İlişkiyi Canlı Tutmanın Yolları
Evrene can veren şey aşktır.
Sevdikçe ve sevildikçe var oluruz. İlişkide kaldığımız sürece kendi varlığımızdan da haberdar oluruz. “Diğerlerinin” varlığını sevdikçe hissederiz.
Bütün çabamız ilişkiyi var etme üzerine kuruldur. O günün alışkanlıkları ne ise ona göre şekil alırız.
Bir zamanlar kapısı sokağa açılan evlerin önündeki merdivenlerde oturup komşularla konuşmak vardı… Bütün mahalle toplanıp pikniğe giderdi. Sokak düğünlerinde göz göze gelirdi yeni aşıklar. Misafir gelince vitrinden çıkarılan albümde tek tek parmakla “etiketlenirdi” tanıdıklar.
Şimdilerde ilişkide kalmanın en bilinen yolu sosyal medya. Paylaştıkça var oluyoruz; diğerleri paylaştıkça haberdar oluyoruz.
Bu geniş çaplı ilişkinin yanında duygusal ihtiyaçlarımızı besleyen ilişkiler de canlılığımıza renk katıyor. Sevgi dolu bir ilişki de yaşanan tartışmalar bile güzel tatlar bırakıyor damakta.
En çok ihtiyacımız olan da “ilişkiyi canlı tutmak”…
İlişkiyi ayakta tutan farklı çarklarımız var. Partnerimizle aynı havayı daha uzun solumak için farklı yollar var.
En bilinen 4 temel yakınlık; fiziksel yakınlık, duygusal yakınlık, cinsel yakınlık ve operasyonel yakınlık.
Fiziksel yakınlık; sarılmayı, el ele tutuşmayı ve dans edebilmeyi ifade eder.
Duygusal yakınlık; empatiyi, birlikte gülebilmeyi, ağlayabilmeyi, heyecan yaşayabilmeyi ifade eder.
Cinsel yakınlık; insanın en temel ihtiyacı olan cinselliğin iki taraf için de tatmin edici düzeyde olmasını ifade eder.
Operasyonel yakınlık; birlikte plan yapabilmeyi, yola düşüp yeni yerler keşfedebilmeyi, birlikte bir iyilik projesi oluşturabilmeyi ve belki de oturduğunuz evden başka bir eve taşınmak üzere planlamalar yapabilmeyi ifade eder.
Bu yakınlıkların var oluşu ve sağlıklı oluşu ilişkinizi canlı tutar.
Bunun yanında arada birbirinizin sevdiğiniz özelliklerinizi dile getirin. Daha huzurlu bir ruh halinin en yakınınızdan gelen motivasyonel bir konuşma ile mümkün olduğunu unutmayın.
Hediyeleşmek her zaman için elimizin altında. Ancak hediyeleşmeyi ihmal edilmiş “duygusal” yakınlıkların fidyesi olarak kullanmayın. Nesnelere dönüştürülmüş duyguların samimiyeti bir güler yüzlü cümlenin yerini asla tutmayacaktır.
Ve belki de en önemlisi “seni seviyorum” deyin…