Multipl skleroz (ms) hakkında merak edilenler
Multipl skleroz (MS); beyin ve omurilik yani merkezi sinir sisteminin inflamatuar (iltihabi) tekrarlayıcı ya da ilerleyici seyir gösteren bir hastalığıdır. Hastalığın vücudun bağışıklık sistemi ile ilgili olduğu bilinmektedir.
Merkezi sinir sistemi; sinirler aracılığı ile dışarıdan gelen uyarıları alıp, bunlara uygun yanıt oluşturarak, bu yanıtları vücudun çeşitli bölgelerine elektriksel mesajlar halinde gönderen bir telefon santralına benzer. Bu mesajlar bilinçli ve bilinçsiz tüm hareketlerimizi kontrol eder. Sağlıklı sinir liflerinin çoğu, mesajların iletilmesini kolaylaştıran miyelin denen yağlı bir madde ile çevrelenmiştir. MS’te, miyelin parçalanır ve miyelinin yerini nedbeleşmiş (sertleşmiş) doku alır. Bu da mesajın geçişini yavaşlatır ya da tümden bloke eder. Vücut fonksiyonları kontrol edilemez ya da yavaşlar. Kılıfın hasar gördüğü yerlerdeki dokularda sertleşme (skleroz) yer almaktadır. Bu sertleşmiş alana da “plak” denir. Bu plaklar, sinir sistemi içinde pek çok yerde oluşabilir ve sinirler boyunca mesajların iletilmesini engelleyerek bulunduğu bölgedeki fonksiyonların bozulmasına neden olabilirler.
MS genetik geçişli bir hastalık değildir. Bununla birlikte, genel olarak ailelerde genetik ortak faktörler kuşaktan kuşağa taşındığından ailelerinde MS bulunan kişilerin MS’e yakalanma eğilimi az da olsa vardır.
Ayrıca kandaki akyuvarlarda yer alan bazı antijenlerin (HLA) varlığında, hastalığa yakalanma riski, olmayanlara göre daha yüksektir. Ancak bu antijeni taşıyan kişilerin, hastalığa yakalanacağı anlamına gelmez. Yani , sadece bu antijen varlığında hastalık oluşmamaktadır. Hastalığın sebebi hala tam olarak bilinmemektedir.
Hastalığın Türkiye’deki sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Sıklığın 2500 kişide 1 olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık olarak 35-40.000 civarında MS li olduğu tahmin edilmektedir
Genel olarak bir ülke ekvatora ne kadar yakınsa orada MS daha az görülür. Her iki yarı kürede de ekvatordan uzaklaştıkça risk artmaktadır. En yüksek sıklığı 40-60 derece enlemler arasında görülür. Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya’nın güney bölgelerinde sık görülmektedir. Ülkemiz orta derece risk kuşağında yer almaktadır. Her ırkta görülen bir hastalıktır. Ancak beyaz ırk, sarı ve siyah ırka oranla daha sık hastalanmaktadır. Örneğin aynı enlemlerde yer alan Japonya ve ABD karşılaştırıldığında; Japonya’da hasta oranı yaklaşık 8/100.000 iken, Amerika’da 100/100.000 dolayındadır. Dünyada 2.5-3 milyon kadar MS hastası olduğu tahmin edilmektedir.
Bu konuda objektif veriler yoktur. Hastalığın toplumda daha çok bilinmesi, teknolojik gelişmelerle tanının daha erken dönemde konulması nedeniyle relatif bir artma varmış gibi görünmektedir.. MS hastalığının toplumda bilinmesi, hastalıkla ilgili farkındalığın artması, MS hastalarına daha kolay ulaşılabilmesini sağlayacaktır. Çevre koşullarının düzenlenmesi, bu hastaların yaşam kalitesinin daha artmasını sağlayacaktır.
