Kaygı bireyin strese verdiği normal bir tepkidir. Her ne kadar kaygı olumsuz bir tepki olarak değerlendirilse de kaygının yararlı olduğu pek çok durum vardı. Kaygı bireyi tehlikelere karşı uyarır, tehlikelere karşı hazırlıklı olmasını sağlar ve ya bireyin dikkat seviyesini arttırabilir. Basit bir örnek verelim. Sınava giren bir öğrencinin kaygı seviyesi çok düşük olursa sınavı umursamayabilir ve çalışmayabilir, kaygı seviyesi çok yüksek olan bir öğrenci de sınav için aşırı kaygılanabilir ve bedensel tepkilere ya da ders çalışamamasına sebep olabilir. Yani kaygının hiç olmaması ya da aşırı olması birey için yararlı değildir. Yani öğrenci sınav için kaygılanmalıdır ancak bu kaygı bireyin ders çalışmasının önüne geçmeyecek düzeyde olmalıdır. Bu sebeple kaygının optimal düzeyde olması birey için yararlı olabilmektedir.
Kaygı bozuklukları normal kaygıdan farklı olarak aşırı korku ve kaygı içermektedir. Kaygı bozuklukları bireylerde görülen en yaygın ruh sağlığı problemlerindendir. İyi haber şu ki kaygı bozuklukları birçok yöntemle tedavi edilebilmekte ve bireylerin günlük yaşantılarını sürdürmesi sağlanabilmektedir. Kaygı bozukluklarının türlerinden bahsedecek olursak,
Yaygın kaygı bozukluğu: Bireyin günlük aktiviteleri aşırı ve kalıcı endişe içermektedir. Bu aşırı endişeye bazen fiziksel belirtiler de eklenebilmektedir. Uyku problemleri, kas problemleri, sürekli yorgunluk, konsantrasyonda zorluk yaşama gibi belirtiler genel kaygı bozukluğunda bireylerde görülebilmektedir. Genelde bireylerdeki endişe günlük hayatlarının tümüne yayılmıştır. İş sorumlulukları, aile sağlığı, ev sorumlulukları, fatura ödeme gibi birçok günlük aktivitelerde aşırı endişe görülmektedir.
Panik Bozukluk: Panik bozukluğu olan bireylerde tekrarlayıcı panik ataklar görülmektedir. Ayrıca birey fiziksel ve psikolojik olarak zorlanmaktadır. Panik bozuklukta bireylerde çarpıntı, kalp çarpması veya hızlı kalp atış hızı, terleme, titreme, nefes darlığı hissi veya boğma hissi, göğüs ağrısı, baş dönmesi, sersemleme veya bayılma hissi, boğulma hissi, uyuşma veya karıncalanma, sıcak basmaları, mide bulantısı veya karın ağrısı, kontrolü kaybetme korkusu, ölme korkusu görülebilmektedir. Bütün bu belirtiler bahsedildiği gibi bireyleri fiziksel ve psikolojik olarak zorlayabilmektedir.
Belirtiler çok şiddetli olduğundan bireyler ‘Kalp krizi geçiriyorum.’ ya da ‘Ciddi bir hastalığım var.’ düşüncesi ile hastanelere başvurabilmektedir. Ayrıca bir kere panik atak geçirildiğinde bireyde tekrar panik atak geçirir miyim korkusun da çok yoğun olduğu görülmektedir. Panik ataklar beklendik zamanlarda, korkulan bir durumla karşı karşıya kalındığında olabileceği gibi benlenmedik zamanlarda ve görünürde bir sebep yokken de olabilmektedir. Ayrıca panik ataklar depresyon ve ya travma sonrası stres bozukluğu gibi başka hastalıklarla da birlikte görülebilmektedir.
Fobiler: Belli bir duruma ya da objeye yönelik olarak yaşanan aşırı ve kalıcı korkulara fobi denmektedir. Hastalar korkularının duruma göre aşırı olduğunu bilir ancak üstesinden gelemezler. Bu korku bireylerde sıkıntıya ve korktukları durumlardan kaçınmaya yöneltir. Bu korkular diğer bireyler tarafından basit gibi görünse de hastanın günlük yaşantısını etkileyebilir. Örneğin uçak fobisi olan bir birey için yolculuk yapmak zorlu olabilmektedir. Aynı şekilde köpek fobisi olan biri için evden dışarı çıkmak, okula gitmek, işe gitmek gibi sıradan aktiviteler zorlayıcı olabilmektedir.
Agorafobi: Kaçmanın ya da yardım almanın zor veya imkansız olabileceği yerlerde bulunma korkusu olarak belirtilmektedir. Genellikle 6 ay veya daha fazla sürer ve bireyin günlük hayatını zorlaştırmaktadır. Agorafobisi olan bir birey bu korkuyu toplu taşıma kullanırken, açık alanlarda bulunma, kapalı alanlarda bulunma, sırada beklemek ya da kalabalıkta bulunmak, evin dışında yalnız olmak gibi durumlarda birey aşırı korku duyabilmektedir. Agorafobi tedavi edilmezse bireyin evden ayrılamaması gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir.
Sosyal Fobi: Sosyal fobisi olan birey sosyal durumlarda küçük düşürülme, utanç duyma, reddedilme gibi durumlardan aşırı kaygı duymaktadır. Sosyal fobide toplum önünde konuşamama, sunum yapamama, yeni insanlarla tanışamama, toplu alanlarda yemek yiyememe ya da bir şey içememe gibi durumlar yaygın olarak görülmektedir.
Tekrar hatırlatmak gerekirse kaygı bozuklukları tedavi edilebilir bozukluklardır. Ancak bireyler yardım aramamakta ve kaygılarından kaçınarak ve hayatlarını zorlaştırarak yaşamaya devam etmektedirler. Hayat zaten kendiliğinden karmaşık bir süreçtir. Bu sebeple hayatı daha güzel yaşamanız için yardım almayı ertelemeyin.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk: İlk olarak obsesyon ve kompulsiyonun ne olduğuna bakacak olursak; Obsesyonlar(takıntılar) istenmeden gelen, çoğu zaman bireyde yoğun kaygı veya sıkıntıya sebebiyet veren yineleyici, sürekli düşünceler ya da imgelerdir. Örnek olarak dinsel düşünceler, cinsellikle ilgili düşünceler, kendine ya da başkasına zarar verme ile ilgili düşünceler obsesyonlar arasında yaygındır. Kompulsiyonlar(zorlantılar), kişinin obsesyonuna ya da katı bir şekilde oluşan kurallarına göre yapmak zorunda hissettiği yineleyici davranışlarıdır. Örnek verecek olursak el yıkamak, düzenleme, sözcük yineleme, sayı sayma gibi birçok örneği vardır.
Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireylerde yineleyici düşünceler, istenmeyen rutinler ve davranışlar kalıcıdır. Onları düşünmemek ya da yapmamak bireylerde büyük bir sıkıntıya yol açar. Birçok OKB hastası birey bu düşüncelerin obsesyonların doğru olmadığının farkındadır. OKB hastası bireyler obsesyonların ve kompulsiyonların işe yaramadığını bilse de bu düşünce ve davranışlardan vazgeçemez. Ancak başta da söylediğimiz gibi iyi haber şu ki psikolojik tedavi ile bu durumu değiştirebilirsiniz.