Larenks kanseri – gırtlak kanseri
Gırtlak nedir?
Tıbbi adı Türkçe’ye bazen larenks, bazen larinks olarak geçen gırtlak, İngilizce’de larynx veya voicebox (ses kutusu) diye adlandırılır. Boynun ön kısmında, çenenin 3-4 cm altından başlayan gırtlak, aşağıda iman tahtası olarak da bilinen sternum kemiğinin üst çıkıntısının 2-4 cm yukarısına kadar uzanır.
Sert ve yumuşak kıkırdaklar tarafından iskeleti oluşturulan gırtlak, çok hassas bir şekilde idare edilen pek çok küçük kas sayesinde hayati fonksiyonlarını sürdürür. Bu organ soluk borusunun (trakea) başlangıcına yerleşmiş olup soluk borusu ve yemek borusunu (ösefagus) birbirinden ayırır.
Erkeklerde boyunda adem elması olarak bilinen belirginlik, gırtlağın en büyük kıkırdağı olan tiroid / tiroit kıkırdağın üst çıkıntısı tarafından oluşturulur. Bayanlarda bu kıkırdak anatomik yapısı gereği erkekteki kadar belirgin bir çıkıntı oluşturmaz. Tiroid kıkırdak ses tellerini önde ve yanlarda çevreler ve onlar için iyi bir koruma oluşturur.
Bütün memeli hayvanlarda bulunan bu organın en önemli görevi, iletişimin esas unsuru olan sesi üretmektir. İnsanda bu organın ürettiği ham ses dil, damak, dişler ve dudaklar sayesinde harflere, hecelere, kelimelere ve sonuçta temel iletişim aracımız olan konuşmaya dönüşür.
Gırtlağın ikinci önemli fonksiyonu, soluk borusuna yediğimiz ve içtiğimiz gıdaların kaçmasını önlemektir. Gırtlak bu koruyucu fonksiyonu, nefes alıp verirken birbirinden uzaklaşmış olan ses tellerinin (vocal cord, vokal kord) ve hemen yukarısında bulunan yalancı ses tellerinin (false cord, ventriküler bant) sıkıca kapanması sayesinde gerçekleştirir. Bu durumda yutma işlemi sırasında dil ve dil kökü tarafından aşağıya itilen gıdalar, gırtlağın iki yanındaki boşluklardan (piriform sinusler) soluk borusunun arkasında bulundan yemek borusuna yönlendirilir.
Nefes alıp verirken birbirinden uzak olan ses telleri, konuşma ve ses çıkartma sırasında birbirine bitişir. Ses tellerinin arasından geçen hava, ses tellerinin üzerini kaplayan örtücü tabakayı (mukoza) titreştirir ve sonuçta ortaya ham ses çıkar. Gırtlak kasları tarafından belirlenen ses tellerinin gerginliği ve uzunluğu, çıkan sesin tonunu (frekansını, kalınlığını ve inceliğini) belirler. Ses sanatçılarında bu özellikler ön plana çıkar.
Ayrıca öksürük de, gırtlağın kapanması, solunum kaslarının kasılarak göğüs içi basıncını arttırması, ardından ses tellerinin birden açılarak basınçlı havanın ağızdan dışarı çıkmasıyla oluşan akciğer soluk borusu sisteminin temizliğini sağlayan bir reflekstir ve gırtlağın fonksiyonlarından biri sayılır.
Gırtlağın bölümleri nelerdir?
Supraglottik Bölge: Ses tellerinin bulunduğu bölgenin üstünde kalan ve üst gırtlak olarak adlandırabileceğimiz kısmıdır.
Glottik Bölge: Ses tellerinin bulunduğu kısımdır. Ses bu bölgede oluşur.
Subglottik Bölge: Ses tellerinin bulunduğu bölgenin altında kalan ve alt gırtlak olarak adlandırabileceğimiz kısmıdır.
Gırtlak kanseri nedir?
