HİPOFİZ BEZİ HASTALIKLARI
Hipofiz bezi beynin tabanında, hemen burun kökünün arkasında, sella tursika adı verilen bir kemik yapının içinde bulunan, fasulye büyüklüğünde bir salgı bezidir. Endokrin sistemimizi adeta bir orkestra şefi gibi yönetmekle sorumludur. Hipofiz bezi ön (Adenohipofiz) ve arka (Nörohipofiz) olmak üzere iki lobdan oluşur. Ön hipofiz bezinden TSH, ACTH, GH, LH, FSH ve Prolaktin isminde 6 farklı hormon sentezlenirken, Arka hipofiz bezinden ADH ve Oksitosin isminde iki farklı hormon sentezlenir. Hipofiz bezini etkileyen hastalıklar bu hormonların birinin yada birkaçının fazla yada eksik sentezlenmesi ile sonuçlanabilir ve bu durumdada ilgili hormon ile ilgili şikayetler ortaya çıkar. Yine hipofiz bezi beynimizin tabanında yer aldığından dolayı burada ortaya çıkan bir hastalık beynimizin beze komşu olan kısımlarınıda etkilerek başağrısı, görme problemleri vb gibi nörolojik bulgularada yol açabilir. Hipofiz bezi ile ilgili hastalıkları kabaca şu şekilde sıralayabiliriz.
- Prolaktinoma (Prolaktin),
- Akromegali (GH) ,
- Cushing Hastalığı (ACTH) ,
- TSHOMA (TSH) ,
- Hipopitutarizm ,
- Kraniofarenjioma ,
- Diabetes İnsipitus ,
- Hipofizer insidentilomalar,
1- PROLAKTİNOMA :
Prolaktin hipofiz bezinden salgılanan ve görevi kadınlarda göğüsten süt üretilmesini sağlamak olan (süt hormonu) bir hormondur. Prolaktin hormonunun normal değeri kadınlarda<25ng/ml, erkeklerde ise 20 ng/ml dir. Bu değerlerin üzerinde prolaktin bulunmasına Hiperprolaktinemi denilir.Gebelik, Hipofiz adenomları, ilaçlar (depresyon ilaçları, doğum kontrol hapları vb), Hipotiroidi, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları, sıkı elbise giyinme ve stres vb gibi bir çok farklı sebep prolaktin hormon değerini yükseltebilmektedir. Şayet Prolaktin hormonu Hipofiz bezinde oluşan bir adenomdan ( iyi huylu kitle) dolayı yükselmişse bu duruma Prolaktinoma denilmektedir.
Prolaktin hormon yüksekliği kadınlarda adet düzensizliği, galaktore (memeden süt gelmesi), tüylenme artışı ve infertilite (kısırlık) gibi semptomlara yol açarken, erkeklerde tek bulgu genellikle Cinsel fonksiyon bozukluğu , infertilite olmaktadır. Her iki cinstede beyindeki adenoma bağlı olarak başağrısı, görme problemleri gibi nörolojik bulgularda ortaya çıkabilir.
Yukardaki şikayerleri olan kişilerde ilk olarak Prolaktin hormon düzeyine bakılmalıdır. Şayet prolaktin hormonu yüksek gelirse ikinci aşamada hormon yüksekliğine yol açabilecek ilaç kullanımı mutlaka sorgulanmalıdır.Daha sonra kan testleri ile karaciğer, böbrek ve Tiroid fonksiyonları değerlendirilmelidir. Bayan hastalarda gebelik mutlaka ekarte edilmelidir. Yapılan testler sonucunda hormon yüksekliğini açıklayak bir sebep bulunamaz ise hastaların mutlaka Hipofiz MRI tetkikleri yapılmalı ve hipofiz bezinde bir adenom olup olmadığına bakılmalıdır.
Testler sonucunda prolaktin yüksekliği ile birlikte Hipofiz MRI da adenom tesbit edilen hastaların tanısı Prolaktinomadır. Bu aşamadan sonra hastalar diğer hipofiz hormon bozukluklarına yönelik olarak mutlaka sorgulanmalı ve gerekli görülen hipofiz fonksiyon testleri yapılmalıdır.
Tanı konulan hastalarda spesifik bazı durumlar dışında ilk tedavi seçeneği ilaç tedavisidir. Vakaların büyük bir çoğunluğunda Dopamin Agonisti (Bromokriptin-Kabergolin) ilaçlar ile hastalık etkili bir şekilde tedavi edilmektedir.Nadiren Beyin cerrahisi (Transsfenoidal adenoktomi ) ve Radyoterapi (gama knife- cyber knife ) ihtiyacı olmaktadır.
2- AKROMEGALİ (DEV HASTALIĞI) :
Hipofiz bezinde GH (Büyüme Hormonu) salgılayan adenoma bağlı kontrolsüz büyüme hormonu sentezlenmesi sonucunda ortaya çıkan ve oldukça nadir görülen bir hastalıktır. Akromegalik hastalarda Klinik semptom ve değişiklikler yıllar içinde yavaş yavaş ortaya çıktığından hastalık çoğu zaman geç tanı almaktadır.
