Nazar nedir, ne değildir ?

Hayranlık ve aşırı beğenme esnasında biraz da kıskançlığın etkisi ile gözlerden yayılan şuaların meydana getirdiği ve genelde bakılan nesnelerin bozulması, kırılması ya da eger insansa sağlının bozulması şeklinde tezahür eden olaylar, halk arasında nazar la açıklanmaktadır.

Nazar etkisinin ve gözden yayılan ışınların doz ve oranının insanların KIZGIN, SİNİRLİ, HEYECANLI ve KISKANÇ anlarında daha da arttığı ve tahrip gücünün yükseldiğini tahmin edilmekteyiz.. Bu güç, renkli gözlü insanlarda diğer göz renklerine sahip insanlara nazaran daha artmakta ve tehlikeli olmaktadır.


Bioenerji ile çeşitli hastalıkların tedavi edildiğini ya da edilmeye çalışıldığını hepimiz bilmekteyiz. Bioenerji gerçeğini artık yavaş yavaş modern tıpta kabul etmeye başlamıştır. Şurası bir gerçek ki vücuttan henüz ne olduğunu anlayamadığımız bir enerji yayılmaktadır. O halde neden gözden de, elektromanyetik, ultraviyole, kızılötesi ya da morötesi gibi ışınlar yayılmasın. Bu olgudan hareketle bugün nazarı reddeden bilim adamlarının daha ihtiyatlı ve toleranslı davranmaları gerektiği inancındayım.


Nitekim Bazı insanların çok beğendikleri insanlara veya mallara, bakışlarıyla ve sözleriyle zarar verdikleri tarih boyunca görülmüş bir gerçektir. Siz de kendi hayatınızda, durup dururuken bardağınızın kırıldığına, vazonuzun veya aynanızın çatladığına, yeni aldığınız ve üzerine titrediğiniz bir eşyanın durup dururken bozulduğuna şahit olmuşsunuzdur. Veyahut da kendinizi çok sıhhatli ve zinde hissettiğiniz bir anınızda birderbire halsizleşip, sebepsiz bir yere hastalandığınız olmuştur. Tüm bu olayların nedeni ve sebebini bilmediğimiz nazar etkisi olsa gerektir.


Her şeye rağmen, gerek folklor olarak gerekse dînî bir inanç olarak, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan nazarı tanımakta ve ona inanmaktadır. Nazarın mahiyetinin bilinmemesi, onu inkâr etmeyi gerektirmez. Nitekim mahiyeti henüz anlaşılmamış nice olaylar vardır.

Uzm. Dr. Mehmet YAVUZ


Nazardan korunmak için kullanılan mavi boncuk gibi şeylerin de paratoner vazifesi yaparak, gözlerden yayılan zarar verici ışınları emerek zarar vermelerini önlediklerini düşünmekteyiz.

Her şeye rağmen modern tıp ve bilim adamları nazarı kabul etmekten henüz uzaktırlar. Ama bildiğimiz bir şey varki; Taoizm’e sırtını dayamış Geleneksel Çin Tıbbı Teorisi vücutta içerisinde Chi denen hayatî gücün dolaştığı, her biri belli iç organlara tekabül eden enerjetik kanalların varlığı fikrinden hareketle son derecede sofistike, karmaşık ve kendi içerisinde tutarlı bir “tıp metodolojisi ve epistemolojisi” kurmuştur ve buna dayanarak uygulanan akupunktur ve benzeri tedavilerin belli durumlarda işe yaradığı Batı’ da da kabûl görmekteye başlamıştır. Halbuki modern tıp, uzun süre alternetif tıppın akupunktur söylemine karşı çıkmış ve kabul etmemekte direnmiştir. Bu yüzden metodolojik olarak nazar ve nazar etkisinin, belki de ilerde kabul görmesi mümkün olabilecektir.


Nitekim alternetif çin tıbbı teorisine göre vücutta içerisinde Chi denen hayatî gücünün dolaştığı, her biri belli iç organlara tekabül eden enerjetik kanallarla bu gücün bünyeyi sağlam ve dinç tuttuğu iddia edilmektedir. Ama chi adı verilen hayat gücü, hiç bir zaman somut olarak ortaya konamamıştır. Bugun tıp dünyasında akupunktur kabul gördüğüne ve hatta akupunktur tedavisi ile alakalı bilim dalları geliştirdiğine göre, biz objektif ve somut kavramlar dışında başka paramedikal alanlarla ilgilenmiyoruz demek, bir tezat ve zıtlık olsa gerektir.

Exit mobile version