Gırtlak kanseri, temel olarak gırtlak yapılarının üzerini örten epitel hücrelerinin kontrolsüz büyümesi, çevre yapıları harap etmesi ile seyreden bir hastalıktır. Gırtlak kanserlerinin örtücü tabakadan kaynaklanan bu türüne Skuamoz Hücreli Kanser adı verilir ve bu organda ortaya çıkan kötü huylu tümörlerin çok büyük bir kısmını oluşturur.
Gırtlak kanserleri, diğer kötü huylu tümörler gibi tedavisiz kalıp ilerlemesi durumunda boyundaki lenf bezeleri ve vücudun diğer organlarına sıçrayarak (metastaz) hayatı tehdit eder hale gelir.
Gırtlak tümörü nedir?
Tıbbi anlamda tümör, kanseri de içerecek şekilde kontrolsüz hücre büyümelerinin tümünü ifade eder. Bu büyüme kötü huylu (habis, malign) olabileceği gibi iyi huylu (selim, benign) da olabilir.
Genel olarak kötü huylu tümörler, etraf dokuları işgal edip zarar vererek büyümesinin yanı sıra çevredeki lenf bezelerine ve vücudun diğer organlarına sıçrama yapıp (metastaz) o bölgelerde de kontrolsüz büyümeye devam eder. Sonuçta bu süreç, hayatı tehdit eder hale gelecektir.
İyi huylu tümörler, çevre dokuları işgal etmeden ve genel olarak hasar vermeden ‘iterek’ büyürler. Lenf bezelerine ve vücudun diğer organlarına sıçrayıp (metastaz) hayati bir tehdit oluşturmazlar.
Gırtlağın kanserleri, kötü huylu tümörleri dışında daha nadir görülse de kimi iyi huylu tümörleri de mevcuttur. Örneğin, papillom, tükürük bezlerinden kaynaklanan pleomorfik adenom, yumuşak dokulardan kaynaklanan lipom ve fibrom, damarlardan kaynaklanan hemanjiyom, kıkrdaktan kaynaklanan kondrom gırtlakta rastlanabilecek iyi huylu tümör tipleridir.
Gırtlak kanseri, gırtlağın hangi bölümlerinde görülür?
Gırtlak kanseri en sık ses tellerini içeren glottik bölge ve onun üzerinde kalan supraglottik bölgeden kaynaklanır. Ses tellerinin altında bulunan subglottik bölge kaynaklı kanserler oldukça nadirdir.
Gırtlak kanserinin türleri nelerdir?
Gırtlak kanserlerinin %90 kadarı, gırtlağın içini döşeyen ve epitel adını alan örtücü tabakadan kaynaklanan skuamoz hücreli kanser (epidermoid kanser) türündedir. Bu kanser türü ağız, boğaz ve yutak bölgelerinin de en sık görülen kanseridir. Skuamoz hücreli kanserin verrüköz (nasırımsı) kanser, iğisi hücreli kanser, bazaloid skuamoz hücreli kanser ve berrak hücreli kanser (clear cell carcinoma) gibi alt türleri de bulunmaktadır.
Skuamoz hücreli kanser dışında epitel tabakası içindeki mikroskobik tükürük bezlerinden kaynaklanan adenokanser, adenoid kistik kanser, mukoepidermoid kanser, asinik hücreli kanser ya da gırtlağını iskeletini oluşturan kıkırdaktan kaynaklanan kondrosarkom, osteosarkom, damarlardan kaynaklanan anjiyosarkom, yumuşak dokular ve gırtlakta bulunabilen başka dokulardan köken alan nöroendokrin kanser, küçük hücreli kanser, fibrosarkom, liposarkom, leiyomiyosarkom ve rabdomiyosarkom gibi kanserler olabilir.
Gırtlak kanserinin sebepleri nelerdir?
Gırtlak kanseri oluşumu açısından en büyük riski tütün ve alkol tüketimi oluşturmaktadır. Özellikle bu iki alışkanlık birlikte bulunduğunda kanser riski kat be kat artmaktadır.
