Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kontrol edilebilen stres faydalıdır”

Psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan’dan sınav arifesinde olan üniversite adaylarına hayati öneriler… Sınav kaygısına sahip olmanın gayet doğal bir durum olduğunu belirten Tarhan, kaygı ve stres yönetiminin önemini vurguladı. Yeteri derecede kaygının beyni çalıştırdığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişide kaygı yoksa beyin çalışmıyor. Bu nedenle sıfır stres faydalı değil, zararlıdır. Kontrol edilebilen stres faydalıdır. Kontrol edilemeyen stres zararlıdır.” diye konuştu. Sınav kaygısıyla baş etmede anne ve babanın tutumlarının önemli olduğunu vurgulayan Tarhan, “Ebeveynin kaygısı çocuğa geçiyor. Çocuğa ‘Çalıştın ve elinden geleni yaptın. Sonucu bekleyip göreceğiz’ mesajı verilmesi önemlidir. Sınava saatler kala sonuca değil, sürece odaklanılmalıdır.” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hafta sonunda gerçekleşecek YKS ile ilgili kaygı bozukluğu ve kaygıyla başa çıkma konusunda değerlendirmede bulundu.

Belli bir zaman diliminde performans beklentisi kaygıyı artırıyor

18 ve 19 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilecek sınavlardan ilk oturumun temel yeterlilik, ikinci oturumun ise alan yeterlilik sınavı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizim sınav sistemimizde yüksek öğretime geçişte tek sınava indirgenmesi sınav kaygısını daha çok artırıyor. Belli bir süre içerisinde belli bir performans göstermesi beklentisi, kaygıyı artırıyor. Bu sınav milyonlarca kişiyi etkiliyor, gençler hata yapmamak için gerginleşiyorlar. Sınava girdiklerinde bildiklerini unutanlar, sınavı yarım bırakıp çıkanlar, eli ayağı titreyip cevapları kaydıranlar var.” dedi.

Sınav sisteminin de kaygıya yol açtığını, sınav kaygısna bu kaygının da eklendiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınav kaygısı birken ikiye çıkıyor. Bu onların elinde olmayan bir şey. Sınavı değerlendirirken gençler şunu düşünsünler: Kontrol edebileceği şeyler var bir de kontrol edemeyeceği şeyler var. Gücünün yeteceği şeyler var, yetemeyeceği şeyler var. Doğru bir ayrım yapmak için muhakkak zihinlerini, akıllarını, zekâlarını kullanmaları gerekiyor. Böyle olursa sınav stresini yönetmek çok kolaydır.” dedi. 

Kaygı beyni çalıştırıyor!

Sınav kaygısının olmasının da  gayet doğal olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişide kaygı olmazsa beyin çalışmıyor ki… Kaygısız kişilerde hedefe yönelik, amaca yönelik uyarılmadığı için beyindeki damarlar genişlemiyor, sınava turist gibi giriyorlar antrenman gibi giriyorlar. Hatta antrenmanda bile bir stres vardır. Bu nedenle sıfır stres faydalı değil, zararlıdır. Kontrol edilebilen stres faydalıdır. Kontrol edilemeyen stres zararlıdır.” diye konuştu. Stres hiç olmayacak gibi bir algının stresi daha da arttırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O nedenle stres var, panik yok diyoruz. Panikte ne var, kontrolü kaybetme var.” dedi.

Bir insanın hedefine doğru ilerlerken bir engelle karşılaştığı zaman bir kaygı oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda insanın kaygısını arttıran yüzde 10-20 oranında önüne çıkanlardır. Yüzde 80-90 oranında önüne çıkan engellere tepkidir. Onu kontrol edip değiştirebilir. Kişinin önüne çıkan engeller karşısında kontrolü kaybetmeden ‘Hedefime ulaşmak için birşeyler yapabilirim’ demesi gerekiyor.” diye konuştu.

Stresi doğru şekilde yönetmek önemli

Kaygının bazı fizyolojik ve ruhsal belirtileri olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karın ağrısı, mide bulantısı, terleme gibi fiziksel belirtiler oluşabilir. Uykular kaçar, iştah kaçar aşırı yeme olur, mutsuzluk olur, tırnak yeme olur. Tartışmalar olur, ses tonu yükselir. Sınav kaygısında hem fizyolojik belirtiler olur, hem de duygusal belirtiler olur. Bunların az miktarda olmasında bir şey yok. Önemli olan stresi nasıl yönetmesi gerektiğini bilmektir. Stresi yönetmek bisiklet kullanmaya benzer. Denge olmalıdır, yerinde yavaşlayıp hızlanacaksın bu da hedefe götürür ve kolaylaştırır.” dedi.