MS belirtileri, şiddet ve seyir yönünden hastadan hastaya çok büyük değişiklikler gösterebilir. Bazı hastalarda değişik hastalık tabloları arka arkaya ortaya çıkar, daha sonra tam ya da kısmi iyileşme görülür. Belirtiler etkilenen sinir sistemi bölgesine göre farklıdır. MS hastalığında belirtilerden bazıları şöyledir.:
- Bulanık görme ya da tam görme kaybı
- Çift görme- gözde istem dışı hareketler
- Uyuşma, karıncalanma
- Dengesizlik, baş dönmesi
- Ellerde titreme
-Mesane barsak kontrolünde bozulma-kesik kesik idrar yapma- idrarını
hissetmeme, yapamama
- Kolda, bacakta kısmi ya da tam güçsüzlük, felç
- Konuşma bozuklukları
- Aşırı halsizlik, yorgunluk
- Konsantrasyon zorluğu, unutkanlık, dikkat eksikliği
Tanımlanan belirtilerin bir ya da birkaçına birlikte rastlanabilir. Bu belirtilerin MS’e bağlı olduğunu söyleyebilmek için yakınmaların en az 24 saat sürmesi gerekmektedir.
Hastalık genç yaş grubunda (20-40 yaş arası ortalama 25-30 yaş civarı) görülmektedir. Ancak çocuklarda ve ileri yaşta da MS görülebilir. Hastalıkta en çok kadınlar risk altındadır. Kadınlarda hemen kemen iki katı kadar sık görülmektedir. 20-40 yaşları arasında, travmadan sonra en sık karşılaşılan önemli bir özürlülük nedenidir.
Hastalığın nedeni bilinmemektedir. Ancak hastalığın oluşumuna neden olabilecek çeşitli ajanlar suçlanmaktadır.
1- Bağışıklık sistemi reaksiyonu (Oto-immunite)
- Genetik yatkınlık
- Enfeksiyonlar-virüsler
- Çevresel faktörler
Bağışıklık sistemi reaksiyonu nedir?
Vücudumuz, virüsler ve bakteriler gibi hastalık etmenlerini yok eden ve doğuştan gelen bir savunma sistemine sahiptir. Ancak bazen bağışıklık sisteminde istenmeyen bazı değişiklikler olabilir ve kendi hücrelerini yabancı gibi algılayıp bu hücrelere saldırabilir. Buna “Oto-immun reaksiyon” denir. MS’te de, savunma sistemi hücrelerinin, yanlışlıkla kendi sinir hücrelerini yabancı gibi algılayıp, bunlara karşı saldırdığı bir oto-immun reaksiyonun sözkonusu olduğu düşünülmektedir
Ailesel olgular ve epidemiyolojik veriler, multipl sklerozda çoklu bir kalıtımsal yatkınlığı destekler. MS’li hastaların yüzde 20‘sinin en az bir etkilenmiş akrabası vardır. Hastalık riski için tüm dünyada, birinci sırada kardeşlerin, ikinci sırada ise ebeveyn ve çocukların etkilendiği saptanmıştır. Hastaların birinci derece akrabalarının yaklaşık yüzde 4’ü MS geliştirebilir; genel nüfus ile karşılaştırıldığında bu da artmış bir riski gösterir. İkiz çalışmaları, MS gelişiminde hem genetik hem çevresel etkileri destekler. Tek yumurta ikizlerinin, çift yumurta ikizlerine göre MS geliştirme riski daha yüksektir
Virüsler, vücuda girdiklerinde vücut hücreleri içinde hızla çoğalırlar. Çoğu virüsler hızla bazı hastalık belirtilerine yol açar. Yavaş etkili belirli bazı virüsler, daha sonra tekrar ortaya çıkarak yeni belirtilere yol açarlar. Diğer bazı yavaş etkili virüsler ise vücutta herhangi bir hastalığa yol açmadan önce aylar hatta yıllarca gizli kalabilirler. MS de bazı virüslere karşı gelişen bağışıklığın, yatkınlığı olan kişilerde hastalık gelişmesine yardımcı olduğu düşünülmektedir
Çevresel faktörler MS’te nasıl bir etkiye sahip?