Aşağıda gırtlak kanseri oluşumundaki temel risk faktörleri liselenmiştir:
Sigara ve diğer tütün ürünleri, gırtlak kanserlerinin oluşumunda şüpheye yer bırakmayacak şekilde en önde gelen faktördür. Günde tüketilen sigara miktarı ile sigara alışkanlığının süresi, kanserin oluşma riskini doğrudan etkiler. Ağız tiryakiliği ya da sigara dumanını içe çekmemek, kanser riskini sanıldığı gibi çok azaltmaz. Günde 3 adet sigaranın üzerinde tüketimin ağız, boğaz, yutak ve gırtlak bölgelerinde kanser riskini ciddi arttırdığı kabul edilmektedir.
Sigara ayrıca dudaktan akciğere kadar tüm solunum yolları, yemek borusu hatta mesane kanserlerinin oluşumunda da temel risk faktörüdür.
Alkol, özellikle supraglottik bölge (gırtlağın üst bölgesi) kanserlerinin oluşumunda etkin olan ikinci faktördür.Burada da etki günde tüketilen miktar ve alışkanlığın süresi ile doğru orantılıdır. Sigara alışkanlığı ile birlikte alkol alışkanlığının varlığı kanser riskini çok daha fazla arttırır.
Alkolün daha çok ses telinin üzerinde kalan supraglottik bölge kanserlerine, sigaranın ise ses tellerinin bulunduğu glottik bölge kanserlerine yol açtığı düşünülmektedir.
Mesleki maruziyet, ağaç, mobilya, tekstil, metal, petrol, kimya sanayii kollarında çalışan ve bazı kimyasallara maruz kalmış kişilerde gırtlak kanseri riski artmaktadır.
Gastro-özafageal ve laringo-faringeal reflünün, yani mide asitli özsuyunun gevşek olan mide üst kapakçığından sızarak yemek borusundan (ösefagus) yukarılara gırtlak, yutak bölgelerine ulaşması ve orada oluşturduğu kronik (süregen) tahrişinin kanser oluşumuna yol açabileceği düşünülmektedir. Sigara ve alkol alışkanlığı olmayan, mesleki maruziyetin söz konusu olmadığı kimi bireylerde gırtlak kanserinin gelişmesi reflü ile bu hastalık arasında bir ilişki olabileceğini düşündürmektedir.
HPV (Human Papilloma Virüs – İnsan Siğil Virüsü) Tip 16 – 18, bademcik ve dil kökü kanserlerine yol açtığı iyi bilinen bir virüstür. Bu virüsün hipofarenks (alt yutak) ve larenks (gırtlak) kanserlerinin oluşumunda etkili olabileceğine dair şüpheler mevcuttur.
Bu virüsün kansere yol açmayan diğer tiplerinin çocuklarda ve erişkinlerde gırtlak ve ses telinde papillom adını alan siğilimsi iyi huylu tümörlere yol açtığı iyi bilinmektedir. Her ne kadar papillomların kansere dönüştüğü kanıtlanmamışsa da bu durum virüs üzerindeki şüpheleri arttırmaktadır.
Baş boyun bölgesi kanserleri ile uğraşan bir uzman olarak fark etmekteyim ki; sigara içen çoğu insan kendilerine bir zarar gelmeyeceğini düşünmekte. Bu insanlar kimi zaman yoğun sigara tüketip uzun yıllar yaşayan tanıdıklarını örnek alıp kendilerini teselli ederler.
Kanser, kansere yol açan etkenler ile ona karşı direnen vücudun bağışıklık sistemi ve hasar düzeltici mekanizmalar arasındaki savaşın kaybedilmesiyle ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi ve kanser hücrelerinin oluşmasını engelleyici mekanizmalar, her bireyde aynı şekilde çalışmaz. Bağışıklık sistemi ve bu mekanizmalarda bir zaafiyet varsa, kanser hücreleri büyüme ve çoğalma şansı bulabilir ve hastalık ortaya çıkabilir.
