Panik Atak ve Panik Bozukluğu Arasındaki Fark Nedir?
Panik atak ve panik bozukluk aynı durumu anlatmak için kullanılıyor sanılsa da aslında psikiyatride ayrı tanımlamalardır. Panik atak, bir an, kısa bir zaman dilimine kısıtlı yaşanan yoğun korku nöbeti olarak tanımlanabilir. Panik atak, kişinin ani başlayan, kısa zaman süren (10-30 dakika) bedeninde bir anda hissettiği çarpıntı, terleme, titreme vs gibi bedensel belirtilere, korkunun eşlik etmesi halidir, hastalar tarafından kriz, atak, nöbet şeklinde tanımlanabilmektedir. Kısa süreli bir yaşantıdır, ani başlayıp, bir anda yoğunlaşan bedensel belirti ve bununla birlikte kalp krizi mi geçiriyorum, bayılacak mıyım, felç mi geçiriyorum gibi yoğun korkuların eşlik ettiği durumdur. Genel anlamda bu bir ataktır. Panik ataklar başka hastalık ya yada durumlarda da görülebilir.
Panik atak şu durumlarda da ortaya çıkabilir.
-Endokrin sistem hastalıkları: Tiroid fonksiyon bozuklukları (hipertiroidi), feokromasitoma, hipoparatiroidi, cushing, hipoglisemi, addison, karsinoid sendrom, diabet,
-Kardiovasküler sistem hastalıkları: Mitral valv prolapsusu, supraventriküler taşikardi, anjina pektoris, miyokard enfarktüsü
-Göğüs hastalıkları: Pulmoner emboli, Bronşiyal astma, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
-Nörolojik hastalıklar Migren, Geçici iskemik atak, Parsiyel kompleks nöbetler, multipl skleroz
-Kulak ile ilgili hastalıklarda
-Kesilme Sendromu: Alkol, benzodiazepin, barbitürat
-Entoksikasyon: alkol, kafein, kokain, amfetamin, halüsinojen ajanlar
-Diğer: Anemi, menapoz,uykusuzluk
Panik bozukluk ise panik atakların tekrarlaması ve kişinin işlevselliğinin kaybı halidir. Panik atak tek başına bir hastalık değildir. Tek bir atak ya da seyrek ataklar, bir çok psikiyatrik hastalığın (sosyal kaygı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, depresif bozukluk, şizofreni vs) ya da psikiyatri dışı diğer tıbbi hastalıkların (hipertiroidi, feokromasitoma, mitral valv prolapsusu, anemi vs) belirtisi olarak ortaya çıkabilir.
Panik atağı oldukça yaygın,sık görülen bir durumdur. Panik bozukluk ise panik ataklara göre daha az rastlanan bir durumdur. Panik ataklar uykusuzluk, yorgunluk, çok kafein tüketimi vs gibi günlük basit durumlarla bile ortaya çıkabilen bir semptomdur (belirtidir). Panik bozukluk ise panik ataklarında içinde olduğu başka belirtilerinde eşlik ettiği, tekrarlayıcı, işlevselliği bozan bir hastalıktır. Yani panik atak bir belirti, panik bozukluk ise bir hastalıktır. Panik atak belirti olarak bir çok tıbbi ve psikiytarik başka hastalıklar kaynaklı ortaya çıkabilir. Panik atak tek bir defa herhangi bir nedenle görülüp geçebilir ama panik bozukluk herhangi bir neden olmadan tekrarlayıcı panik atakların varlığı ve işlevselliğin bozulması gerekmektedir. Panik bozukluk tanısı için beklenmedik panik atakları yanısıra, atakların tekrar olacağına yönelik beklenti kaygısı, atakların kalp krizi, bayılma vs gibi olumsuz sonuçları ile ilgili üzüntü duyma hali ve olumsuz sonuçlara yönelik önlem alma, kaçınma, güvence davranışları arama halidir.
