söylüyor.
Tedavi planını gösterince, hastalığa ve tedaviye inanırsa beyin %40 iyileştirici kimyasallar salgılıyor diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Beyin harekete geçiyor. Bir de onun tersi var. ‘Nosebo etkisi’ deniliyor. Bir insan hasta olmadığı halde hastalığına inanırsa ‘Bu hastalık bende var!’ derse oluyor. Örneğin; ‘Başım dönecek’ derse başı sallanmaya başlıyor. Böyle bir durumda beyni hastalığın varlığı ile ilgili pozisyon alıyor, algılamalar yapıyor ve kimyasal üretiyor. Bu nedenle kişiye özel tedavi verilmesi için iç hastalıklarda bile beynin göz önüne alınması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Yapay zekâ tıbbi hataları azaltacak
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişiselleştirilmiş tedavinin 3’üncü önemli ayağının da derin öğrenme ve yapay zekânın kullanımı olduğuna vurgu yaparak, sözlerine şöyle devam etti: “Yapay zekâ tıbbi hataları da azaltacak. Hekimin karmaşık durumlar içinde kalması halinde, karara varmasını destekleyecek. Böyle olunca tıbbi hasarlar minimalize edilecek ve önemli bir avantaj sağlayacak. Biz hekimler önemli datalar toplayacağız. Radyoloji yapay zekayı en iyi kullanan alan olmaya başladı. Örneğin şu anda kullandığımız yapay zekâ ve derin öğrenme tabanlı MR cihazı kullanıyoruz. Patenti bize ait. Bu cihaz uzmana gözünden kaçan bir şey olmasın diye ön tanı verebiliyor. O da bunun üzerine onu doğruluyor veya yanlışlıyor. Yapay zekâyla beyin görüntülemesini yaparak, kaçırdığımız birçok şeyi yakalama imkânı sağlayacağız.”