Bağışıklık sistemi ve kanser hücrelerinin oluşmasını engelleyici mekanizmaların çalışması kişiden kişiye değişiklik göstereceğinden, başkalarının yaşam sürelerini örnek alarak bu zararlı alışkanlığa devam etmek hata olacaktır. Kimi bireyler kötü alışkanlıklarına rağmen 90’lı yaşlara kadar nispeten sağlıkla gelebilirken kimileri 30’lu yaşlarda sigara ve alkole bağlı kanserlere yakalanabilmektedir. Özetle bu alışkanlıklardan uzak durmak pek çok kötü hastalığa karşı en etkili önlem olacaktır.
Gırtlak kanseri kimlerde daha sık görülür?
Gırtlak kanseri (larenks kanseri) tipik olarak 40 yaşından büyük erkeklerin hastalığıdır. Ancak 30’lu yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Sigara ve alkole maruz kalınan süre uzadıkça gırtlak kanseri riski de artmaktadır. Bu hastalık kadınlarda daha nadir görülür. Yaklaşık 4 erkeğe 1 kadın hasta oranı söz konusudur. Artan sigara alışkanlığı, kadınlarda da bu hastalığın görülme sıklığını arttırmaktadır.
Gırtlak kanserlerinin oluşumundan kaçınmak mümkün mü?
Gırtlak kanserlerinin oluşum riskini azaltacağı düşünülen önlemler;
Tütün ürünlerinin tüketimini sonlandırmak,
Sigara dumanından uzak durmak,
Alkol tüketimini sınırlandırmak,
Çalışılan işte kimyasallara maruziyeti azaltan önlenmler almak,
Reflü var ise tedavisi yoluna gitmek,
Genel olarak sağlıklı beslenmek ve fiziksel aktivitelerde bulunmak
olarak sıralanabilir.
Gırtlak kanserinin belirtileri nelerdir?
Temel olarak gırtlak kanserinin en sık görülen belirtisi, uzun süreli ses değişikliği veya ses kısıklığıdır. Bunun yanı sıra boyunda şişlik, yutma güçlüğü, uzun süreli boğaz ağrısı da sık görülen belirtiler arasındadır.
Gırtlak kanserinin belirtileri hastalığın gırtlakta bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilmektedir. Aşağıda bölgelere göre gırtlak tümörü belirtileri açıklanmıştır:
Ses teli üzerinde oluşan tümör, erken dönemlerde sesin tonunda değişiklik ve ses kısıklığı belirtisine yol açacaktır. Bu hastalar ara ara hafifleme ve artma gösterse de 2-3 haftadan uzun süre bulunan ses kısıklığından ya da ses değişkliğinden yakınmaktadır. Zaman içerisinde ses kısıklığı artar ve devamlı hale gelir. Ses teli bölgesindeki tümör büyüdükçe ses kısıklığı dışında nefes darlığı, yutarken oluşan ağrı ve ağızdan kan gelmesi gibi başka belirtiler de ortaya çıkmaya başlar.
Ses telinin yukarısında bulunan supraglottik bölge kanserleri genellikle daha geç dönemlerde ses kısıklığına yol açar. Bu tümörlerde öne çıkan belirtiler; yutma güçlüğü, yutarken oluşan ve boğazda ve kulakta hissedilen ağrı, nefes darlığı, ağızdan kan gelmesidir.
Tümörün kendisi veya komşu dokularda oluşturduğu değişiklikler, ses teli bölgesine ulaştığında sesin tonunda değişklik, ses kısıklığı gibi belirtiler de ortaya çıkacaktır. Ayrıca bu bölge tümörleri, ses teli tümörlerinden farklı olarak boyun lenf bezelerine daha sık sıçrama (metastaz) yapar ve boyun şişliği şeklinde belirti verebilir.
