Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İyi ki sosyal medya var”
11’inci Uluslararası İletişim Günleri, uluslararası düzeyde önemli isimlerin katılımıyla Üsküdar Üniversitesi ev sahipliği ve organizasyonuyla başladı. “Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği” ana temasıyla gerçekleşen sempozyumda açılış konuşması yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasına “İyi ki sosyal medya var. Eğer klasik medya olsaydı son yaşanan Gazze olaylarını, orada yaşananlardan bu kadar haberdar olmayacaktık.” dedi. Rektör Prof. Dr. Nazife Güngör: “Bilginin ne kadarını ne oranda alacağımız da birileri tarafından belirleniyor.” Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ise: Dijital emperyalizm olarak adlandırabileceğimiz yeni bir emperyaliz söz konusu.”
11. Uluslararası İletişim Günleri Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde başladı. “Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği” ana teması kapsamında 3 gün sürecek sempozyum boyunca toplam 50 oturum gerçekleştirilecek. Sempozyumda ulusal ve uluslararası üniversitelerden alanında uzman konuşmacılar yer alıyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İyi ki sosyal medya var yoksa Gazze olaylarını göremeyecektik”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasına “İyi ki sosyal medya var” diye başlayarak, “Son yaşanan Gazze olaylarını gördüğümüz zaman, Filistin’deki eşitsizliği ve soykırıma kadar varan durumu gördükten sonra eğer klasik medya olsaydı biz orada yaşananlardan bu kadar haberdar olmayacaktık ve göremeyecektik. Bize sadece sunulan bilgileri görecektik. Sosyal medyadan önceki dönemlerde olduğu gibi ciddi bir bilgi manipülasyonu yaşanacaktı. Bu manipülasyonla biz birçok önyargının devam ettiğini görecektik. En büyük düşmanımız önyargılar, en büyük ihtiyacımız da diyalog.” diye konuştu.
Tarhan: “Sosyal medya manipülasyonu bozdu…”
Küresel bir diyaloğa ihtiyacın olduğu bir dönemde iletişim üzerinden manipülasyon olduğunu, ama sosyal medyanın bunu bozduğunu ve bu durumun küresel bilgi eşitsizliğini azalttığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “İnşallah bunun da bir yolunu bulup dünyayı dijital diktatörlüğe götürmezler.” dedi.
İnsanların iletişiminde etkili olan 3 tip iletişim stili var
İnsanların iletişiminde etkili olan 3 tip iletişim stili olduğunu, birincisinin kognitif stil, ikincisinin komünikasyon ve üçüncüsünün de coping style, başa çıkma tarzı olduğunu anlatan Prof. Dr. Tarhan, bu 3 tarzın bir insanın karakterini oluşturduğunu, düşünce tarzı etkilenerek küresel eşitsizliğin ortaya çıktığını, ırkçılığın da ciddi bir düşünce tarzı değişikliği olduğunu kaydetti.
Almanya’da Hitler’den sonra insanlar nasıl bu kadar kötü oluyor diye bir araştırma yapıldığını ve Hitler’in bilimi manipüle ettiğinin görüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Tarhan, Nazi doktrini ile de insanların kötülüğü sıradanlaştırdığını söyledi.
“Elinde tek alet silah olan her olayı savaşla çözmeye çalışıyor”
Otomatik düşünce kalıplarının toplumu şekillendirdiğini de ifade eden Prof. Dr. Tarhan, Maslow’un elinde tek silah çekiç olanın tüm sorunları çivi gibi gördüğünü söylediğini hatırlatarak, elinde tek alet silah olanın da her olayı savaşla çözmeye çalıştığını dile getirdi.
“Doğu toplumlarındaki duyarsızlığın nedeni otoriter yönetim…”
Dünyada politik düzeyde eşitsizliğin yaygın olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bunu Gazze olaylarında gördük ama tabanda öyle değil. Üniversitelerde bu eşitsizliği göremiyoruz. Özellikle batı toplumlarında bu konuda tabanda daha büyük duyarlılık var bu küresel eşitsizliğe karşı. Doğu toplumlarında küresel eşitsizliğe karşı gençlerde duyarsızlık var. Emperyalizme karşı duyarsızlık var. Niye? Bunun sebebinin doğu toplumlarının otoriter yönetimleriyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir aile düşünün, ailede anne baba baskısıysa, zorbaysa, otoriterse çocukların özgüvenleri düşük olur, hakkını savunamayan çocuklar olur. İlk ergenliğe ulaştıktan sonra ya pasif bir hale gelir ya da evi terk edip giderler. Aynı şey baskıcı toplumlarda oluyor.” şeklinde konuştu.