Geçirilmiş viral enfeksiyonlar (grip vb.) doğum kontrol ilaçları, aşılar, cıvalı diş dolguları, travma, güneş ışınları, D vitamini aktivitesi, sigara, iklim ve hava koşulları, diyet ve beslenme alışkanlıkları yoğun olarak araştırılmış başlıca nedenlerdir. Bunlar içinde; geçirilmiş viral enfeksiyonlar, düşük D vitamini kan düzeyi ve sigaranın MS gelişimi için bir risk faktörü olduğu artık bilinmektedir. Diğer çevresel faktörlerle kesin bir neden-sonuç ilişkisi kurulabilmiş değildir.
Muhtemelen genetik olarak yatkın kişilerde bu faktörler hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır. Ancak suçlanan tüm bu faktörler tek başına hastalığa neden olmamaktadır.
Multipl Skleroz ölümcül bir hastalık değildir. Bu konuda yapılmış pek çok çalışma vardır. Bu çalışmalarda ortalama yaşam süresi açısından MS’lilerle sağlıklı bireyler arasında önemli bir fark olmadığı ortaya konmuştur. MS akıl ya da ruh hastalığı değildir. Bulaşıcı bir hastalık değildir
Hastalık ilerlese bile; MS’lilerin üçte biri on yıl sonunda bağımsız olarak yaşamlarını sürdürürler ve özürlülük derecesi düşüktür. Bu nedenle yaşam kalitesini etkilese bile genellikle iyi gidişli bir hastalık olarak kabul edilir. Hastalığın daha başlangıçta nasıl seyredeceğini bilmek olanaksızdır. Hastaların çok az kısmı yatağa bağımlı olarak yaşamaktadır. Olguların 2/3’ü mobil olarak hayatlarını devam ettirirler.
Hastalığın seyri her hastada farklılık göstermektedir. Hastalığın farklı tipleri vardır. İyi seyirli MS tipinde, hastanın atakları hafif seyreder ve kendiliğinden veya ilaçla tamamen düzelir. Ataklar arasındaki süre uzundur. Hastada belirgin kalıcı hasar bırakmaz. Hastalar çok uzun yıllar kötüleşmeden yaşamlarını bağımsız olarak sürdürürler.
En sık karşılaşılan formu ataklarla seyreden formudur. Hastalarda önce ‘atak’ olarak tanımlanan, şikayetlerin olduğu ve en az 24 saat süren kötüleşme dönemi gelişir. Bu durumu şikayetlerin azaldığı iyileşme dönemi izler. Hastaların yüzde 80-85’i bu gruptadır. Atakların hafif olması, sekel bırakmadan iyileşmesi ve aralarındaki sürenin uzun olması, hastalığın iyi seyri için gösterge olarak kabul edilmektedir.
Atak geçiren hastalarda bir süre sonra (genellikle yüzde 50’sinde 10 yıl, yüzde 90’ında 20-25 yıl) atak olmaksızın sürekli bir ilerleme-kötüleşme dönemi başlar. Bu forma ‘ikincil ilerleyici form’ adı verilir. Hastaların bir kısmı hiç atak geçirmezken bir kısmında yine arada atak dönemleri gözlenebilir
MS hastalarının az bir bölümünde (yüzde 5-10) hiç atak olmaksızın sürekli bir kötüleşme-ilerleme söz konusudur. Bu tipine ‘birincil ilerleyici form’ adı verilir. Bu grup hastalarda iyileşme olmadan kalıcı sakatlıklar görülür. Diğer formlarla karşılaştırıldığında seyir daha kötüdür.
Hastalığın seyri kişiden kişiye değişmektedir. Ancak bazı özellikler bu anlamda birtakım ipuçları verebilir. Örneğin; kadın olmak, hastalığın ataklarla seyrediyor olması, birinci ile ikinci atak arasındaki sürenin uzun olması, atağın tam ya da tama yakın düzelmesi, hastalık başlangıç yaşının genç olması, ilk atakların dengesizlik, ellerde beceriksizlik, titreme ve idrar yakınması gibi bulgularla başlamaması özellikleri ‘iyi seyir’ lehindedir. Kısa sürede yatağa ya da tekerlekli sandalyeye bağımlı kalmak veya yaşam süresini kısaltması gibi klinik tablolar çok nadirdir.