Ses tellerinin aşağısında yer alan subglottik bölge tümörleri daha geç belirti verirler. Öne çıkan belirtiler ses değişikliği ve kısıklığı, nefes darlığı, ağızdan kan gelmesi ve boyun lenf bezelerinde şişmedir. Bu tümörler, tüm gırtlak kanserlerinin %1’inden azını kapsamaktadır.
Gırtlak tümörleri daha ileri evrelerde iştahsızlık, bitkinlik, kilo kaybı gibi belirtilere de sebep olabilmektedir.
Özet olarak; sigara ve alkol tüketen birey, birkaç haftayı geçen ses kısıklığı, yutma güçlüğü, ağrılı yutma, yutarken kulağa vuran ağrı, boyunda şişlik oluşması gibi belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden bir kulak burun boğaz doktoruna başvurmalıdır.
Doktor muayenesi ne zaman gereklidir?
Uzun süreli ses değişikliği, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, ağrılı yutma, kulağa vuran ağrı, ağızdan kan gelmesi, boyunda şişlik gibi belirtiler varlığında geç kalmadan bir kulak burun boğaz hekimine başvurmakta yarar vardır.
Özellikle sigara ve alkol alışkanlığı olan bireylerde bu belirtiler, ciddi bir rahatsızlığın habercisi olabilir. Örneğin sigara içen biri iki haftayı geçen ses kısıklığı varlığında mutlaka bir KBB hekimine görünmeli, onun tetkikler ve tedavi konusundaki önerilerini dikkate almalıdır.
Başvurulacak bir kulak burun boğaz uzmanı eğer görüntüyü şüpheli buluyorsa biyopsi adı verilen doku örneği alma işlemini önerebilir.
Gırtlak muayenesi nasıl yapılır?
Kulak burun boğaz hekimleri kendilerine başvuran hastalarda genellikle tam bir kulak – burun – boğaz muayenesi yaparlar. Özel olarak gırtlağın muayenesi geçmişte daha çok larenks aynası verilen ve diş hekimlerinin kullandığı aynalara benzeyen ufak metal saplı larenks aynaları ile yapılırken günümüzde endoskop adı verilen sert veya bükülebilen optik cihazlar ve kamera, ekran içeren sistemler kullanılarak yapılmaktadır.
Çoğu kulak burun boğaz doktorunun muayenehanesinde bulunan bu optik aletler, ağız yoluyla boğaza ilerletebileceği gibi özellikle bükülebilenleri burun ve geniz yoluyla gırtlağa uzatılabilmektedir. Bu işleme endoskopik larenks muayenesi veya larenks endoskopisi adı verilir.
Ayrıca stroboskop adı verilen bir tıbbi cihaz saniyede yüzlerce kere kesikli ışık vererek ses tellerinin hareketini daha ayrıntılı göstermekte ve ses teli lezyonları hakkında fazla bilgi sahibi olunmasını sağlamaktadır.
Tarihten günümüze gırtlak muayenesi.
Gırtlak hastalıklarında hangi tetkikler uygulanır?
Hekim, hastanın yakınmalarını, hikayesini, özgeçmişindeki özellikleri, muayene bulgularını, kendi deneyiminin süzgecinden geçirdikten sonra kimi zaman öncelikle bir süreliğine belirtilere yönelik basit bir tedaviyi yeğler.
Bu süreçte hekim kimi zaman, bazı tetkikler de isteyebilir. Örneğin; enfeksiyonun sebep olduğu bir sorun düşünüyorsa ona yönelik kan tahlilleri, enfeksiyon odağı araştırmak açısından akciğer filmi ya da tomografisi gibi…
Kimi zaman da hekim, tedaviyle vakit geçirmeyip doğrudan biyopsi almayı önerir. Biyopsi sonucu kanser şüphesini destekler ise tedavi planını en sağlıklı şekilde yapabilmek, kanserin boyun bölgesi ve vücutta yayılımını araştırabilmek için;
Boyun ultrason,
Boyun ve göğüs boşluğunun bilgisayarlı tomografi (BT / CT) incelemesi,
Boynun MR (manyetik rezonans görüntüleme) incelemesi,
Tüm vücudun pozitron emisyon tomografisi (PET CT)
gibi işlemlerden bir veya birden fazlasını yaptırmak isteyebilir.
