Kişiliğiniz Kaderinizdir
Ben kimim? Kim olmak istiyorum? Neden böyle davranıyorum? Gibi sorular belli yaş aralıklarında hemen hemen her bireyin zihninde dolaşmaktadır. Üzerinde fazlaca durup düşünme fırsatı bulamadığımız, diğer bir deyişle; her zaman düşünerek, fark ederek yaklaşmadığımız tavır ve algılamalarımız bizde bir kişilik örüntüsü meydana getirir. Böylece kişilik, iç ve dış çevresi ile kurduğu, kendine özgü, diğer bireylerden ayırt edici, sürekli, tutarlı ve yapılanmış ilişkiler bütünüdür diyebiliriz. Zeynep’in sinirli olması, Ahmet’in verdiği sözü yerine getirmesi birer kişilik özelliğidir. Kişilik yaşam içinde yavaş yavaş oluşur ve birden bire değişmez. Taşımış olduğumuz çeşitli özellikler bizde zamanla bir davranış bütünlüğü oluşturur. Meydana gelen bu bütün; mizaç ve huy alt birimlerini de içererek bizde kişiliği meydana getirir. Bütün alt birimleri ile kişilik, yaşam boyu taşıdığımız bir uzvumuz gibidir. Ve tıpkı iltihap kapan ciğerlerimiz gibi, yetmeyen kaslarımız, hasar alabilen zihnimiz ve zayıflayan reflekslerimiz gibi kişiliğimizde dönem dönem desteklenmeye, onarılmaya, yapılandırılmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaç hayat içerisinde karşılaştığımız olaylarla, kişilerle, durumlarla meydana gelebileceği gibi süreç içerisinde bir film karesinin okunan bir kitabın, gözlemlenen bir yaşam olayının etkisiyle de meydana gelebilir. Böylesi yaşam olayları kişinin olduğunu zannettiğinden daha farklı davranmasına sebebiyet verebilir. Araştırmalar kişilik üzerine birçok dinamiğin etkilerini değerlendirmektedir. Bunlardan genetik faktörler, çevresel faktörler ve kültürel faktörler şeklinde bahsedebiliriz. Genetik faktörlerin etkisini yapılan ikiz çalışmalarıyla inceleme şansı elde etmiş olmamıza rağmen yine aynı ikiz çalışmalarında çevresel faktörlerinde etkinliği kayda değer bir yükselmeyi gözler önüne sermektedir.
İnsan mevzu bahis olduğunda hiçbir oluşum sabit kabul edilemez ve hayat boyu süren gelişim süreci içinde olduğumuz yadsınamaz. Bu araştırmaların aydınlattığı yolda biz ruh sağlığı uzmanları olarak fark ediyoruz ki; kişilik tüm dinamiklerin etkisi ile tutarlı kalmaya meyilli ama her an yaşam içi olayların etkisi ile gelişime ya da farklılaşmaya maruz kalabilen en değerli yanımızdır.
Çünkü; Russel Gough da dediği gibi kişiliğiniz kaderinizdir. Hayat önümüze getirdiklerine verdiğimiz tepkilerle, seçtiğimiz yollarla şekilleniyor. Bir birey; ben kimim? Kim olmak istiyorum? Diye sorgulamaya başladığında ömrünün hangi evresinde olursa olsun bir dönemeç dönüyordur ya da sular artık bambaşka bir yöne akacaktır olağanca gücüyle. Kişilik dediğimiz örgütlenmede bir küçük kıpırdanma belki gelişim mümkün kılınabildiğinde değişim başlayacak demektir. kişi bu dönüm noktalarını, bu farkındalığa çıkan koridorlarını iyi yakalayabilir ve bu aşamalardan kendine doğru olduğuna inandığı çıkarımları sağlayıp yola devam ederse; kim olmak isterse artık o kişi olacak demektir. Hayat ona kendisinde törpülemesi, geliştirmesi, güçlendirmesi ve parlatması gereken kısımları fark ettirmeye çalışıyor olamaz mı?
Yaşam içinde taş taş üstünde sebepsiz, yaprak ağaçta gereksiz durmadığından, zihinlerimizi uyuşturan, kişiliğimizi etkileyen dinamiklerin kadere yön vermesi durumu bireye yüklenmiş olan kapasitenin hiçe sayılması demektir. Unutulmamalıdır ki; kişi kim olmak istiyorsa aslında ondan ibarettir. Ve kişi neyden ibaret ise hayat ona hep benzer seçenekler sunar. Bu yüzden kişiliğimiz yaşam kalitemize güçlü bir şekilde yön vermeye devam etmektedir. Yaşamımıza ,kimlerle , nasıl bir hayat süreceğimize karar vermemiz için kişiliğimiz ile ilgili sorumluluk almak durumundayız. Bir öğrenci için öğretmeninin onu yanlış anlaması, bir eşin ilgisiz olması, işverenin müdürünü sinirlendiriyor olması bireyleri öfkeli,depresif, kaba, duyarsız, saygısız yapmamalı. Beni sinirlendiriyorlar gibi söylemler o kişilerin değişmesine vesile olmadığı gibi bireyin kendisine öfkeli olmak gibi , paranoid olmak gibi, depresif olmak gibi kişilik özellikleri kazandırır. Ve bu durum bizim tüm yaşamımıza etki etmektedir.
Bizler gelişimin getireceği sıkıntıyı çekme cesaretini gösteremediğimizde olduğumuz gibi kalmanın ızdırabını ömür boyu taşımaktayız. Her seferinde aynı tepki vererek ve tercihleri yaparak farklı bir yola çıkmayı beklememeliyiz. Kişiliğimiz beynimizn öğrenme yasaları gereği önümüze çıkan olaylara benzer tepkileri verdirme konusunda tutarlıdır. Bizler kaderin değişmesini istiyorsak farklı seçenekleri devreye koyup kişiliğimize neleri katıp çıkaracağımızı bir kimyager hassasiyetinde değerlendirmeliyiz.
Fark ettiğiniz zayıf ya da güçlü yanlarınızın hayat kalitenize pozitif katkılarını arttırabilmek için destek almak istediğinizde bizler ruh sağlığı uzmanları olarak bu değerli süreçlerinize ışık tutmaya hazır bir şekilde sizleri bekliyor olacağız. Öfke,kıskançlık,panik ,korku gibi duyguların, genetik ,çevresel, kültürel dinamiklerin kişiliğinize dolayısı ile kaderinize yön vermediği , kim olduğunuzu aramaktan asla vazgeçmediğiniz aydınlık günler dilerim .