“Küresel eşitsizliği en çok düzeltecek şey de ‘Benim fikrim budur’ diyebilmek”
Baskıcı, otoriter yönetimlerde de insanların özgüven düşüklüğü olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Doğu toplumlarında olan bu duyarsızlığın nemelazımcılığın, bana neciliğin, boş vermişliğin arka planında bunun olduğunu söylüyorum. Küresel eşitsizliği en çok düzeltecek şey de ‘Benim fikrim budur’ diyebilmek. ‘Ben böyle düşünüyorum’ diyebilmek. ‘Hayır’ diyebilmek. Bunu da en çok diyebilecek kurumlar üniversitelerdir. Bunu söyleyebilecek yapıların bilim insanları arasında çıkması gerekir.”
Prof. Dr. Nazife Güngör: “Dünyada uzun yıllardan beri teknolojik devrim yaşanıyor”
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör ise dünyada uzun yıllardan beri teknolojik devrim yaşandığını dile getirerek, “Uzun süreden beri başlayan ve korona ile birlikte devrimsel nitelik kazanan bir evriliş süreci içinde insanlık.” dedi.
Prof. Dr. Nazife Güngör, dijital devrimin olumlu yanlarını işlemek ve olumsuz yanlarına karşı da duyarlık olmak gerektiğine vurgu yaparak, insanlar sorunlara karşı bilinçlendirilirse teknolojinin sömüren yanlarına karşı duyarlı ve dirençli olunabileceğini ifade etti.
“İnsanlık teknolojiyi, dijitali kullanıyor ama onlardan istenildiği gibi kullanıyor”
Rektör Prof. Dr. Nazife Güngör, “Güç ister siyasetin başında olsun ister ekonominin başında olsun kitleleri kendi sömürü alanlarında tutmak için her zaman ittifak halinde olurlar. Dolayısıyla dijital teknolojilerinin dönüştürücü etkisinde de güçlerin yönlendirmesiyle karşı karşıya bütün dünya. İnsanlık teknolojiyi, dijitali kullanıyor ama onlardan istenildiği gibi kullanıyorlar.” diye konuştu.
İstenilen bilginin alındığı bir dünyanın olmadığını da dile getiren Prof. Dr. Nazife Güngör, “Aslında bilginin ne kadarını ne oranda alacağımız da birileri tarafından belirleniyor.” dedi.
Prof. Dr. Güngör, “Bu dünyadaki olumsuz kötü gidişe dur demek istiyoruz. Dünyadaki bilinçli entelektüeller olarak bir arada olmalıyız.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Teknolojilerin yarattığı sorunlara karşı da duyarlı olmalıyız”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, 11. Uluslararası İletişim Günleri’nin bu yılki temasının Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği olduğunu ifade ederek, “Dijital teknolojilerin hızla geliştiği bu dönemde sadece teknolojilerin yarattığı imkanlara odaklanmak elbette yeterli değil. Biz akademisyenler olarak bu teknolojilerin yarattığı sorunlara karşı da duyarlı olmalıyız.” dedi.
8 milyarlık dünya nüfusunun 5.6 milyarının cep telefonuna sahip, 5.3 milyarının internet erişimine sahip olduğunu ve 5 milyarının da sosyal medya kullandığını ifade eden İrvan, şöyle devam etti:
“Dijital emperyalizm olarak adlandırabileceğimiz yeni bir emperyaliz söz konusu”
“Bu rakamlara bakarak insanlığın ne kadar hızlı dijitalleştiğini, yeni medya ortamına uyum sağladığını söyleyebiliriz. Öte yandan dijital imkanlardan yoksun milyonlarca insan olduğunu da gündeme getirebiliriz. Dünyanın gelişmiş bölgelerinde dijital yorgunluk diyebileceğimiz bir durum söz konusu. İnanılmaz boyutlara ulaşmış dijital bir bilgi akışından söz edebiliriz.
Dünyanın gelişmemiş bölgelerinde ise dijital yoksunluk ve hatta dijital açlık söz konusu. Zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki dijital gedik gittikçe büyüyor. Eşitsizlikler sömürüyü daha da derinleştiriyor. Dijital emperyalizm olarak adlandırabileceğimiz yeni bir emperyaliz söz konusu.”
Prof. Dr. Natalie Fenton: “Medya ve iletişim sistemleri herhangi bir demokrasi biçimine hizmet edemezler”
İstanbul Bilgi Üniversitesinden Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı açılış oturumunda konuşan Londra Üniversitesi’nden Prof. Dr. Natalie Fenton ‘Dijital Çağda Eşitsizlik ve Dışlayıcı Rejimler: Eşitlikçi Bir Tahayyüle Doğru Düşünmek’ konusunda sunum gerçekleştirdi.
