Uzman Diyetisyen ve Psikolog Zinnur Elliiki Küçükköseleci konu hakkında bilgiler verdi.
Kendiniz ve çevrenizle kilonuz hakkında bedeniniz hakkında nasıl gözüktüğünüz hakkında sohbet ediyor musunuz? Hem erkekler hem de kadınlar bu durumu yaşıyor olsalar da bedenlerinden memnun olmayan kadınların sayısı erkeklerden daha fazla.
Özellikle kadınlar arasında bu durum çok yaygın. Bedenlerinden memnun olmayan bireyler bu sohbetlere daha fazla katılma eğiliminde. Medyanın dayattığı güzellik ve incelik sıfır beden kavramlarını övgü ardından kendi bedenlerine karşı aşağılayıcı bir tavır ile sona eriyor.
Aslında burada çocukluktan beri bize gösterilen Barbie bebeklerin ya da televizyonlarda ve sosyal medya kanallarında gördüğümüz görsellerin ince kadın figürlerinin etkisi büyük. Güzel olan iyidir algısının da bulunduğunu da inkâr etmemek gerekiyor.
İnsanların birçoğu; O kadar Kiloluyum ki göbeğim göbeğime katlanıyor. Kötü gözüküyorum bacaklarım kot pantolonumdan çok kötü gözüküyor gibi kavramları ile kendisini yererken, güzellik ve incelik kavramlarına da övgü yağdırıyor.
Bedenlerinden memnun olmayan bireyler bu durumla daha fazla karşı karşıya gelerek daha fazla kendilerini eleştirerek ama aynı zamanda da daha katı diyetler uyguluyor. Sonuçlar ne yazık ki başarıya ulaşamıyor, yoyo etkisine doğru gidiyor. Gitgide daha ince bir beden isteği ve katı diyetler, ardından diyeti bırakma ve daha fazla kilo alma durumunu daha sonra daha katı diyete girme takip ediyor.
Kendilerine karşı eleştirel olan bireyler zamanla sosyal ortamlara gitmekten çekiniyor özellikle yeme içme olaylarının bulunduğu sosyal ortamlardan kendilerini kısıtlıyor sınırlıyor ve zamanla soyutlanmış yalnız bireylere dönüşüyorlar.
Bu durumun önlenmesinde öncelikle beden algısının değişmesi önemli bir yer tutuyor. Bireyler kendi özelliklerinin, genetik geçmişlerinin farkında olursa, kendi vücutlarını daha iyi tanırsa bu durumla baş etmeleri kendi vücutlarını sevmeleri de daha kolay oluyor.
İnsanın bedeninden başka yaşayacak bir yeri yoktur. İstemediğimiz durumlarda yaşadığımız şehri, ülkeyi hatta çevremizdeki istemediğimiz insanları değiştirebiliriz. Ama bedenimizden vazgeçemeyiz. Beden bizim evimizdir. Bedenimizden başka yaşayacak bir yerimiz yok. Nasıl ki her sabah sevmediğimiz kargaşa dolu bir eve uyandığımız zaman gün boyu mutsuz ve huzursuz hissedersek, devamlı kavga içinde olduğumuz beden evimizde de mutlu olmamız imkansızdır. Bedenimizde mutlu olmazsak hayatımızın diğer bölümlerinde de mutlu olmamız çok zordur.