Gırtlak lezyonu ne demektir?
Gırtlak adı verilen organın iç yüzeyini döşeyen tabakalardaki kabarıklık, çökme, renk değişikliği gibi gelişmeler gırtlak lezyonu olarak adlandırılabilir. Bu terim, tümör dışı oluşumları işaret edebileceği gibi erken veya geç gırtlak tümörü için de kullanılabilir. Lezyonun niteliği, biyopsi işlemi sonrası açıklığa kavuşur.
Gırtlak (Larenks) Biyopsisi nedir ve nasıl yapılır?
Biyopsi tıpta, şüpheli bir lezyondan doku örneği alma işlemi için kullanılan bir terimdir. Larenks biyopsisi genellikle direkt laringoskopi, mikro laringoskopi, suspansiyon laringoskopi, mikro laringeal cerrahi gibi adlarla anılan bir cerrahi işlem ile uygulanır. Bu işlem hemen her zaman ameliyathane şartlarında, hasta anestezi altındayken yapılır. Laringoskop adı verilen ve boru benzeri metalik bir gereç hastanın ağzından gırtlağa doğru uzatılır ve ameliyat mikroskobu adı verilen gelişmiş cihazlarla gırtlağın ses teli ve diğer bölgelerinin yanı sıra dil kökü, hipofarenks (alt yutak) gibi komşu bölgeler hasta uyuyorken incelenir. Şüpheli görülen alanlardan doku örnekleri alınarak biyopsi işlemi tamamlanır. Bu işlem için boyun cildinde bir kesiye ihtiyaç yoktur.
Gırtlak kanseri teşhisi için biyopsi şart mı ve biyopsi almak tümörün yayılımını arttırır mı?
Evet, biyopsi şarttır. Biyopsi öncesinde sadece kanser şüphesinden söz edebiliriz. Tanıyı kesinleştirecek olan ve sonraki tedavileri olanaklı kılacak olan sadece biyopsidir. Gırtlaktan biyopsi alma işlemi de tümör hücrelerinin yayılımına kesinlikle yol açmaz.
Displazi ne demektir?
Displazi, gırtlak lezyonundan alınan biyopsinin, patoloji uzmanı hekimler tarafından incelenmesi sonucu konulan bir teşhistir. Hücrelerin kansere giden değişikliği yolundaki ilk basamak olarak kabul edilir. Mukoza adı verilen örtücü tabakanın hücrelerinin değişikliğini tanımlamaktadır. Hücrelerin normalden sapma derecesine göre displazi de derecelendirilmektedir.
Displazi teşhisi konulan hastada kesin olarak gırtlak kanseri gelişecek diye bir kaide yoktur. Ancak bir kez displazi tanısını alan lezyon, dikkatli takip edilmeli ve gerekirse mikrolarengeal cerrahi adı verilen işlemle o alan tamamen çıkartılmalıdır. Hastanın sigara ve alkol alışkanlığı varsa bu alışkanlıklarını mutlaka terk etmelidir.
Biyopsi sonucunda yer alan in situ kanser ya da in situ karsinom ne anlama gelmektedir?
İn situ kanser / in situ karsinom, patolog hekimlerin kullandığı bir terimdir ve hücrelerin kanser hücresine dönüştüğü ancak mukoza tabakasının içinde sınırlı kaldığı, henüz hiçbir yere yayılmadığı durumu tanımlamaktadır. Kanser, mukoza tabakasında çok yüzeydedir, lenf (ak kan) ve kan damarlarına ulaşmamıştır. Bu nedenle uzak bölgelere yayılma imkanına sahip değildir.
