Duygusal yönelimler; beğeni, hoşlantı, sevgi, aşk, sevda ve kara sevda gibi hafiften şiddetliye doğru çeşitli isimler alırlar. Hoşlantı sıcak bir gülümseme, sevgi tatlı bir meltem, aşk ise şiddetli bir esintidir. Sevda fırtına, karasevda ise kasırgadır. Eğer bu kasırga da kişi bir rota belirleyebilirse, karaya çıkabilir, yoksa boğulup gitmesi işten bile değildir.
Günümüzde hemen hemen her konuşmamızda yer alan aşk gerçekte ne anlama geliyor. Aşk ruh hali mi, duygu değişikliği mi veya sadece karşı cinse karşı duyulan heyecan mı? İlk görüşte aşk mümkün müdür yoksa aşk zamanla mı oluşur? Peki aşık olduğumuzu veya hissettiğimiz şeyin aşk olduğunu nasıl anlarız. Aşk sadece insanlara özgü mü yoksa tüm canlılar bu duyguları yaşar mı? Öyle sanıyorum ki, aşk; beynimizin bedenimize sunduğu özel ve güzel bir şakadır. Kebabın Adanalısıdır yani acılısıdır. Sevginin acı ile harmonileştiği, yüreğimizde ulvileştiği duygudur aşk.
Tarihten günümüze hep merak konusu olan aşkı biraz daha derinden incelersek aşk şiirlere, filmlere kitaplara konu olmuş ve olmaya devam eden en büyük duygu durumudur. En duygulu şiirler, en anlamlı romanlar, en hisli besteler hep aşkın etkisiyle yapılmıştır. Evlilikler aşkların en güzel meyvesidir. Eğer bir aşk mutlu bir beraberlikle sonuçlanırsa hedefine ulaşmış demektir. Evliliklerde mutluluk sırlarını en özet haliyle şöyle sıralayabiliriz;
Enerjik olunuz
Psikoanalist Erich Fromm, sevgiyi, kişideki aktif ve üretici gücün kaynağı bir enerji olarak tanımlar. Bu nedenle birliktelikte enerjinizi sürekli taze tutunuz.
Sevginizi bitirmeyiniz
Pek çok araştırma aşkın ömrünün ortalama 2,5 yıl olduğunu söyler. Hatta kimi araştırmalarda bu 1 yıla kadar iner. Günümüzde biten birliktelikler ve gerçekleşen boşanmalar aşkın ömrünün olduğunu kanıtlar niteliktedir. Peki, ama hala elele tutuşan yaşlanmış ama gözlerinden aşkı okuyabildiğimiz kişiler, onların aşkı neden bitmemiştir. Aşkla gelen duygu tutku bitebilir mi ki, tutku bittiğinde aşk da bitiyor. Burada önemli olan aşk bitse bile bunu sevgi ve alışkanlıklara dönüştürüp birlikteliğe devam edebilmektir. Çünkü aşkları ilk günkü tazeliği ile bir ömür boyu sürdürmek çok zordur. Psikolog Robert Sternberg’e göre aşk üç katmandan oluşur. Yakınlık, bağlılık ve tutku. Zamanla tutku kaybolsa bile yakınlık ve bağlılıkla evlilikler devam ettirilmelidir.
Ben değil, biz olun
Narsisizm, agresif tavırlar ve depresif mizaç; birlikteliklerin en önemli düşmanlarıdır. Evliliklerde ben değil, biz olmalıdır. Tek taraflı bencil davranışlar, ilişkiyi bitiren unsurlardır.
Hayal kırıklığından sakının
Belki de en büyük hayal kırıklığı bir hayalin gerçek olmasıdır. Bu nedenle evlilik hayalleri ile hayatlarını birleştirenlerin ilk heyecanları bir süre sonra sönebilir. Bu nedenle çeşitli paylaşımlar ve ortak etkinlik çabaları ile birliktelik heyecanını devam ettirmeye çalışılmalıdır.
