Kronolojik yaş mı, Biyolojik yaş mı?

Uzmanlar, kronolojik yaş ve biyolojik yaşın birbirinden farklı olabileceğine dikkat çekiyor. Bu yaşların belirlenmesinde ise sağlıklı yaşam biçimi ve alışkanlıkları büyük önem taşıyor.

Yaş almak, insanın kaçınılmaz gerçekliklerinden biri. Takvimde ilerleyen yıllar teknik olarak yaş almanın göstergesi olsa da beden ve zihin yaşı her zaman bu sayılara paralel ilerlemiyor. Bu noktada kronolojik ve biyolojik yaş kavramları devreye giriyor.

Acıbadem LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, kronolojik ve biyolojik yaş hakkında şunları söyledi: “Kronolojik yaş ve biyolojik yaş, bireyin yaşını farklı perspektiflerden değerlendiren iki kavramdır. Bir de psikolojik yaş var tabii.

Kronolojik yaş, bir kişinin doğumundan itibaren geçirdiği rakamsal süreyi ifade eder. Bu, doğum tarihi ile belirlenir ve yıllık olarak ilerler. Objektif bir ölçüdür, yasal ve sosyal alanlarda kullanılır. Kronolojik yaş, kişinin takvim yaşını gösterir.

Biyolojik yaş ise; kişinin bedeninin genel sağlık durumunu ve fonksiyonel kapasitesini ifade eder.”

Biyolojik Yaşta Epigenetik Faktörü Önemli

Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının biyolojik yaş almada büyük önemi olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu, “Hekimler olarak eskiden yaşam süresinin esas olarak genetik tarafından belirlendiğine inanıyorduk. Ancak son yapılan araştırmalar bize, sağlıklı yaşamın genetik nedenlerden daha çok epigenetik faktörlere bağlı olumlu ya da olumsuz yönde değiştiğini gösteriyor.

Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Aslı Azakoğlu Karaca

Epigenetik; çevrenin, yaşam koşullarının, genlerin çalışma şeklini nasıl değiştirdiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Epigenetik alanındaki son gelişmeler epigenomumuzun yani, DNA dizimimizin üzerinde gerçekleşen kimyasal değişikliklerin, insan biyolojik yaşlanmasını anlama ve hesaplamanın anahtarı olabileceğini düşündürmektedir. Hücrelerimizin ne kadar hızlı bozulduğu çeşitli faktörlere bağlıdır. Genlerimiz, yeme ve egzersiz alışkanlıkları gibi yaşam tarzı seçimlerimiz, epigenetik değişime ve DNA metilasyonunda defektelere neden olur. Maalesef bunlar da sonuç olarak özellikle otoimmun hastalılara ve kansere kapı aralar.

İşte tam da bu sebeplerden dolayı, hekim olarak, kimlik yaşı 45 olup biyolojik yaşı 50 ve üzerinde çıkan hastalarla karşılaşabiliyoruz. Bu kişilerin yaşamlarını detaylı sorguladığımızda ise beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni, hareket kapasitesi gibi faktörlerin hedeflenen optimal düzeyde olmadığını tespit ediyoruz. Bol kırmızı et tüketen, hayvansal gıda (et-süt ve yumurta vb…) alımı fazla olan, hareketsiz bir yaşantısı olan, vücut kitle indeksi 25 ve üzerinde olan, sigara içen, stresle mücadele edemeyen bir birey maalesef muhtemel kronik hastalıklara yatkın oluyor.

Biyolojik yaşımız, maalesef tek başına genetik geçmişimiz, soy ağacımız ve ailemizde olan hastalıklardan değil, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite düzeyi, stres seviyesi ve çevresel faktörler gibi birçok değişkenden de etkileniyor” dedi.

Biyolojik Yaş Nasıl Ölçülür?

Biyolojik yaşı belirlemek için çeşitli tıbbi testler ve değerlendirmeler yapılabildiğinin altını da çizen LifeClub hekimlerinden Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, “Bu testler arasında kan testleri, genetik testler, vücut kompozisyonu ölçümleri, kardiyovasküler testler ve hormon seviyeleri ve benzeri ölçümler yer alır. Bu değerlendirmeler, bir kişinin biyolojik olarak ne kadar genç veya yaşlı olduğunu belirlemeye yardımcı olur” dedi.

Yaşlılık Hastalık Değildir!

Uzm. Dr. Karaca, hangi alanda denge bozulmuşsa, o alanda doğru adımları atmanın ve gereken kişilerden destek almanın biyolojik yaş için yapılacak en güzel yatırım olacağının altını çizdi: “Önce bir analiz yaptırılmalı. Nerede sıkıntım var, hangi alanda problem yaşıyorum? Bunun için genel sağlık danışmanlığı almak adına check-up yaptırmanızı önerebilirim.

Hekimler ekip olarak size yapmanız gerekenleri söyleyecektir. Hangi alışkanlığınız size sıkıntı yaşatıyor, kronik hastalığınız varsa doğru yönetmenin yolları, yoksa da çıkmaması adına neler yapmanız gerektiği, maligniteler (kötü huylu tümörler) adına gereken taramaları yaptırmanız, beslenmeniz, kimyasallardan nelere maruz kaldığınız gibi durumları tespit için gereken adımlar atılacaktır. Daha sonra size uygun beslenme modelini uygulamak, adım adım ilerlemek ve kılavuzunuz hep yanınızda olup sizi motive edecek şekilde ilerlemek, size beklediğinizden çok alanda değişim ve dönüşümün olabileceğini gösterecektir. Bu değişimleri ne kadar erken yaparsanız sonuç alma ihtimaliniz o kadar yüksektir. Tam da bu sebeple önce farkındalık, sonra gereken adımı atmak önemli. Temel amaç sağlıklı ve canlı bir şekilde yaş almayı sağlamak olmalı. Hücresel düzeyde sağlığı korumak ve iyileştirmek, yaşlanmayı geciktirmek ve genel sağlık durumunu optimize etmek hedefiniz olmalı. Tüm bu gayret hücresel ve DNA onarımı için kıymetli, bu da yaşlanma sürecini yavaşlatan en önemli faktör. Yaşlılık hastalık değildir. Kişi yaş alır, yaşlanmaz.”

Exit mobile version