Oruç sağlık problemi olmayan insanlarda metabolizma ve kan biyokimyasında bazı değişikliklere sebep olmakla birlikte hastalık oluşumuna sebep olmamaktadır. Özellikle kronik ve nörolojik hastalıkları olanların oruç tutmaya niyet etmeden evvel mutlaka doktorlarına danışmaları gerekmektedir.
Her insanın kan biyokimyası; yaşı, cinsiyeti ve o dönemdeki çevre şartları ile uyumlu olarak açlık halinde değişiklik gösterir. En çok etkilenen parametreler kan şekeri, böbrek fonksiyonları ve kan mineral düzeyleridir. Bu değişimler orucun ilk yedi, on günlük döneminde yoğun olarak kendini hissettir. Hastada baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı, susama hissi olarak kendini gösterir. Daha sonra bu değişimlere vücut uyum sağlar.
Tip1 ve tip 2 şeker hastaları, hipoglisemi hastaları, gizli şeker hastalığı olan hastalar uzun süreli açlık durumundan oldukça olumsuz etkilenirler. Kan şekeri düşüklüğü, baygınlık gibi sağlık problemleri yaşama ihtimalleri yüksektir. Özellikle yaz dönemindeki uzun açlık dönemleri ve ilaç kullanımındaki düzensizlikler bu duruma sebep olabilirler. Ayrıca diyabet ilaçlarından bazı tipleri tüm gün içinde insülin salgılatmaya devam ederler ve sizin öğün atlamanız durumunda salınan bu insülin ani şeker düşmelerine yol açacaktır. İftarda kalorili yiyecekleri hızlı tüketmek de başlı başına tansiyonu ve şekeri yükseltici bir olaydır.
Böbrekler sıvı ve mineral dengesizliğinden etkilendiğinden, böbrek hastalığı zemini olan hastalarda problem yaratabilir. Sağlıklı çalışan, fonksiyon kaybı olmayan böbrekler sıvı alımının azalmasına uyum sağlar ve 24 saat içinde alınan sıvı ile vücuttaki toksinleri rahatlıkla atabilir. Ancak fonksiyon kaybı olan böbrekler aynı miktar toksini atabilmek için daha fazla sıvıya ihtiyaç duyar. Bu durum gerçekleşmeyince hasta diyalize girecek duruma gelebilir. Böbrekten kum dökme, prostat hastalığı, küçük böbrek taşları sıklıkla oruçtan olumsuz etkilenmezler.
Kalp yetmezliği, hipertansiyon, kroner kalp hastalığı benzeri hastalıklar sıklıkla bir arada olan ve hastaya göre şiddeti değişken olabilen hastalıklardır. Yoğun ilaç kullanmayan hafif düzeyde fonksiyon bozuklukları olan hastalar oruçtan olumsuz etkilenmeyebilir.
Genel olarak yukarıda bahsi geçen kronik hastalıkları olan hastaların oruca başlamadan evvel, takibinde oldukları hekimler tarafından detaylı değerlendirilmesi, hastalığın mevcut oruç şartlarından nasıl etkileneceğinin ortaya koyulması gerekir. Oruç tutmasına izin verilen hastalarda kullanılan ilaç doz ve zamanlarının ayarlanması, aynı zamanda hastaların diyetlerinin planlanması gerekmektedir. Hastaların bir şey olmaz düşüncesi ile hekimleri ile iletişim kurmadan oruç tutması ciddi sağlık problemleri yaşamalarına neden olabilir. Unutulmamalıdır ki; her hastanın hastalığı kendine hastır ve farklı önerilerle tıbben uygunsa oruç tutabilirler.
Mide bağırsak hastalıklarının açlıktan etkilenme durumları değişkendir. Reflü hastalığı, hafif gastrit vakaları, irritabl barsak sendromu hastaları orucu tolere edebilirken, mide -ince barsak ülserleri , iltahabi barsak hastalıkları sağlık problemi yaşayabilir. Kanser hastaları özellikle radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi süreçlerinde oruç tutmamalıdır. Gebelik ve emzirme döneminde, ciddi nöropsikiatrik hastalarda oruç tutulması önerilmemektedir.