Panik bozukluğunun en belirgin özelliği yineleyici ve beklenmedik panik atakların olmasıdır. Panik atakları tipik olarak ani başlangıçlıdır ve yoğun bir korku, endişe ve kötü bir şeyler olacağı beklentisi yaşatır ve kısa sürede en yüksek düzeyine ulaşır. Yani panik ataklar ani şekilde, birden bire ortaya çıkar, insanı yoğun şekilde dehşet, korku, sıkıntı içinde bırakan ve zaman zamanda tekrarlayan nöbetlerdir. Hastalarımızın çoğu kez kriz, nöbet dediği bu duruma psikiyatri literatüründe panik atağı denmektedir. Panik atağı sırasında soluk alma güçlüğü, boğulma hissi, baş dönmesi, baygınlık hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, titreme, bulantı, karında rahatsızlık hissi, uyuşma, karıncalanma hissi, sıcak basması, ürperme, göğüs ağrısı gibi bedensel belirtiler ortaya çıkar. Atak birden, ani başlar, giderek şiddetlenir, 10 dakika içinde en yoğun şekline ulaşır. 10-30 dakika kadar sürer. Nadiren 12 saate kadar uzar. Bedensel belirtilerin yanı sıra tabloya sıklıkla ölüm korkusu, delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu gibi bilişsel belirtiler eklenir. Ayrıca daha nadir görülebilmekle birlikte anksiyetenin yoğunluğuna bağlı olarak kişi, kendini ya da çevresini değişmiş ve gerçek dışı olarak algılayabilir. Panik atağı geçiren kişiler, bir felaket ile karşı karşıya olduğu duygusu içindedirler. Kalp hızında artma, çarpıntı, göğüs ağrısı gibi yakınmaları nedeniyle sıklıkla kalp krizi geçirdiklerini, ölebileceklerini düşünürler. Panik atağı çoğunlukla on, onbeş dakika içinde yatışmakla birlikte, daha uzun da sürebilir. Hastalığın gidişi sırasında panik ataklarının sıklık ve şiddeti değişkenlik gösterir.
Panik atakların yaşam boyu görülmesi %7-10 aralığında bildirilmiştir. Yaklaşık olarak da her 10 kişiden biri yaşamının bir döneminde panik atağı geçirir.
Genelde panik atakların başlangıcı geç ergenlik ve 30 lu yaşların başı aralığıdır. Yani panik ataklar daha çok genç yaş hastalığıdır. 18-30 yaş aralığı panik atakların başlangıcının yoğunlaştığı yaş aralığıdır. Her yaşta da başlayabilir ama ileri yaş başlangıç söz konusu olduğunda altta yatan başka tıbbi hastalıklar açısından mutlak ayrıntılı inceleme gerektirir. Panik bozukluğu kadınlarda daha fazla görülür.
Panik bozukluğu tanısı konması için ataklar herhangi bir ilaç, madde, başka bir tıbbi hastalık ya da başka bir psikiyatrik hastalıktaki durumlara bağlı olarak çıkmamalı. Bundan dolayı panik bozukluk tanısı düşünülen kişilerde başka tıbbi hastalıklar, ilaç, madde kullanımları ayrıntılı sorgulanmalı ve diğer tıp branşlarından konsültasyon istenerek değerlendirilmeleri sağlanmalıdır. Böyle bir durumda örneğin madde kullanımı ile ortaya çıkan panik ataklarda madde kullanımına bağlı anksiyete bozukluğu tanısı konur. Ya da kalp kapak hastalığı kaynaklı ortaya çıkan bir durumda genel tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğu tanısı konmaktadır. Sadece tanı koymak için değil, tedavi için de var olan durumun gerçek nedeni bilinirse tedavi ona göre daha doğru bir yoldan yapılarak, yüz güldüren sonuca ulaşılmaktadır. Bu nedenle tedavi öncesi hastanın eşlik eden fiziksel belirtilerine göre kardiyak, endokrinolojik, nörolojik, solunumsal ayırıcı tanı yapılmalı ve organik nedenler mutlaka dışlanmalıdır