Akromegalik hastalarda el ve ayaklarda büyüme, yüzde kabalaşma, baş cevresinde artış yıllar içinde yavaş yavaş gelişir. Hastalar ayakkabı numarının büyümesinden , yüzüklerinin küçük gelmesinden , şapkalarının başlarına olmamasından yakınırlar. Yine hastalar yıllar önce çekilmiş fotograflarına baktıklarında yüz şekillerinin ciddi bir değişime uğradığını görürler. Büyüme hormonunun bu direk etkileri dışında birde dolaylı olarak etkileyip bozduğu sistemler vardır. Akromegalik hastalarda uzun dönemde diyabet, hipertansiyon, Koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, aritmi, uyku apne sendromu, eklem problemleri, sekonder kanserler gibi bir çok farklı sistemi etkileyen hastalıklar ortaya çıkar ve hastalar tedavi edilmezler çoğunlukla erken yaşta kalp hastalıklarından dolayı kaybedilirler.
Şüphenlenilen kişilerde Bazal GH ve IGF-1 (somatomedin C) bakılır. Şayet bazal GH ve IGF-1 hedef değerlerin dışında gelirse bu durumda Hastanın Hipofiz MR görüntülemesi ve OGTT-GH baskılama testi yapılır. Şayet OGTT de GH değerleri uygun bir şekilde baskılanmaz ise ve MRI da hipofizde adenom tesbit edilir ise Akromegali tanısı konulur.
Akromegali ciddi mortalite (ölüm) ve Morbidite(hastalık) artışına yol açan bir hastalık olduğundan tanı konulan hastalar mutlaka tedavi edilmelidir. Tedavide ilk tercih Tecrübeli bir hipofiz cerrahı tarafından hipofiz adenomunun cerrahi olarak çıkarılmasıdır.Bunun için çoğunlukla Transsfenoidal (Burundan girilerek) yolla yapılan cerrahi tercih edilir. Cerrahi tedavi sonrası kür şansı ortalama %50-80 ler arasında değişmektedir. Adenom boyutu küçüldükçe kür şansı artmaktadır.
Cerrahi sonrası gelişebilecek Hipofizer yetmezlik ve Akromegalinin Nüks etme ihtimalinden dolayı hastaların Cerrahiden sonra mutlaka endokrinoloji takibinde olmaları gerekmektedir. Nüsk gelişen hastalarda ikinci tedavi olarak çoğunlukla ilaç tedavisi tercih edilmektedir. Bu amaçla Somatostatin analogları (octreotid, Lanreotid), GH reseptör blokörü (pegvisomant) ve Dopamin agonisti (kabergolin) gibi ilaçlar tek başına veya kombinasyon halinde kullanılabilmektedir. Uygun hastalarda İlaç tedavisi ile birlikte veya tek başına Radyoterapi (Gama knife- Cyber Knife) tedaviside kullanılabilmektedir.
3- CUSHİNG HASTALIĞI :
ACTH hormonu hipofiz bezinden sentezlenen ve böbrek üstü bezlerini uyararak buradan stres hormonuda denilen Kortizol hormonu sentezini kontrol eden hormondur. Hipofizde ACTH üreten adenomlara bağlı olarak ortaya çıkan Kortizol hormon yüksekliğinin oluşturduğu metabolik etkilere Cushing Hastalığı denilmektedir. Şayet Kortizol hormon yüksekliğinin sebebi Hipofiz bezi dışından kaynaklanıyorsa (böbrek üstü bezi, ektopik ACTH üretimi, dışardan kortizon alımı ) bu duruma Cushing Sendromu denilir.
Cushing Hastalığı olan kişilerde artan Kortizol üretimine bağlı olarak bir takım klinik özellikler ortaya çıkmaktadır. Obezite (özelikle vücudun üst kısmında yağ depolanması), kırmızı yüz rengi, aydede yüz, deride incelme, tüylenme artışı, cinsel foksiyon bozukluğu, adet düzensziliği, kas güçsüzlüğü, kemik erimesi, hipertansiyon, diyabet, depresyon gibi uzun dönemde bir çok sistemi etkileyip sorunlara yol açmaktadır.
Şüpheli bulguları olan kişilerin Cushing açısından mutlaka tetkik edilmeleri gerekir.Bunun için ilk yapılacak şey tecrübeli bir Endokrinoloğun yapacağı Fizik Muayenedir. Çünkü Cushing hastalığının çok spesifik muayene bulguları vardır. İkinci aşamada tara testleri dediğimiz 81 mg deksametazon supresyon testi, 24 saatlik idrar kortizol atılımı, gece yarısı kortizolü gibi) testler yapılır. Bu testlerde anormal sonuç bulunanlarda ikinci aşamada doğrulama testleri yapılır. Bu testlerden sonra endojen Kortizol yüksekliği tesbit edilen hastalarda bu yüksekliğin kaynağını bulmak üzere lokalizasyon testleri dediğimiz testlere geçilir. Bu aşamada ACTH düzeyi, Hipofiz MRI görüntülemesi, yüksek doz deksametazon supresyon testi, CRH testi, inferior petrozal sinüs örneklemesi gibi testler kullanılır.