Muayenede bu safhadaki lezyon ses teli veya gırtlağın diğer bölgelerinde mukozanın diğer kısımlarından farklı renkte, bazen kırmızı, hafifçe kabarık olarak görülür. Ancak, gırtlakta bariz kanser bölgelerine komşu alanda, sağlklı mukoza ile geçiş bölgesinde de karsinoma in situ görülebilmektedir.
Mikro invaziv kanser ne anlama gelmektedir?
Mikro invaziv kanser de, patolog hekimler tarafından kullanılan bir terimdir ve kanserin erken evrelerinden birini tanımlar. Burada kanser hücreleri in situ kanserden farklı olarak çok sınırlı bir alanda derin dokulara ulaşmıştır. Burada bahsi geçen mesafe, milimetreden bile küçüktür.
İnvaziv kanser ne demektir?
İnvaziv kanser, mukoza adı verilen örtücü tabakanın sınırları aşılmış, lenfa ve damarlara ulaşma, lenf bezeleri ve uzak organlara sıçrama (metastaz) olasılığı olan kanserdir.
İnvaziv kanserde tümörün boyutuna, bölgesel yapılara ve uzak organlara yayılımına göre dört aşama (evre) vardır. Tedavi planını yaparken en önemli kriter tümörün evresidir.
Gırtlak kanserinde evreleme nasıl yapılır?
Tıpta TNM sınıflaması olarak bilinen bu sistemi klinisyenler, hastalığın evresini belirtmek ve prognozu (hastalığın seyri, gidişatı hakkındaki öngörü) tahmin etmek ve sonuçta hasta için en uygun tedaviyi planlamak amacıyla kullanılmaktadırlar.
T; tümörün kaynaklandığı yerdeki boyutu ve uzanımı,
N; baş boyun bölgesindeki tümörler için boyun lenf bezelerine metastaz yapmış (sıçramış) olan tümörün boyutu, metastazlı lenf nodu sayısı ve durumu,
M; boynun ötesinde, uzak organlarda çoğu kez kan yoluyla metastaz varlığını gösteririr.
Bu sınıflamada;
T: 1’den 4’e
N: 0’dan 3’e
M: 0 veya 1 şeklinde ifade edilmektedir.
Bu üç harften hastalığın seyrine ilişkin en belirleyicisi M (kan yoluyla veya uzak bölgelere hastalığın yayılımı) olmaktadır. Uzak organlara metastaz varlığında M1 olmakta, bu da, diğer sınıflama olan ’stage’ (evre) 4C, yani en son evre hastalık anlamına gelmektedir.
** Önemli Not: Bu karmaşık sınıflama hastalar için kafa karıştırıcı olabilir. Kafanızda oluşabilecek soruları hekiminize danışınız.
Hastalığın ilk çıktığı yerdeki boyutu ve uzanımı, boyundaki lenf bezleri içerisindeki varlığı, uzak organlarda metastaz şeklinde var olup olmadığı hastalığın seyrini kestirebilmek ve hasta için en uygun tedaviyi seçebilmek açısından çok önemlidir. Örneğin çok erken evre ses teli tümörü (T1a N0 M0 glottik tümör) hastası, tek başına çok sınırlı bir ameliyat veya radyoterapi ile tedavi olabilecek iken, daha ileri (örneğin T4a N1 M0 glottik tümör) büyük ve ciddi gırtlak ameliyatları ve sonrasında da radyoterapi, hatta kemoterapi ile ya da ‘organ koruma protokolü’ adını alan kemoterapi ve radyoterapinin birlikte kullanıldığı ağır tedavi yöntemleri ile tedavi edilmektedir.
Gırtlak kanserinde evreleme, tedavi seçiminde en önemli faktör olsa da tabi ki hastanın genel tıbbi durumu, hastanın öncelikleri, hekimin deneyimleri de göz önünde bulundurulmalıdır.