Kolon ve rektum kanseri

İnce bağırsakların bitiminden başlayıp anüse kadar uzanan yaklaşık 1,5 metre uzunluğundaki bağırsak kısmına kalın bağırsak denir. Kalın bağırsağın son 20 cm’ lik kısmı ise rektum adını alır. Kalın bağırsak kanserlerinin (kolorektal kanserler) yaklaşık %30’u rektumdan kaynaklanır.

Nedenleri nedir?

Bağırsak kanserleri için bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlar;

Yaş: Kolorektal kanser her yaşta görülebilir. Ancak sıklığı yaşla birlikte artar. En sık rastlanan ortalama yaş 60 yıl civarıdır.

Beslenme: Hayvansal yağdan zengin ve lifli gıdalardan fakir beslenme kolorektal kanser riskini arttırır. Özellikle sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş hayvansal ürünlerde koruyucu olarak bulunan nitrit ve nitratlarla kolon kanseri arasında ciddi bir ilişki mevcuttur.

Ailesel Yatkınlık: Hem ortak beslenme alışkanlıkları, hem de genetik faktörler nedeniyle bağırsak kanserinin aynı aile bireyleri arasında görülme ihtimali artar. Özellikle ailede familyal polipozis koli sendromu var ise kolorektal kanser riski çok daha fala artar.

Enflamatuar Bağırsak hastalıkları: Özellikle uzun süredir ülseratif kolit hastalığı ile yaşayan insanlarda kanser riski artar. Bu risk 20 yıldan sonra çok daha fazladır.

Sigara: Kolorektal kanser riskini arttırdığı belirtilmektedir.

Belirtileri nelerdir?

Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik: Birden bire başlayan kabızlık veya ishal kolorektal kanser için şüphe veren bir bulgu olarak kabul edilir.

Sık tuvalete gitme ihtiyacı: Rektum bölgesinde yer alan kanserlerde hasta sürekli dışkılama ihtiyacı varmış gibi hisseder. Ancak dışkı yapmasına rağmen bağırsaktaki dolgunluk hissi geçmez.

Makatta kanama: Kolorektal kansere bağlı kanamalar çok nadir olarak gözle görülecek kadardır. Genellikle dışkıyla karışık, gizli kanamalar şeklindedir. Bu yüzden dışkıda gizli kan testi yapılmaktadır.

Kansızlık : Belirgin veya gizli kanamalar nedeniyle oluşan kansızlık ve buna bağlı ciltte solukluk, çarpıntı, yorgunluk ile halsizlik.

Kilo kaybı, şişkinlik.

Nasıl tanı konur?

Op. Dr.Onur Kesler

Hastanın şikayetlerini dinledikten ve ayrıntılı hikayesini aldıktan sonra fizik muayeneye geçilir. Rutin muayenenin yanında doktorun tuşe ile rektal muayenesi çok önemlidir. Zira doktor anal kanalın ve rektumun el ile muayenesini yaptığında bu bölgeye yerleşmiş tümöral kitleyi kolayca farkedebilir.

Bunun yanında, kan tahlilerinde anemi( kansızlık) görülebilir. Dışkıda gizli kan testi pozitif olabilir. Az bir dışkı örneği tarama için yeterlidir. Uygulanabilirliği kolay, ancak tanı koyma başarısı düşük bir test olmasına rağmen pozitif tespit edilmesi kolorektal kanser tanısı için anlamlıdır.

Kolonoskopi ise kolorektal kanserler için en değerli tanı yöntemidir. Ucunda güçlü bir ışık kaynağı ve kamera olan 0,5 cm kalınlığındaki bir kablo anal kanaldan gönderilir. Bağırsak içine bir miktar hava verilir ve bağırsak duvarının görülmesi sağlanır. Tüm kalın bağırsak kısımları ve ince bağırsakların son kısmı bu yolla görülebilir. Bağırsak içine doğru büyüyen kanserin yanında, bağırsakları tutan başka hastalıklar varsa onların tanısı da bu yolla konulabilir.

Eğer şüpheli bir kitle görülürse kolonoskopi esnasında biyopsi alınır ve patolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir. Kolonoskopiden birkaç gün önce başlayarak katı gıdalar ile beslenme yasaklanarak bağırsakların temizlenmesi sağlanır. Bu süre içinde hasta sadece sulu gıdalar ile beslenir. Bir gece önce bağırsak temizliği için ishal olunmasını sağlayacak ilaçlar verilir. Kolonoskopi esnasında bağırsak içine verilen hava nedeniyle hasta hafif şişkinlik ve ağrı hissedebilir. Bunu engellemek için işlem esnasında hafif sedasyon ile hasta uyutulur. Böylece işlem esnasında ağrı duyması engellenir.