Endorfin bağımlılığına dikkat
Evlilik öncesinde birçok ilişki yaşayanlarda ‘’endorfin bağımlılığı’’ gelişmiş olabilir. Eğer böyle bir durum var ise evlilikte zamanla ilk heyecanını kaybedip sıradan rutin bir hale dönüşebilir ve ilişkiler kopma noktasına gelebilir. Bu nedenle evli çiftlerin mevcut endorfinlerinin sürekli diri kalması için, dağcılık, avcılık, çeşitli sosyal yardım çalışmaları, ekip halinde spor aktiviteleri, resim, müzik gibi çeşitli hobiler edinilmelidir. Çeşitli spor ya da sanat dallarında ortak zevklerin bulunup, bunlara yönelmek evliliğe müthiş bir dinamizm sağlar. Hayat arkadaşlığının yanı sıra ekip ve takım arkadaşlığı da gelişir.
Sorumlulukları paylaşın.
Çiftler ev içinde ve dışında sorumlulukları eşit düzeyde paylaşmalı, ev işlerinin ve çocuk yetiştirmenin sadece kadına ait olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir.
Aynı odayı paylaşın
Ev içinde bir tane tv olmalı ve çiftler aynı programları izlemeye gayret göstermelidir. Sosyal medya ortak kullanılmalı, çiftlerin birbirinden gizledikleri herhangi bir konu olmamalıdır. Farklı odalarda farklı televizyon ya da bilgisayarlarla zaman geçirmek, uzun vadede çiftlerin birbirinden kopmalarına ve uzaklaşmalarına neden olabilir.
İlişkinize zaman ayırın
Komşu ve akraba ziyaretlerine önem verilmeli. Her iki tarafın da aileleri dengeli olarak ziyaret edilmeli, aile bağları pekiştirilmelidir. Ayrıca zaman zaman dışarıda sinema, tiyatro, konser, piknik ya da akşam yemeği gibi etkinlikler yapınız. Yani ilişkinize zaman ayırınız.
Fırsat buldukça konuşun
Konuşan çiftlerde beraberlikler genelde sonlanmaya gitmez. Konuşmak, paylaşmak ve empati yapmak demektir. Böylece birbirlerinin arzu ve isteklerini, eksiklerini öğrenebilirler. Evliliklerde en önemli uyum, eğitim uyumudur. İlişkilerde eğitim düzeyinin birbirlerine yakın olmasına özen gösterilmelidir.
Anlayışlı olun
Kadınlar beyin yapısı olarak, erkeklerden daha fazla hassastırlar. Örneğin aşk acısı ve travması yaşayan kadınların üç beyin bölgesinde, erkeklerin ise bir beyin bölgesinde aktivite tespit edilmiştir. Kadınlar daha zor bağlanırlar ve daha geç unuturlar, aşk travmalarından çok daha fazla etkilenirler. Bu nedenle birlikteliklerde objektif ve doğal olmalı, kadınları incitecek davranışlardan uzak durulmalıdır.
Sabırlı olun
İlişkilerde az zamanda çok şey bekleme yanılgısına düşülmemelidir. Olgun bir ağacın habercisi olan fidanı meyvesiz diye kesmeye çalışırsanız hata edersiniz. İlişkilerde yaşadığınız zorluklar karşısında hemen pes etmeyiniz. Çocukken birkaç kez düştüğünüz için beşiğinize dönüp yürüme çabasından vazgeçseydiniz asla yürümeyi öğrenemezdiniz. Hiç düşmemeyi değil, düştüğünüz zaman kalkabilmeyi hedef alın. Yaşadığınız sorunları, başarısızlıklarınızı ve hatalarınızı öğrenme fırsatı olarak görün.
Bağışlayıcı olun.
İlişkinizde yaşadığınız problemler için geçmişe dönüp onları değiştirmeniz mümkün değildir. Evliliğinizin ya da ilişkinizin olumlu yönlerini ve size kazandırdıklarını keşfedebilirseniz, sorunlar yüzünden yaşadığınız acıları hafifletebilirsiniz. Eğer ilişkiniz geçmişte size zarar verdiyse, şimdi kendinizi ve eşinizi cezalandırmak niye?. Sizi yaralayan şeyleri bağışlayın ve kurtulun, onların giderek ağırlaşan yük olmasına izin vermeyin.
