Ş.Ö 51 yaşında. Emekli hemşire.
Kadın Doğum Polikliniğinin önerisiyle, 5 yıldır düzenli meme kanseri taraması yaptırıyor: yılda bir mamografi ve 6 ayda bir ultrason (US) ile…
Hiç elle meme muayenesi yapılmamış.
Her tetkik raporunun altında farklı bir radyoloğun adı var.
Son mamografi ve US 3 ay önce normal olarak raporlanmış.
10 gün önce sol memesinde büyükçe bir kitle fark ediyor ve genel cerraha gidiyor. US’de sol memede yaklaşık 3 cm çapında bir kitle bulunuyor. Hemen cerrahi biyopsi yapılıyor ve kitlenin kanser olduğu anlaşılıyor.
Ş.Ö’nin kızarmış ve yorgun gözlerinde şaşkınlık, kaygı ve umutsuzluk okunuyor.
Sorusu tanıdık: “3 ay önce her şey normaldi. Meme kanseri bu kadar hızlı gelişir mi?” Yanıtım HAYIR. Ve ona, 3 ay önceki mamografilerde görünen kanseri işaret ediyorum. Tanınmamış ve atlanmış olan kanseri…! Görüntü kalitesinin oldukça yetersiz olduğunu belirtmek zorundayım. Böyle bir mamografi hiç değerlendirilmemeliydi”.
“Ultrason da yapılmıştı. O neden göstermedi kanseri?”
“Çünkü ultrason, ancak mamografi ile birlikte kullanıldığında anlamlı olabilir. Mamografiyi ve ultrasonu AYNI radyolog değerlendirmelidir. Buna rağmen, eğer radyolog mamografide kanserden kuşkulanmazsa ultrasonda bunu atlaması işten bile değildir. Üstelik sizinki gibi bir memede ultrasonun hassasiyeti düşüktür, tarama yöntemi olarak kullanılamaz”.
“Bu atlanmış kanserin sorumlusu kim?”
“Sorumlu, hem ‘hiç kimse’ hem de ‘herkes’ …, ve bunlara siz kendiniz de dahilsiniz… Bir radyolog edinmek yerine hastane edinmişsiniz; sağlığınızı doktora değil makinelere emanet etmişsiniz”.
Ş.Ö. için ne yapabileceğimi düşünüyorum: “Cerrahi biyopsiye ait patoloji raporu, kitlenin bütünüyle değil parçalanarak çıkartılmış olduğunu, bu nedenle kanserin kesin boyutlarının tayin edilemediğini bildiriyor. Oysa tümör boyutu hastalığın evresini, evre ise hastanın kemoterapi alıp almayacağını belirleyecek… Radyolojik evreleme yapılmadan cerrahi girişim yapılması ciddi hata… Şimdi mamografik evreleme için çok geç çünkü meme, cerrahi nedeniyle ağrılı ve ödemli… hastanın mamografi sırasında uygulanan baskıya dayanması çok zor… o dayanabilse bile görüntü, arzu ettiğim kadar bilgi verici olmaz… US ile yetinmek zorundayız…”. US’de, düzensiz kesilerle parçalanmış dokular, aşırı ödem ve kanama alanları değerlendirmeyi epey güçleştiriyor… memede ikinci bir şüpheli odak buluyorum ama bu aşamada onun için başka bir şey yapılamaz”.
Ş.Ö’nün memesi ve koltuk altı bütünüyle kazındı. Kanser, Evre 2’de kabul edildi. Kemoterapi verildi.
O, emekli bir sağlık personeli. Sağlığını korumak için kendi üstüne düşeni yaptığına inanıyordu. Uzun yıllar ameliyathanesinde çalıştığı hastanede sağlık hizmetlerine ulaşma sıkıntısı yoktu. Bütün kapılar ona derhal ve ardına kadar açılırdı… Maalesef bütün bunlar memesini ve yaşam kalitesini kurtarmaya yetmedi.
Peki neden?
Çünkü onun yaşadığı ülkede bazı büyük tıp disiplinleri, kadın cinsine bağışlanmış bu kutsal organa hak ettiği saygıyı göstermiyorlar. Onlara göre, “elle muayene çoktan modası geçmiş bir iştir” , “radyolog doktordan sayılmaz”,“radyoloji raporu makine çıktısıdır”, kanser atlanmışsa “ya mamografi atlamıştır onu ya da ultrason”, görüntü kalitesizse “ya cihaz eskidir ya da kadın anormal…”; “hangi radyolojik tetkikin neyi iyi göstereceğine radyolog değil, klinisyen karar verir”, “bunlarda bir şey çıkarsa –ki çıkıp çıkmadığına da elbette klinisyen karar verecektir- ya kanserdir ya da kansere dönüşebilecek bir şeydir, o yüzden de derhal alınması gerektir”. Yani, memede kitle= ACİL CERRAHİ BİYOPSİ’dir”. Sonrası mı? Sonrası Allah Kerim’dir..!”.
Çünkü onun yaşadığı ülkede ortalama insanın yaşam felsefesi kaderdir, kısmettir…
O, yaşama karşı ne sorumludur, ne de borçlu… Bu yüzden öğrenmesi de, sorması, sorgulaması da lüzumsuzdur. İşi yapan, ne yaptığını biliyordur nasıl olsa… Hem, bütün arkadaşları da memelerinde bir kuşkuya kapıldıklarında cerraha gidiyorlardır… Gerçi kalp kontrolları için kalp cerrahına değil, kardiyoloji doktoruna gidilir, değil mi? Ama canım, memede durum farklı demek ki… Herkesin yaptığı şey yanlış olacak değil ya ? Onlar ne yapmışsa onu yapmalı, fazla kafa yormamalı… Kalite kalite dedikleri, zaten mutlaka pahalı bir şeydir. Bu ay plazma televizyon, önümüzdeki ay Paris tatili masrafları vardır sırada, sonra da tabii başkaları… Devlet televizyon vermiyor ama sağlık hizmeti neredeyse bedava… Şimdi başka masrafa gerek yok. Versin devlet parasını; görevi zaten… Filanca yerin makineleri iyi diyorlar. Yeter şimdilik. İyi kötü bir şeyler yapılsın da önemli bir şey çıkarsa buluruz en iyisini, satar savar Amerika’ya bile gideriz, evvel Allah… Hem zaten bunların Hipokrat diye bir yeminleri var. Kolaysa bozsunlar yeminlerini de kavrulsunlar cehennemde… Siyaset, Milli Eğitim, Maliye, Hukuk, Mukuk, vesaire… hepsi çökmüş bu ülkede, ama azizim neyse ki üniversiteler şahane..!