İlişki Vampirliği
Dünya dışı varlıkları konu edinen filmlerin çoğunda, bu varlıkların dünyamızdaki doğal zenginlikleri tüketmeye yönelik bir tutum içinde oldukları anlatılagelmiştir. Yazılı ve görsel reklamlar bizi tüketime yönlendirir ve bunu elbette ki ihtiyacımız olduğu algısını yaratarak ya da bir şeyler vaadederek (yaşam tarzı, imaj, yüksek öz saygı vs.) yaparlar. Bu tüketime yönelik tutumun, yaşamda olup bitenlere biraz yakından ve dikkatle baktığımızda, aslında hayatın çoğu alanında olduğunu görebiliriz. Devlet politikalarından, kişilerarası ilişkilere kadar birçok alanda tüketime yönelik tutuma rastlamamız mümkün. Şüphesiz ki bu durumda, dünyada var olan ekonomik sistemin büyük bir etkisi söz konusudur. Bu ekonomik sistem insanların tüketmesi ve insanları tüketmek üzerine kurulu bir sistemdir. Günümüzde bunun yansımalarını kişilerarası ilişkilerde ciddi şekilde gözlemlemekteyiz. Özel olarak flört ilişkilerinde bu tüketime yönelik ilişkiler dikkat çekmektedir.
Sinema ve dizi filmlerinin senaryolarında bir kişinin birden fazla ilişkisi yada sık sık değişen ve bir türlü düzene girmeyen ilişkilerinin, hafta sonu magazin programlarında falanca ünlünün filanca ünlü ile olan ilişkisini bitirip, filanca kişi ile yeni bir ilişkiye başladığı, izdivaç programlarında herkesin değişen oranda ve değişen zamanlarda birbirlerinden elektrik(!!!!) alıp verdiğinin anlatıldığı bir dönemde şüphesiz ki açık ve gizli bir şekilde bir ilişki biçimi empoze edilmektedir. Bu ilişki biçiminde bir sevgiliden (!!!) ötekine bir duygudan bir başkasına geçilip duruluyor. Her şey bir kısır döngü gibi işliyor. İlk önce bir hoşlanma, bu heyecana dönüyor, bir süre beraber vakit geçiriliyor ardından beklentilerin karşılanmadığı ya da uyuşulmadığı anlaşılıyor, bir ayrılık, bir hayal kırıklığı, bir kızgınlık, bir üzüntü yaşanıyor. Daha sonra etraftaki ilişkiler göze batıyor ve derin bir yalnızlık hissi ya da geçmiş ilişkinin acısını hafifletmek adına yeni bir ilişkiye geçiliyor. Bu durum böylece devam edip duruyor. Her defasında yeni bir ilişkiye başlamak için mutlaka bir biliş (düşünce) inşa ediliyor. Bu kimi zaman; kin, öfke ile hareket edilip ( ki bu durum çok büyük ihtimalle üzüntü ve yalnızlığı örtmek için farkındalık düzeyinde olmadan kullanılan bir psikolojik savunma) eski sevgiliye haddini bildirmek için yeni bir ilişki oluyor, kimi zamansa bir deyime başvuruluyor: “ Yalnızlık Allah’ a mahsustur.” Sonuç olarak bir şekilde bir ilişkiye mecburmuş gibi hissediliyor.
İnsan, toplum içinde yaşıyor ve elbette kabul etmek gerekir ki sevmek, sevilmek, değer görmek, onay almak, bir yere, bir gruba ait olmak gibi ihtiyaçları var. Ancak bilinçsiz bir şekilde bir ilişkiden bir başkasına geçmek her defasında başkasını ya da bir ilişkiyi tüketmek bireyin kendisine duygusal açıdan ciddi zararlar veriyor. İlişkileri tüketirken aslında birey aynı zamanda kendini tüketiyor. Güven duygusu zayıflıyor ve gerçek anlamda sevgiyi elde etme şansı bu durumdan dolayı azalıyor.
Sağlıklı ilişkiler, şüphesiz ki daha sağlıklı bir toplumu da beraberinde getirir. Bu durumda, anlık yoğun duygulardan hareketle bir ilişkiye başlamak beraberinde bizi tüketen bir ilişkinin içine girmemize neden oluyor gibi görünüyor. Her şeyden önce kendimizi ve elbette başkalarını korumak adına da bunlardan bir parça uzaklaşmak gerekiyor. Tüm bunlar içinde sizce bir dereceye kadar da “Yalnızlık, tolere edilmesi gereken bir şey değil mi?”