Sıcağın bunalttığı bu günlerde nefes alışımızı ve hareketimizi zorlayan kilolarınızdan gün geçtikçe dert yanar hale geldiğinizi biliyorum. Peki nedir bizi bu kilolara bu kadar bağlı kılan? Diyet yapın! spor yapın! Sağlıklı beslenin! Sloganları artık bize aşina öyle ki artık bir kulağımızdan girip bir kulağımızdan çıkıyor öyle değil mi.? Zaten tıp dünyası da kendi arasında bir anlaşmaya varamıyor ki !? Ben ne yapayım? dediğinizi duyar gibiyim. 3 öğüncüler ,6 öğüncüler ,ara öğün olmazsa olmazcılar yok yok sporsuz asla diyenler! Gelin tüm bilgilerimizi şöyle bir masaya yatıralım !
Önce size biraz kendimden bahsedeyim.Çocukluğum o kadar zayıf (sağlıklı) geçmişken ergenlikten sonra bir hormon ve duygulanım kasırgasıyla başlayan hikayem günümüze kadar geldi. Çocukluğumdan aklımda kalan; bu çocuk çok zayıf! Tabağındakini ye arkanda ağlar! Aa bak bitir önündekini günah! Vs. Tabii ki bu lale devri günleri çok uzun sürmedi. Ve ergenlikten sonra hayatım boyunca balık etli damgasına neden olan bu kez ,biraz dikkat etmen gerek ,çok mu yiyorsun,bence artık yeme,ne zaman diyete başlayacaksın ,kendine bu şekilde zarar veriyorsun, sanki geçen gördüğümde daha zayıftın söylemleriyle yerdeğiştirdi. Tanıdık geliyor değil mi.
Evet ,Başlangıçta sadece birkaç kilo fazlalıktan bahsediyor olabiliriz. Belki pantolonumuzun kemerini bir iki delik genişletiriz ya da çıkan göbeğimizi gizlemek için eteğimizin üzerine bol birşeyler geçirmeye başlarız. Bir gün arkadaşımızın davetine, bir düğüne yada bir toplantıya giyecek kıyafet bulamıyorum deyip kendimizi sosyal izolasyona alana dek sürer bu durum.Ve öyle bir kısır döngüdür ki,biz kendimizi eve kapattıkça hareketimiz azalır,hareketimiz azaldıkça,kilomuz artar.Tabii yetmez evde oturdukça canımız sıkılır sıkıldıkça yeriz yedikçe metabolizmamız bozulur ,hipolgliseimler ,insülin dirençleri,kolesteroller derken , ne diyet ne spor kurtarır bizi..Ve bir kutu ilaçla, insülinle dışarıdan metabolizmamıza müdahale etmeye çalışırız. Size şunu söylemeliyim ki sonu yok! İlaçlar değişir ,kompilkasyonları yani yan etkileri başlar,dozlar artar..Ve siz yaşınızın kurtaramadığı noktada hem kendinize hem sevdiklerinize yaşamını külfete dönüştürürsünüz.
Gelin şöyle yapalım,
Her şeyden önce laboratuvar tahlillerinizi yaptırarak uzman hekiminize danışmalısınız. Kilo probleminiz ile ilgili altta yatan bir hastalık olup olmadığının araştırılması gerekir. Metabolizma kontrolü multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Dahiliye yada endokrin,diyetisyen gerektiğinde psikiyatri ya da psikolog bizlere destek olabilir. Gerçekten size empati yapacağını düşündüğünüz bir koçunuz olmalı. Sizin öncelikle farkındalığınızı sağlamalı. Neden yediğinizi ,neyi neyle yediğinizi ve tabii ki ne kadar yediğinizi, ve bu aralarda nerelerde hata yaptığınızı öğrenmeniz gerek. Elbetteki bunu birde psikolojik durumu var ki üzerimizde stres yaratan tüm durumlar metabolizmamızı etkiler. Hem hormon değişimleri açından hemde başa çıkma mekanizmalarımız açısından. Duygusal yeme diye bir şey duydunuz mu. Bilinçaltınızda bazı durumlar yaşamış olduğunuz zorluklar sırasında bir çözüm yolu olarak yemek yemeyi bulmuş olabilir. Sevgi açlığınızı yemek yiyerek gideriyor olabilirsiniz mesela,yada söyleyemediklerinizi öfkenizi yemekle içinize tıkıyor olabilirsiniz. Koçunuz mutlaka hayatınızda sıkışıp kaldığınız noktalarda da size ayna olmalı !
Benim yaşamımda sağlığım ile ilgili yaşadığım tüm zorluklar şuan danışanlarıma kılavuzluk etmemi sağlıyor. Ee NE DEMİŞLER HEKİMDEN SORMA ÇEKENDEN SOR..☺ Bundan sonra da sizlere tecrübelerimle ilgili bilgileri vermeye devam edeceğim.