İnsülin Direnci ve Reaktif Hipoglisemi (Şeker Düşüklüğü) nedir?

Adatıp Sağlık Grubu’na bağlı olarak Sakarya’da faaliyet gösteren Özel Adatıp Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Halil Demirkan “insülin direnci, hipoglisemi ve obezite üçlüsü” hakkında bilgiler verdi.

Uzm. Dr. Halil Demirkan endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları branşının şeker,  guatr ve diğer hormon hastalıkları ile ilgilendiğini belirterek, şeker hastalığının öncü belirtisi olan insülin direnci ve bununla ilişkili olarak reaktif hipoglisemi (şeker düşüklüğü) ile ilgili bilgiler verdi. Uzm. Dr. Halil Demirkan “Covid-19 pandemisiyle birlikte hayatımızda çoğu durumun etkilendiği bugünlerde, artan hareketsizlik ve yeme alışkanlıklarımızın değişmesi insülin direnci ve reaktif hipoglisemiyle daha sık karşılaşmamıza neden olmuştur.” dedi.

“Vücudumuz, enerji için gıdalardan elde edilen ve glukoz denilen enerji bileşenlerini kullanmaktadır. Glukozun hücreye girişi için insülin hormonu, yemeği takiben pankreasımızdan salgılanmaktadır. Normalde belirli bir düzen içinde salgılanan bu hormona karşı dokularda direnç oluşunca hem kan şeker düzeyi yüksek olmakta hem de glukoz hücreye giriş görevi için daha fazla insülin salgılanarak insülin düzeyi yüksek olmaktadır.” diyen Uzm. Dr. Halil Demirkan sözlerine şu şekilde devam etti; “Yani glukoz ve insülinin birlikte yüksekliği insülin direncinin gösterir. İnsülin direncini hesaplamak için glukoz ve insülin değerinin çarptıktan sonra 405 sayısına böldüğümüzde çıkan sayı (HOMA-IR) 2.5 üstünde ise insülin direnci var diyoruz. İnsülin direnci olan kişilerde sık sık acıkma, tatlı ya da karbonhidratlı yiyecek yeme isteği olmaktadır. Genelde yemekten sonraki kısa sürede şeker yüksek ya da normal iken ilerleyen saatlerde kan şekeri düşebilmektedir. Buna bağlı sinirlilik, fenalaşma, ellerde titreme, çarpıntı, halsizlik gibi durumlar olmaktadır. Bu tabloyu reaktif hipoglisemi olarak tanımlamaktayız. İnsülin direnci ve reaktif hipoglisemiye bağlı sık sık şeker düşüklüğü yaşayan kişiler düzensiz ve ölçüsüz yemeye yönelmektedir. Bunun sonucunda obezite denilen fazla kilo durumu ortaya çıkmaktadır. Obezite artıkça insülin direnci artmakta ve bu süreç kısır döngüye neden olmaktadır. Yıllar içinde bu durum tedavi edilmeyip devam edince şeker hastalığına dönebilmektedir. Bu kısır döngüyü kırmak için düzenli egzersiz ve tıbbi beslenme tedavisi (diyet) gibi yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması gerekmektedir. Tabi bunlara başlamadan önce bahsedilen şikayetleri olan kişilerin ya da obezite problemi olan kişilerin muayenelerinin ve kan tetkiklerinin yapılması için endokrinoloji ya da dahiliye kliniğinde analiz edilmesi gerekmektedir.”

Yapılan analiz ve tetkiklerde insülin direnci ya da reaktif hipoglisemi saptanan kişilere yaşam tarzı değişikliği yanında ilaç tedavisinin verilebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Halil Demirkan, verilen ilaçların insülin direnci ve reaktif hipoglisemiye fayda etmesinin yanında kilo kontrolünü de kolaylaştırabileceğini belirttti. İlaç kullanımının ise mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gerektiğini ve bir kişiye iyi gelen aynı ilacın başkasına kötü gelebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Halil Demirkan “Unutmayalım tıpta hastalık yok hasta vardır.” dedi.

Exit mobile version