İlişkilerinizde cesaretli olun
Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin üzerine gidebilme gücüdür. Elbette ki her ilişkide sorunlar olacaktır. Sorunlarınızdan kaçmayın onlarla yüzleşin ve asla umudunuzu kaybetmeyin. Belki hatalar yapacaksınız ama yine de yılmayacak, pes etmeyecek ve zamanla büyüyen bir mutluluk kazanacaksınız.
Olumlu düşünün
Aslında düşüncelerimiz de atomlardan oluşan bir enerjidir. Olumlu düşünürseniz etrafınıza pozitif enerji yayarsınız. Siz cenaze evinde gülen bir insan gördünüz mü ya da komedi filminde ağlayan? Bu nedenle ilişkilerinizde sürekli iyimser olunuz. Pozitif tavırlarınız sadece ilişkinize değil, kademe kademe hayatınızın her alanına yayılacaktır.
Farkındalık geliştirin
Bazı insanlar olumlu ve yapıcı düşünceye sahip olsalar bile bu özelliklerini göstermede sıkıntı yaşayabilirler. Empati kurmaya çalışın meselelere birçok pencereden bakma alışkanlığı geliştirmeniz sizi daha onarıcı ve affedici bir tavra sevk edecektir.
İlişkinizi yormayın
Ne yazık ki, eşlerden her ikisinin de çalışıyor olması, evliliği yorgunluğa götüren bir faktör. Çalışan kadınların profesyonel alanda ve evinde iki farklı role sahip bulunması kendilerini ciddi anlamda zora sokuyor. Evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor. Kariyerine yönelirse evini ihmal ediyor. Dolayısıyla her iki yönde de başarı sağlamakta güçlük çekiyor. Nitekim çalışan bayanlarda boşanma oranları, çalışmayanlara göre altı kat daha fazla. İlişkinin mutlu yürümesi açısından, çalışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olması şart.
Eleştirilere dikkat
Eleştirileri ve önerileri sen odaklı değil, ben odaklı yapmalıdır. Örneğin ‘’bu evin hali ne böyle, sen ne dağınık bir kadınsın’’ yerine ‘’ev dağınık olunca kendimi kötü hissediyorum’’ demelidir. Çünkü sen odaklı bir eleştiri, direk kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayacak, o an evi biraz toparlasa bile devamlılığı olmayacaktır. Ya da ‘’şöyle yapsak daha iyi olabilir mi?’’, böyle yapsak acaba daha mı iyi olur?’’ türünden çoğul ve yapıcı ifadeler kullanılmalıdır.
Yüz yüze bakınız
Yapılan bilimsel araştırmalar, günde fazla değil en az beş dakika yüz yüze bakmanın, sevgi, şefkat ve muhabbeti arttırdığını göstermektedir. İlişkilerinde canlı bir organizma gibi beslenmesi gerekmektedir. Evliliğin 2,5 yılından sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini duyma, dinleme ve anlama şeklindeki empatik paylaşımcı iletişim alır.
Mutluluğunuz için hedef koymayın
Ev, araba alınca, çocuğumuz olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi ilişkinize hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil uzun bir yolculuktur ve her an yaşanacak bir duygudur. Bunun için araya engeller koymayın.
Hatalara duyarlı olmayın
Yeryüzünde kimse hatasız olamaz. Hatalar tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider. Söylerseniz belleğinizde yer eder. Ayrıca her eleştiriye kulak vermeyin. Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Bu yüzden hatalarınıza yönelik olumlu eleştirileri değerlendirin ama kişiliğinize yönelik eleştirilere kulak vermeyin.
Dolayısıyla düzgün, düzenli ve disiplinli yaşamak, kişisel başarının anahtarlarından biridir. Bu ise çoğu kez evlilikle ve düzgün bir beraberlikle mümkün olabilir. Aile toplumun en küçük yapıtaşıdır. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı ailelerden oluşur. Sağlıklı evlilikler bir toplumun en sağlam dinamikleridir. Bu nedenle düzenli, başarılı bir yaşam ve sağlıklı, uzun ilişkiler yaşayabilmek için gerekirse psikolojik destek almaktan da kaçınmamalıdır.