Mükemmeliyetçilik ve rekabetçiliğe doğru yorum getirmek gerekiyor

En çok sınav stresinin mükemmeliyetçi ve rekabetçi kişilerde olduğunu, günümüzde küresel ve kapitalist sistemin bu ikisini çok teşvik ettiğini kaydeden Tarhan, “Kapitalizmin ilk çıkışında çok çalışmayı tanrı buyruğu gibi görme eğilimi vardı. Dini gerekçelerle çok çalışmaya kutsallık yüklemişlerdi. Almanya ve kuzey Avrupa’daki endüstri 1.0, 2.0, 3.0’da gerçekleştirilen başarıların ve atılımların arka planında mükemmeliyetçilik ve rekabetçilik var. Bu belli bir noktada insanı harekete geçiriyor. Barışçıl bir rekabet varsa faydası oluyor ama yıkıcı bir rekabet varsa kişinin özgüvenini zedeliyor. Kaygıyı arttırıyor. Ebeveynler bazen farkında olmadan kıyaslama yapar. Hâlbuki kişiyi başkasıyla kıyaslamak yerine ona bir hedef koyup onun güçlü yönlerinin desteklenmesi daha yararlı olacaktır. Mükemmeliyetçilik ve rekabetçiliğe doğru yorum getirmek gerekiyor. Doğru yorum kişi için motivasyon kaynağı ve harekete geçirici oluyor.” diye konuştu.

Başarının anahtarı çalışmak

Sınavlara hazırlanmada anahtar kelimenin çalışmak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Edison’a başarısının sırrını soruyorlar, ‘Yüzde 5 zekâ, yüzde 95 çalışmak’ yanıtını veriyor. Gerçekten çalışmak buradaki anahtar kelime ve kavramdır. Kişi zeki ve çalışkan olmalıdır ama bunun için muhakkak kişinin iyi hedefleri olması da önemlidir. Yanlış hedef olursa o çalışma boşa gidiyor. İyi niyeti olan, iyi hedefi olan, güzel gayreti olan kişiler strese girmeden yönetiyorlar çünkü sadece maddi hedefleri yok.” dedi. 

Sınav sonucuna değil, sürece odaklanılmalıdır

Prof. Dr. Nevzat Tarhan sınav stresine neden olan etkenlerden birinin de sonuç odaklı düşünmek olduğunu söyledi. Tarhan, “Adaylar artık sonucu düşünmemelidir. Sınav anındaki stres kontrolüne odaklanmalıdır. ‘Sınavda benim rahatlamam lazım. Uykuma dikkat etmem lazım, yediğime içtiğime dikkat etmem lazım.’ diye telkinde bulunmalıdır. Artık sonucu değil, sınav salonu nerede, sınava kiminle gideyim şeklinde sınav sürecine odaklanmalıdır.”  tavsiyesinde bulundu.

Sınav amaç değil, araçtır!

Sınavın hayat yolunda ilerlerken karşımıza çıkan basamaklardan bir tanesi olduğunun unutulmaması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi bu basamağı geçemezse, B planı vardır, C planı vardır, başka basamaklar vardır. Bu yüzden bunu ölüm kalım meselesi gibi değerlendirmemek gerekiyor. Sınav sonuçta bir amaç değil araçtır.” dedi.

Anne ve baba desteği kaygıyı azaltmada etkili olabilir

Sınav kaygısını azaltmada ebeveynlere de görevler düştüğünü kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne ve baba, kaygısı yüksek olan çocuğa yanında olduklarını hissettirmeli. ‘Sen elinden geleni yaptın, çalıştın. Artık elinden geleni yaptıktan sonra sonuç ne olursa onu kabul edeceğiz’ tarzında desteklemek gerekir. Eğer anne ve babaların öyle bir düşünce tarzları varsa çocuk da bunu referans yapar ve rahatlar. Kaygılı anne babaların çocuklarında kaygı daha çok ortaya çıkıyor.” uyarısında bulundu.

3 adımda nefes egzersizi yapabilirler

Sınavda kaygıyı azaltmada nefes egzersizlerinin de yardımcı olabileceğini kaydeden Tarhan, “Nefes egzersizi beyine giden oksijeni arttırıyor. Sınavda beyin stres hormonu salgıladığı için beyindeki bu serotonin gibi kimyasalları hızla tüketiyor. Sınavda şunu yapabilirler: 3 adımdan oluşuyor. 1-2 deyip derin nefes alacaklar, 3-4 diyecek kadar tutacaklar, 5-6-7-8 diye sayarak  nefesi yavaş yavaş verecekler. Bunu yaparken vücutlarını gevşetsinler. Gözlerini kapatsınlar. Bunu 5-6 defa yapsınlar. Bunu yaparken çok sevdikleri ve rahatladıkları bir ortamı hayal etsinler.” tavsiyesinde bulundu.

Exit mobile version