Kronik Depresyonun, Öğrenci başarısına etkisi

Psikiyatrist, Psikoterapist Doç. Dr. Ömer Özbulut konu hakkında bilgiler verdi.   

Kronik Depresyon sinsi seyirlidir ve genellikle düşük yoğunluklu yaşandığı için kişi tarafından fark edilemez. Yaşadığı aksaklıkları bazen kendisiyle ilgili daha basit sorunlara ve daha çoğunlukla da çevresel sorunlara bağlarlar. Bu mazeretlerin hemen hepsi kendisi içinde gerçekçi olmadığı anlaşılabilir gerekçelerdir. Ancak rasyonel düşünme yetisini kaybettiğinden bunu göremez veya sorumluluktan kaçtığı için görmemeyi tercih eder. 

Depresyon nedeniyle oluşan; Konsantrasyon güçlüğü öğrencinin derse odaklanmasını ve bilgiyi işlemesini zorlaştırabilir. Motivasyon Eksikliği ile ders çalışma isteğini ve çabasını azaltabilir. Yorgunluk ve enerji eksikliği, yaşadığı için öğrenme ve ders çalışma süreci zorlaşır. Hafıza problemleri nedeniyle öğrenme yetenekleri olumsuz etkilenir, öğrendiklerini hatırlaması ve bilgiyi uzun süreli hafızaya aktarması güçleşir. Olumsuz düşünce kalıpları, öğrencinin akademik yeteneklerine ve başarısına dair, öğrenemiyorum, ben başaramayacağım, çok zor gibi negatif düşünce kalıpları geliştirmesine neden olabilir. Anksiyete ve stres, depresyonla birlikte gelen anksiyete, sınavlara veya akademik performansa dair aşırı endişe yaratabilir. Bunları dahada arttırabiliriz. 

Giderek öğrenciler akademik veya okul başarılarında bir düşüş gösterirler, başarılı olabilmek için sıklıkla yeni bir şeyler dener, yeniden başlarlar ancak düşük motivasyonlarından ve içine girdikleri kısır döngüden nasıl çıkacaklarını bilmedikleri için sürekli başarısızlıklar yaşarlar.  

Depresyondaki öğrenciler, hedeflerini küçültürler veya daha kolay ve hızlı sorun çözücü olduğunu düşündükleri yeni yeni girişimlerde bulunurlar. Ancak küçültülen hedefle de tatmin olamamanın ve depresyonun çözümlenemeyen dinamiği ile yeni hedeflerine de yoğunlaşamazlar kendilerine göre yeni bölüm, ya da iş arayış içine girerler böylece zaman hep aleyhlerine işler… 

Süreç uzadıkça depresyondaki kişi kaybettiği zamanın pişmanlığı ve üzüntüsü sarmalına girer… böylece yeniden başlayabilme ve sorununu çözebilme yetisini kaybeder en kötüsü de, bu durumunu kendince bulduğu mazeretlerle açıklayarak kendi gerçekliğinden giderek uzaklaşır. 

Başarma için çevresine ve kendilerine verdikleri sözleri tutma iradesi gösteremezler. Daha basit ve kolay yeni arayışlar içerisine girer ancak ondan da tatmin olmaz ve başarısızlık yaşadığı için hep yeni yeni arayışlar içinde kendisini oyaladığı gibi yakınlarını da oyalar onlardan yeni anlayışlar bekler ve kolayca çözeceği sözüyle hep tekrarlayan haklar isterler. 

Bazen öyle savrulmalar yaşarlar ki önceki hayatlarında sıradan olarak duydukları ‘Okuyanda ne olmuşki, diploması olmayanda çok başarılı işler yapabiliyor, iyi paralar kazanabiliyor önemli olan para kazanmak değil mi, başarılı olmak için okumaya gerek yok’ gibi klişe ve temelsiz sözlere sarılabilirler.  

Halbuki rasyonel olabilse her başarının bir emek ve strateji istediğini görecektir. O okumadan başarılı olan kişilerin de genellikle zaten baştan beri okumayı değil o mesleği tercih etmiştir, yapacakları ile ilgili kafa yormuş ve emek vermişlerdir. Ayrıca varsa bile nadir görülen bir örneği genellemenin yanlış olduğu gerçeğini göreceklerdir. 

Belkide ilgisiz ve yararsız şeylere verdiği zamanı yönetme, sağlıklı hedefler belirlemeye çalışma, öğrenme tekniklerini gözden geçirme, fiziksel hayatını ve beslenmesini disiplinize etme, gerçekçi kendilik düşüncesi, sağlıklı arkadaş çevresi edinme ile içine girdiği çıkmaz derinleşmeden çıkabilecektir.  Sorunu erkenden fark etmek en önemli olanıdır. Ancak içinden çıkamadığımız, bizim gerçeğimiz ve isteğimizle uymayan bir gidişi fark ettiğimizde hızlı davranmalı psikoterapi ve gerektiğinde ilaç tedavisi için profesyonel yardım almaktan gecikmemeliyiz.

Exit mobile version