Ozon tedavisi kan sirkülasyonunu arttırır ve dokuların iyi oksijenlenmesini sağlayarak, radyoterapi ve kemoterapinin sık görülen yan etkilerini azaltır.
Radyoterapi ve kemoterapi alan hastalarımıza eş zamanlı veya bu tedavilerden önce ozon tedavisi başlandığında, bu hastalar için artık kemoterapi ve radyoterapi korkulu rüya olmaktan çıkmaktadır.
KANSER TEDAVİSİNDE OZON – OKSİJEN TEDAVİSİ
İnsanlar, birçok nedenden dolayı oksijen yetersizliği çekerler. Örneğin; uzun süre hava kirliliğine maruz kalma, sigara içme, hareketsiz yaşam, stres, akciğer ve kalp-damar hastalıkları, canlılıklarını yitirmiş gıdalar, derin nefes alamamak ve yetersiz egzersiz gibi…
Kanserin temel nedeni oksijensizlik
İki Nobel sahibi bilim adamı Dr. Otto Warburg, kendisine Nobel ödülü kazandıran bilimsel çalışmasından elde ettiği sonuçları açıkladığında kanserin temel nedeni olarak oksijensiz yaşamı gösteriyor.
Dr. Warburg’a göre vücuttaki `onkojen`ler stres, kirlilik, radyasyon yanında oksijensizlik gibi faktörlerle de uyarılarak kanseri başlatabiliyor. Hücresel oksijen yetersizliği, kansere yol açtığı düşünülen önemli bir faktör. Dr. Warburg o zaman şöyle yazmıştı: “Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır, yani `anaerobiosis`tir. Normal hücreler oksijene gereksinme duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.”
Dr. Warburg, herhangi bir embriyondan alınan normal hücreleri laboratuvar tüpünde oksijensiz büyümeye zorlandığında kanser hücrelerinin özelliklerini aldıklarını gösterdi. Warburg, “Bu, normal hücrelerin, sadece tek bir değişkeni değiştirmekle, kanserli hücrelere dönüşebileceği anlamına geliyor” demişti.
Dr. Warburg’un teorisine göre, hücreler oksijenden mahrum bırakılınca, en `ilkel` dönemlerine geri dönebiliyor ve enerjilerini, normal bitki ve hayvanların yaptığı gibi oksijenden değil, bunun yerine şekerin fermantasyonundan alarak, glikoz reaksiyonlarına girebiliyordu.
Kanser hücrelerinin çok hızlı üremeleri, çok yüksek miktarda glikoz kullanımını gerektiriyor ve glikozu laktik aside dönüştürüyor. Bedenin asitlilik derecesi yükseldikçe, hücrelerin oksijen kullanmaları daha da zorlaşıyor. Bilindiği gibi kanserli hücreler, sağlıklı insan hücrelerine oranla tam 10 kez daha fazla laktik asit içerebiliyor. Yine aynı oksijen yetersizliği teorisine göre kanser hücreleri, oksijenden zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, bu cinnet halindeki glikoz fermantasyonun durduğu,tümör dokusunun beslenmesinin bozulduğu ve tümör hücrelerinin öldüğü tespit edilmiştir.
Oksijen eksikliğinde kanser yayılır
Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırıyor. İsveçli bilim adamları, oksijen eksikliğinin, kanserli hücrelerin primer (ana–kaynak) tümörden ayrılıp başka yerlere yerleşmesine neden olduğunu tespit ettiler. Kanda, hücrelerde ve dokularda oksijen eksikliğine bağlı gelişen fonksiyon bozukluğu olarak bilinen hipoksi durumunda, CXCR4 geninin aktif hale geldiğini saptadılar. Bu genin aktif hale gelmesinin, kanserli hücrelerin başka organları gitmesini kolaylaştırdığını belirleyen bilim adamları, hücrelerin primer tümördeki oksijen eksikliğinde agresifleşerek başka bir yere yayıldığını kaydetmişlerdir.
Oksijen bağışıklık sistemini güçlendirir
Ozon bağışıklık sistemini “modüle eder”.
İnsandaki immünolojik mekanizmalar (yani bağışıklık sistemi) oksijene bağlımlı olarak çalışır.
Alessandra Larini, Carlo Aldinucci ve Velio Bocci adlı araştırmacıların İtalya Genel Fizyoloji Enstitüsünde yapmış oldukları bilimsel çalışmaya göre; Ozon tedavisi immün sistemi modüle ederek, dengeler; yani, bağışıklık sistemi zayıflamış ise onu güçlendirir, aşırı reaksiyon göstermiş ise onu dengeler. Ozonlanmış kanda mononükleer hücrelerin sayısında artmaya yol açarak, bu hücrelerin tümör ve mikrobik hücrelere karşı savaşmasına yardımcı olur. Bu hücrelerin görevi olan fagositozu uyarır,tetikler. Böylece iltihap ve kanser hücresi ile mücadele etmede çok önemli olan “Sitokin” adı verilen IL-2, ,IL-4, IL-6,IL-10,TNF-a,IFN-a maddelerinin üretimini arttırır. Böylece anti-tümöral, anti-viral ve kök hücrelerinin üretimini uyarıcı etki yapar. Isı artışı ve karaciğerdeki C-reaktif adlı protein sentezini 100 kat arttırarak fagozitozu kolaylaştırır.
Klasik kanser tedavilerinden Radyoterapi ve Kemoterapi`nin Tedavi edici etkinliğini arttırır
Oksijen, “Radyasyon-duyarlaştırıcı (Radyosensitizer) ve Kemo-duyarlaştırıcı (Kemosensitizer)” dir.
Hem radyoterapi, hem de kemoterapi oksijenin bol olduğu ortamda daha etkili olur ve tümör öldürücü etkileri artar.
Örneğin ışının istenildiği dozda ulaştırılamadığı dokular ya da tümör nedeniyle tahrip olmuş dokulara kemoterapötik maddenin ulaştırılabilmesi için dozu arttırmak veya dokunun oksijenlenmesini arttırmak gerekir.
Ozon tedavisi ile tümör ve çevresindeki oksijen arttırılarak radyoterapi ve kemoterapi ile daha az dozda daha yüksek etki elde edilebilmektedir.
Aynı zamanda oksijenin tümör üzerindeki direkt okside edici (yakıcı) etkisinden de faydalanılmaktadır.
Kemoterapi ve radyoterapi kabus olmaktan çıkıyor
Ozon tedavisi kan sirkülasyonunu arttırır ve dokuların iyi oksijenlenmesini sağlayarak, radyoterapi ve kemoterapinin sık görülen yan etkilerini azaltır.
Radyoterapi ve kemoterapi alan hastalarımıza eş zamanlı veya bu tedavilerden önce ozon tedavisi başlandığında, bu hastalar için artık kemoterapi ve radyoterapi korkulu rüya olmaktan çıkmaktadır.
Toksik etkisi olmayan ozon genellikle hücrelerin oksijen uyumunu geliştirir ve oksijenasyon dengesini sağlayarak, tümörün oluşturduğu doku tahribatının tamirini ve dolayısıyla iyileşmesini hızlandırır.
Kemoterapinin yan etkilerinin gidermenin ülkemize maliyeti yıllık sadece 15 milyon dolar olarak kabul edilmektedir.
Kemo-radyoterapi alan ve uzun süre yaşayan hastaların en büyük sorunu daha sonra ortaya çıkan geç yan etkilerle ömür boyunca boğuşmaktır.
Ozon tedavisi ile erken ve geç yan etkiler en aza indirilebilmektedir.