Organ nakli ve aile içi ilişkiler
Ülkemizin sosyal ve kültürel özellikleri dolayısıyla aile içi verici bulmak başka ülkelere kıyasla daha kolay olmaktadır. Ülkemizde birinci ve ikinci derece akrabalar ve eşlerden yapılan nakillerin böbrek nakillerinin %85’ini oluşturduğu görülmektedir. Organ nakli sonrasında hastanın çevresinden göreceği destek de oldukça önemlidir. Sosyal desteğin yeterli olmadığı, yalnız olan hastalarda hastalığın seyri de zayıf olmaktadır. Aile çevresi organ nakli sonrasında ortaya çıkabilen bir takım psikolojik zorlanmalar karşısında hastaya destek veren, onu koruyan bir rol üstlenmektedir. Bu şekilde hastanın uyum kapasitesi artar ve hem bedensel hem de ruhsal iyileşme hızlanır.
Bir ailede kronik böbrek yetmezliği gibi ciddi hastalıkların varlığının o ailedeki rolleri değiştirdiği görülmektedir. Nakilli hasta eve döndüğünde aile içi rollere ikinci bir uyum sağlama durumuyla karşılaşılmaktadır. Bu geçiş her zaman kolay olmamaktadır. Bazı nakilli hastalar uzun süre boyunca hasta rolünde oldukları için bu rolü terk etmek, yenilenmiş sorumlulukları kabul etmek ve ailede daha aktif hale gelmek zor olabilmektedir.
Hastanın nakil dönemi öncesi ve sonrasında kimlerden duygusal destek göreceğini bilmesi önemlidir. Evlilik ve aile sistemindeki stres ve değişiklikler nakil öncesi dönemde hastalığın yüküyle oldukça sık görülmektedir. Pankreas nakli olmuş hastalarla yapılmış bir çalışmada nakil sonrası birinci derece akrabalarından kapsamlı biçimde destek görenlerin nakledilen organlarının işlev süresinin daha uzun olduğu bulunmuştur (Popkin, 1993). Hastaya destek verecek bir yakınının olmaması organ nakli olacak kişinin psikolojik durumu açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir.
Özellikle aile içi nakillerde, aile ilişkileri ve akrabalık konuları ön planda olmaktadır. Yapılan bazı araştırmalar bir hastanın aile içinden nakil olmaya karar verdiğinde kadavradan nakilden farklı olarak bir aile yakınına zarar vermekten dolayı suçluluk ve sıkıntı hissedebileceğini belirtmişlerdir (Martinez-Alarcon, 2006). Hastanın vericisi önceden ilişkilerinin çatışmalı olduğu bir kişiyse nakil sonrası hastanın psikolojik açıdan sıkıntılar yaşayabileceği görülmüştür. Nakil öncesinde alıcı-verici arasındaki ilişki olumlu ve çatışmalı değilken naklin daha başarılı olduğu ve nakledilen organın çabuk bütünleşme gösterdiği bildirilmiştir.
Nakil bekleyen hastalar arasından kadavra yerine canlı vericiyi tercih edenler ise canlı vericiden olan böbreğin daha iyi nitelikte olduğunu düşünmektedirler. Özellikle kadavradan nakil olmak isteyenler ise sevdikleri birisine zarar gelmesinden ve nakil sonrasında vericiyle olan ilişkilerinde sorunlar var olmasından endişe duymaktadırlar.