Normal doğum yapan ve çok mutlu olan, normal doğum yapan ama bin pişman olan, sezaryen ile
doğuran ve sonrasında depresyona giren, daha bir çok değişik hikayesi olan kadınları duymuşsunuzdur.
Peki bu kadar değişik sonuçları olan bu doğum şekillerden hangisi size iyi gelecek?
Kabul etmemiz gerekiyor ki doğum artık tek bir yolla yapılmıyor. Artık doğurmak iki seçenekli bir eylem.
Peki doğum şeklini seçmek gibi bir şans varsa, neden bir doğurma yöntemini diğerine üstün kılmaya
veya birini azaltmaya yönelik ulusların çalışmaları var? Amerika’da sezaryen oranı%30, İngiltere’de %15
ülkemizde ise %60 tır. Son zamanlarda, yabancı dergi ve gazetelerde dahi sezaryen mi normal doğum
mu diye tartışmalar var.
Doğurma şeklinin nasıl olacağı hakkında karar vermeden önce kadın iki yöntemin olumlu ve olumsuz
yönlerini değerlendirmelidir. Aşağıdaki gibi bazı farklı senaryoları değerlendirerek doğurma şeklinize
karar verebilirsiniz.
Nazlı Hanım 22 yaşında, sağlıklı bir geç bayan ve gebeliğinde hiçbir problem yaşamadı. Nazlı Hanım çok
çocuklu bir aile kurmak istiyor. Gebeliğinin son günlerinde yapılan muayenesinde bebeğin başı aşağı
yerleşimli, kilosunun normal olduğu tahmin ediliyor ve bebeğin eşi rahmin üst kısmında yerleşmiş.
Nazlı Hanım normal doğurmak istiyor. Aslında doğal sürece bırakılırsa Nazlı Hanım normal doğurma
olasılığı neredeyse %100. Bu nedenle Nazlı Hanım ‘a normal doğumu destekleyecek şekilde doğuma
hazırlanmalı ve eğitim verilmelidir. Doğum yapacağı hastaneyi belirlemeli, son aylarda doğumhaneyi
ziyaret etmeli ve burada kendisine destek olacak ebe ile tanışmalıdır. Doğum eylemi başladığında ve
devaminda nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmeli ve bu süreçte yalnız bırakılmamalıdır.
Fatma hanım ise 32 yaşında, Şu anda ikici gebeliği, ilk gebeliğini normal doğurmuş ama bu gebeliğinde
şeker hastalığı var ve şeker seviyesi kontrol edilemiyor. Bebeğin duruşu ve bebeğin eşinin yerleşimi
normal doğuma uyumlu. Fatma hanım da normal doğurmak için istekli. Gebeliğinin son haftalarında
yapılan muayenesinde bebeğin neredeyse 4500 gr olduğu tahmin ediliyor. Fatma hanıma sezaryen ile
doğumunun kendisi ve bebeği için daha uygun olduğu anlatılıyor. ‘Daha uygun’ sözünün ne olduğu
detaylı olarak söylenmiyor. Ailece bebeği ve kendisi için normal doğumun en iyisi olduğunu karar
veriyorlar ve sezaryen olmak istemiyor. Normal doğum sırasında bebeğin çıkmasında sorun yaşanıyor
ve bebek 2 dakika çıkarılmak için uğraşılıyor. Şeker hastalığı nedeniyle bebeğin omuzu takılıyor ve
bebek doğduğunda yenidoğan ünitesinde takip ediliyor. Dahası bebeğin doğumu sırasında Fatma
Hanım’da derin yani makata kadar giden bir yırtık oluşuyor ve iyileşmesi zaman alıyor.
Şengül Hanım ise 25 yaşında ve ilk gebeliği. Gebeliğinde hiçbir sıkıntısı yok. Kesinlikle normal
doğuramayacağını düşünüyor ve zaten az sayıda çocuk istiyor. Bu nedenle sezaryen ile doğum yapmayı
planlıyor.
Saten Hanım ise 27 yaşında ve aslında normal doğum istiyor, ama genital bölgesinde yırtık
oluşacağından ve cinsel hayatında zevk alamayacağından korkuyor. Aslında sezaryeni hiç istemiyor
ama gelecekte olacak olumsuzlukları engelleyeceğini düşündüğü için çaresiz sezaryen olmayı
düşünüyor.
Eda Hanım 23 yaşında, onun da ilk gebeliği. Normal doğumu istiyor fakat kaygıları var. Sancıları
çektikten sonra son anda sezaryen olursam diye endişe ediyor. Eğer olacaksam şimdi olsun diye kendini
zorluyor. Normal doğum yapmayı denemiş ama sezaryen olmak zorunda kalan arkadaşlarını düşünüyor
ve bu da kaygılarını daha çok arttırıyor. Diğer bir kaygısı da ağrı, ‘ ya dayanamazsam’ diye korkuyor.
Bebeği için en iyisini isteyen annelerden birisi olan Eda Hanım da bebeğinin normal doğumda oksijensiz
kalması ve zarar görmesi ihtimalini düşünerek, istemeyerek de olsa sezaryen olmaya karar veriyor.
Bu senaryolardan hangisi size uygun? Aslında Nazlı hanımın yaşadığı süreç ideal bir doğum için
gerekenleri içeriyor.
Hekimlerin görevi hasta için en uygun olan tedavi yöntemini hastaya tavsiye etmektir. Eskiden ‘doktorun
dediği olur’ yaklaşımı günümüzde bırakılmıştır. Modern Hekimlik uygulamalarında hastaya verilen bilgiler
sonucunda hastanın vereceği karar ile tedaviye devam edilir. Yani doğum yapacak kadınların tüm
sorularına tarafsız ve net bir şekilde cevap vermek kadınların aldıkları kararda önemlidir.
Vajinal doğum mu sezaryen mi?
Bu iki doğum şeklinin artı ve eksileri şu şekildedir; Ağrısız doğum diye bir doğum şekli yoktur. İster
sezaryen olun isterseniz de normal doğurun mutlaka ağrınız olacaktır.
Normal doğumun olumlu yönleri;
Vücudunuzda herhangi bir kesi olmaz, eskiden epizyotomi denen çıkım bölgesinde yani perineye yapılan
kesi işlemi kadına zarar verdiği için tüm dünyada bırakılmıştır.
Doğum sırasında ve sonrasında kanamanız sezaryenden daha az olur.
Günlük işlerinize daha çabuk dönersiniz.
İnfeksiyon yani iltihap riski azdır. Hastanede kalış süreniz daha kısadır.
Doğum sırasında vücudunuz endorfin, prolaktin ve oksitosin salgılar. Bu hormonlar dünyadaki en iyi ağrı
kesicilerdir. Doğum sırasında hareket ederek ağrıyı azaltabilirsiniz.
Doğum sonrası ağrılarınız olmaz.
Hızlı doğum veya iri bebek olduğunda perinede yırtık olabilir. Ama bu o sırada onarılır.
Sezaryen fayda ve olumsuzlukları ise;
Sezaryen planlı bir doğum şeklidir. Yani istediğiniz gün ve saatte doğumunuz olur.
Bebeğinizi bir saat içinde kucağınıza alırsınız.
Sezaryen sonrası bir – üç hafta ağrı kesici içmeniz gerekebilir.
Sezaryen bir karın ameliyatıdır. Bu nedenle sezaryen sonrası karnınızdaki organlarda yapışıklık olabilir.
Karnınızda ameliyat izi kalır.
Kan kaybı daha çok olur.
Hemen kalkıp işlerinizi yapamazsınız.
En az 2 ay mekik, pilates gibi egzersizleri yapamazsınız.