BAŞ Ağrıları – MİGREN; Maalesef hemen her tip baş ağrısı uzun süren açlık ile tetiklenebilmektedir. Sık baş ağrısı çeken hastalarımız ramazan başlamadan 4-5 ay önce önleyici ilaç tedavilerini başlatıp ramazan ayını biraz daha rahat geçirebilirler. Eğer o kadar vakit yoksa; bu durumda özellikle migren hastaları bir nöroloji hekimine başvurarak, baş etrafına botoks uygulaması yaptırabilir. Bunun için de yine ortalama 3-4 hafta önce bu uygulamayı yaptırmak uygun olabilir.
İnme (felç) hastalığı beyin damarlarının pıhtı ile tıkanması sonucu veya beyinde kanama olması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hasta felç olabilir, kısmi felç olabilir veya herhangi bir güçsüzlüğü olmasa dahi beynin hangi bölgesinde tıkanma veya kanama olduysa ve görevini yerine getiremeyebilir. (örneğin /sadece görme alanındaysa görme ile ilgili). Eğer böyle bir damarsal olay yaşamış hastalara uzun süreli açlığı önermemiz tıbben uygun olmayacaktır. Yaz aylarında terleme vb yollarla sıvı ve tuz dengesinde hızlı değişikler olabilir. Bu durum en sık tansiyon oynamaları ile kendini gösterir.
Maalesef yüksek tansiyon ve diyabet hastalarının, özellikle bu hastalıkları zor kontrol altına alınıyorsa, oruç tutmaları durumunda inme ve kalp krizi gibi damarsal sorunları yaşamaları olasılıkları yükselmektedir. Bunu acillerimize başvuran bu tip hasta sayılarındaki artışlardan da anlamaktayız.
Kronik hastalıkları olan hastalar kullandıkları ilaçları iftar ve sahur diye ayarlıyorlar. Bu durum bazı hastalar ve bazı ilaçlar için uygun olabilir, ancak bazıları için tehlike yaratabilir. Eğer günde iki kez kullanılması gereken bir tansiyon ilacınız varsa 12 saat arayla alınması gerekiyor demektir. Hasta ilacını iftarda ve sahurda aldığında bir aralık 6-7 saat, diğer aralık 17-18 saat olacaktır. Bu durumda gün içinde tansiyonunuz yükselecektir. İdrar söktürücü içeren tipte tansiyon ilacı kullananlar için gün içi sıvı kaybı daha da büyük önem taşır, yaşlı hastalarda sıvı ve tuz denge değişiklikleri bilinç kaybına ve ölümlere yol açabilir.
Epilepsi hastalarının ilaçlarını aksatmamaları çok önemlidir. Hastaların ilaçları günlük tek doz ve hep aynı saatlerde almaları, ramazan boyunca kendilerini aşırı yormamaları ve sıvı alımına dikkat etmeleri durumunda, hastalığı hafif ise ve nöbetleri kontrol altında ise oruç tutmasında büyük sakınca yoktur. Hastanın günlük ilaç dozu iki bölünmüş parça halinde alması gerekiyorsa, ki çoğu epilepsi ilacı böyledir, ilaçların iftar ve sahur şeklinde alınması günlük ilaç düzenini aksatır ve hasta nöbet geçirebilir.
MS ve ALS gibi hastalıklarda hastalığın ağırlığı ile ilgili olarak durum değişir. Açlığın MS’i tetiklediğine dair bir bulgu yoktur. Ancak açlıkla artan stres, sıvı kaybıyla birlikte sıcağa maruz kalma atağa veya atak benzeri şikayetlere sebep olabilir. Bu durumda hastanın hastalığı hafif ise çok dikkatli olarak oruç tutması mümkün olabilir. ALS için de açlığın hastalığı belirgin kötüleştirici etkisi yoktur. Hastanın besin dengesi ve sıvı alımına dikkat edilmelidir. Bu her iki hastalıkta ön planda hastanın oruç tutmaması tercih edilir. Hastanın arzusu tutma yönünde ise yukarıdaki ayrıntılara dikkat edilmelidir.
Hepinizin sağlıklı ve güzel bir ramazan ayı geçirmenizi temenni ederiz.