Hastalarımız arasında kanserli olanların oranı artıyor. Bunu her hekim net olarak ifade ediyor. Kanserli hasta oranındaki artış bu konuda fark ettiğimiz tek istatistik değil mutlaka. Bunun yanı sıra hangi hekim arkadaşımla konuşsam, kanserin artık gençlerde daha sık görüldüğünden bahsediyor. Bilimsel zeminde bunların bir karşılığı var mı? Bu ay içinde A Cancer Journal for Clinicians’ta açıklanan ve ABD’deki istatistikleri gözler önüne seren yazıyı incelemekte fayda var.
Öncelikle evet: Kanser oranları artış gösteriyor. Ancak burada artık her ülkede daha fazla yer almaya başlayan erken tanıya yönelik toplumsal taramaların ve ileri teknoloji sayesinde kanser olgularının daha kolay yakalandığının etkisinin olduğu açık. Bu yazıda en dikkat çekici noktalardan biri kişilerin yaşamları boyunca önemli bir kanser riski ile karşı karşıya olma oranları. Sonuçlar erkeklerde tüm yaşamları boyunca invaziv bir kanser gelişme riskinin %42.1 olduğunu gösteriyor.
Neredeyse her iki erkekten birinin kanser olacağını ifade ediyor. Kadınlardaki oran biraz daha düşük ve %37.6. Bu veri şunu gösteriyor ki hayatımız boyunca kansere yakalanma oranımız oldukça yüksek. Bu durumda yapılması gerekli olan yaklaşım düzenli olarak check-up yaptırmak ve erken tanı şansını kaçırmamak. Check-up programlarının maliyeti ve etkinliği tartışılabilir ama artan risk karşısında özellikle riskin yüksek olduğu organların belirlenip, belli aralıklarla muayene edilmeleri önemli gibi görünüyor. Erken tanının önemi defalarca vurgulandı.
Bu yazıda da erken tanı sayesinde kanser tedavisinde ve sonuçlarında ilerlemenin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yıl yayınlanan istatistikler tüm kanser tiplerinde 5 yıllık sağkalım oranlarının son 30 yıl içinde %20 oranında arttığını gösteriyor. Bu artıştan etkilenmeyen iki önemli kanser tipi var: akciğer ve pankreas kanserleri. Pankreas kanserlerinde halen %8-18 arasında değişin sağ kalım oranlarından bahsediyoruz. Bu sağkalım avantajından iki kanser tipinin yararlanmamasının en önemli nedeni her iki kanser tipinin de erken tanı imkânının sınırlı olması. Bu problem özellikle pankreas kanseri için söz konusu.
Düşük radyasyonlu toraks BT ile akciğer kanseri taramalarının daha yaygın kullanmaya başlanması ile akciğer kanserinde de yakın gelecekte daha iyi sağkalım sonuçlarından konuşabileceğimizi ümit ediyorum. Bunun en iyi örneklerinden biri kolorektal kanserler. Kolorektal kanserlerin görülme ve ölüm oranı herm erkeklerde hem de kadınlarda son 10 yıl içinde %3 düşüş göstermekte. Burada endoskopi ile taramanın etkisinin önemli olduğu düşünülüyor.
Oysa endoskopik taramanın önerilmediği ve orta dereceli risk taşıyan olgularda 1992-2012 arasında kolorektal kanserlerden ölüm oranı %1.8 artmış görülüyor. Farklı açıklamaları olsa da bu veri, tarama programlarını etkin maliyet ile yapmanın yararlı olacağının bir göstergesi olarak kabul edilmeli.
Meme kanseri 20-59y arası kadınlarda ölüm nedenleri arasında birinci sırada yer alıyor. Her 8 kadından birinde meme kanseri bekleniyor. İleri yaşlarda ise birinci sırayı kadınlarda akciğer kanserleri alıyor. Erkeklerde de 40 yaşından sonra birinci sırada akciğer kanserleri var. Genç erkeklerde en sık ölüm nedeni ile kanser tipi ise lösemi. Tıp fakültelerinde burun kıvırarak çalıştığımız istatistik bize çok kıymetli bilgiler veriyor çünkü bu bilgileri düzgün analiz ettiğimizde düşmanımızı tanımak daha kolay.