Kolonoskopiye bağlı komplikasyonların nadiren görülmesi ve bunun yanında kalın bağırsak kanseri tanısında yüksek başarısı nedeniyle altın standart bir inceleme yöntemidir. Kalın bağırsak kanseri riskinin yaş ile arttığı düşünüldüğünde 50 yaşına gelmiş her bireyin kolonoskopi yaptırmasını öneriyoruz. Ancak ailede tanı konmuş bir bağırsak kanseri hastası var ise ilk inceleme yaşını 40’a çekmek daha uygun olacaktır. Ülseratif kolit veya ailevi polipozis koli sendromu olan hastalar tanı konar konmaz rutin takibe alınır veya koruyucu ameliyat önerilir.

Bilgisayarlı tomografi ve MR hem tanı, hem de evreleme için kullanılır. Bu görüntüleme yöntemleri ile tümörün büyüklüğü ve yaygınlığı hakkında bilgi sahibi olunur. Tedavi planının seçiminde büyük öneme sahiptirler.

Kanda ölçülen tümör belirteçleri ( CEA, Ca-19.9, Ca-15.3) adı verilen testler vardır. Bu testler tanı koymak için değil, tanı konduktan sonra hastalığın takibi için kullanılır.

Nasıl tedavi edilir?

Tedavinin en önemli kısmını cerrahi oluşturur. Amaç güvenli cerrahi sınır elde edecek şekilde tümörü çıkarmaktır. Tümörlü bağırsak kısmı çıkarılır ve genellikle aynı seansta açık bağırsak uçarı birbirine bağlanarak bağırsak bütünlüğü sağlanır. Eğer bu bağlantının güvenle yapılamayacağına dair bir kuşku oluşursa bağırsak karın cildine ağızlaştırılır (kolostomi). Yaklaşık 6 hafta sonra ikinci bir ameliyatla kolostomi kapatılır. Ancak tümör anal kanala yerleşmiş ise, yani tümör çıkarıldıktan sonra alt tarafta bağlanabilecek bir bağırsak kısmı kalmıyorsa kolostomi kalıcı olarak yapılabilir. Hastanın konforu önemlidir ama hayatını kurtarmak daha önemlidir.

Eskiden kanser karaciğer veya akciğer gibi organlara sıçradığında(metastaz) ameliyattan fayda görmez kabul edilir ve cerrahi tedavi seçenek olarak görülmezdi. Son yıllarda gelişen teknoloji nedeniyle kanser bu organlara sıçrasa dahi ameliyat önerilmekte ve bu organlardaki kitleler de çıkarılabilmektedir.

Özel bir durum söz konusu olmadığında ve kanser ilk evrelerde yakalanmışsa biz laparoskopik (kapalı) ameliyatı tercih ediyoruz. Ameliyat bu şekilde yapıldığında hastanın karnında uzun bir kesi yerine, 5 adet 1 cm büyüklüğünde delik açılır. Bu sayede ameliyat sonrası daha az ağrı, daha az enfeksiyon riski, daha az yara izi hedeflenirken, aynı zamanda hasta çok daha kısa sürede sosyal hayata dönebilir.

Eğer hastanın genel durumu genel anesteziye izin vermiyorsa, spinal ya da epidural anestezi ile de bu ameliyat gerçekleştirilir.

Ameliyattan sonra 3-5. Günlerde sulu gıdaya başlanır. Yaklaşık 7. Günde taburcu edilr.

Tümörün yerine ve evresine göre onkoloji tedavisi farklılık gösterir. Ameliyat sonrasında kemoterapi başlanır, gerekirse radyoterapi eklenir. Bazen ameliyattan önce tümörün boyutunu küçültmek amacıyla da onkoloji tedavisi verilir.

Sonuç…

Kalın bağırsak kanseri tanısı oldukça kolay, özellikle erken evrede yakalandığında gelişen tıp ve teknoloji sayesinde tedavisi yüksek başarıyla yapılabilen bir hastalıktır. Düzenli doktor muayenenizi ihmal etmeyin, kolonoskopiden çekinmeyin.

Sağlıklı günler dilerim….

Exit mobile version