“Bu konferansta dijitalleşmeden kaynaklı ortaya çıkan eşitsizliklerin çok yönlü boyutlarının yanı sıra veri sömürgeciliği yoluyla ortaya çıkan çeşitli sömürgecilik biçimlerine ilişkin incelikli bir tartışmadan bahsedeceğim.” diyen Prof. Dr. Natalie Fenton, konuşmasında eşitsizlik ve dışlanmanın rejimlerine değinerek şu bilgileri verdi:
“Demokrasinin eşitliği beraberinde getirdiğini söylerken, kapitalizmin de eşitsizlikten beslendiğini dolayısıyla demokrasi ve kapitalizmin bağdaştırılamayacağını söyleyebiliriz. Medya ve iletişim sistemlerinin çoğunun kapitalist ilkelere dayalı olduğunu söylesek de kendi başlarına demokratik olamazlar veya herhangi bir demokrasi biçimine hizmet edemezler.”
Prof. Dr. Haluk Geray: “Daha iyi bir dünya oluşturmak istiyorsak işe kendimizden başlamalıyız”
Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Haluk Geray konuşmasında ‘tekno kapitalizm’ ve ‘Bulut kapitalizm’ konularına işaret ederek, IMF ve Dünya Bankası’nın özellikle gelişmekte olan ülkelerin araştırmalar için fonlardan faydalanmasını istemediğini, yayımladıkları raporlarda da tekerleği yeniden icat etmenin gerekmediğinin vurgulandığını anlattı.
Bulut teknolojisi ekonomisinin kuzey ülkelerini finanse ettiğini de dile getiren Prof. Dr. Haluk Geray, “Daha iyi bir dünya oluşturmak istiyorsak işe kendimizden başlamalıyız. Kendi hayatımızdaki bulut köleliğinden kurtulmalıyız. Kamu yararına bir yapay zekaya da ihtiyacımız var.” dedi.
Prof. Dr. Ümit Atabek: “Dijital teknolojiler emeğin değerini azaltabilir”
Oturum konuşmacılarından Emekli Profesör Prof. Dr. Ümit Atabek ‘Kapitalizmin Yeni Aşaması: Dijital Veri İle Tetiklenen Sömürge Düzeni’ başlıklı sunumunda terminoloji, anolog ve dijital veri arasındaki farklar, konvensiyonel sömürü düzeni ve dijital veri ile tetiklenen sömürü düzeni arasındaki farklara ve Türk bilgi bilişim teknolojilerinin bu düzene nasıl katkı sağladığına değindi.
Türkiye bilişim sektörünün global trendleri takip ettiğini belirten Prof. Dr. Ümit Atabek, “Türkiye bilgi bilişim teknolojileri sektörünün izole, tecrit edilmiş bir sektör olduğunu düşünemeyiz. Küresel trendleri takip ediyorlar ve küresel finansal kuruluşların tahakkümü altındalar.
Benim öngörüm global oligarşik şirketlerin hegemonyasının devam edeceği yönünde. Kısa vadede bir çözümü yok. Dijital veri ile tetiklenen bu dijital nizamın devam etmesi probleminin bir sonucu olarak bazı sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Bu teknolojiler istihdamı çok da azaltmıyorlar ama bazı iş gruplarında bir daralmaya neden oluyorlar. Ayrıca emeğin değerini de azaltabilirler.” şeklinde konuştu.
3 gün sürecek sempozyumda 50 oturumda 250 bildiri sunulacak
3 gün sürecek ve uluslararası önemli isimlerin katılımıyla 50 oturumda 250 bildirinin sunulacağı Üsküdar Üniversitesi Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Londra Ekonomi Okulu Prof. Dr. Nick Couldry, New York Eyalet Üniversitesi Prof. Dr. Ulises A. Mejias, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir ve Moskova Devlet Üniversitesi Prof. Dr. Elena Vartanova gibi isimler yer alıyor.
Dijital eşitsizlik ve veri sömürgeciliğinin çeşitli yönleriyle ele alınacağı sempozyumda, sunulacak tüm bildirilerin özet metinleri ve ardından da tam metinler kitap olarak yayımlanarak kamuoyuyla paylaşılacak. Ayrıca sempozyumun tüm oturumları video kayıt olarak sempozyum web sitesinde arşivlenerek ilgili tüm çevrelerin erişimine açık olacak.