Tüm bu test ve tetkilerden sonra hipofizer adenom kaynaklı Cushing Hastalığı tanısı konulanlarda ilk tedavi seçeneği cerrahidir. Tecrübeli bir hipofiz cerrahı tarafından hipofizdeki adenomun çıkarılması gerekir. Cerrahi sonrası kür şansı %50-80 ler arasındadır. Tanı anında adenom boyutu ne kadar küçükse cerrahinin başarı şansı o kadar yüksektir. İlk ameliyattan sonra nüks görülürse uygun vakalarda ikinci ameliyat ve/veya Radyoterapi tedavileri tercih edilir. Kortizol üretimini bloklayan ilaçlarla tedavi ise çok spesifik durumlar dışında genellikle tercih edilmez.
4- TSHOMA:
Hipofiz bezinde TSH üreten adenoma bağlı ortaya çıkan hastalıktır. Oldukça nadir görülür. Üretilen TSH a bağlı olarak bu hastalarda sT4 , sT3 yüksek iken TSH düzeyide uygunsuz olarak yüksek yada normal aralıkta tesbit edilir. Hastalarda tiroid hormon yüksekliğine bağlı olarak hipertiroidi semptomlarıda (çarpıntı, terleme, kilo kaybı, sininirlilik vb) bulunur. Yine TSH uyarısına bağlı olarak hastaların Tiroid bezi büyür ve Guatr oluşmasına yol açar. Hastalık en çok 30-40 lı yaşlarda görülür. Bazen Hipofizdeki adenom TSH ile birlikte diğer hipofiz hormonlarınıda salgılar. En sık Büyüme hormonu (GH) ve TSH bir arada sentezlenmesine bağlı olarak Akromegali ve hipertioidi bir arada görülür. Bu hastalıkta ortaya çıkan Hipofiz adenomları genellikle Makroadenomdur (çapı >10 mm) . Bu sebeble TSHOMA’lı hastalarda başağrısı ve görme problemleride görülebilir
Hipertiroidi semptomu ile başvuran hastalarda sT4 ve sT3 yüksek iken TSH’ baskılanmadığı hastalarda TSHOMA dan şüphelenilir. Bu durumda TSH alfa subünit testi ve T3 supresyon testi yapılır. Yapılan testler TSHOMA ile uyumlu gelirse Hipofiz Bezi MRI görüntülemesi yapılıp adenom tesbit edilir.
TSHOMA’ nın primer tedavisi Cerrahidir. Fakat vakaların büyük çoğunluğu makradenom olduğundan tek başına cerrahi tedavi ile kür şansı %35-40 lardadır. Kür şansını artırmak için radyoterapi tedaviside genellikle eklenir. Son yıllarda tedavi amaçlı kullanılan Somatostatin reseptör analogları (Octreotid, Lantreotid) ile son derece başarılı sonuçlar alınmıştır bu nedenle ilerki yıllarda ilaç tedavisi cerrahi tedavinin önüne geçebilir.
5- HİPOPİTÜİTARİZM (HİPOFİZ BEZİ YETERSİZLİĞİ) :
Bir veya daha fazla hipofiz hormonunun yetersiz üretimi sonucunda ortaya çıkan klinik tablonun adına Hipopitüitarizm denilir. Eğer tüm hipofiz hormonlarının yetersizliği olursa bu duruma Panhipopitüitarizm denilir. Genetik, enfektif, travma, malinite, vasküler , ilaçlar, hipofiz adenomları vb gibi bir çok farklı sebebe bağlı hipofiz bezinde meydana gelebilecek hasarlar sonucunda Hipopitüitarizm ortaya çıkabilmektedir. Hipofiz bezi hasarlarında genellikle ilk etkilenen hormonlar büyüme (GH) ve üreme (LH-FSH) hormonları olurken, ACTH (Kortizol) ve TSH (Tiroid) hormonları en son etkilenirler. Hipopitüitarizm de yetersiz olan hormon yada hormonlara bağlı olarak klinik semptomlar ortaya çıkar.
GH (Büyüme hormonu) eksikliğinde çocuklarda büyüme gelişme geriliği olurken , Erişkinlerde halsizlik, kas kitlesinde azalma, göbek çevresi yağlanma artışı, kemik erimesi gibi semptomlar görülür.
Üreme Hormonu (Gonodotropinler) (LH-FSH) kadınlarda yumurtalıkları ,erkeklerde ise testisleri uyararak kadında Estrojen ve yumurta , erkekte Testesteron ve sperm oluşumunu sağlarlar. Gonodotropinlerin eksikliğinde kadınlarda adet düzensizliği, göğüslerde küçülme, kemik erimesi, cinsel isteksizlik ve kısırlık görülürken, Erkeklerde ise cinsel isteksizlik, sertleşme problemleri, sperm azalması, halsizlik, kas kitlesinde azalma, testislerde küçülme, sakal ve koltuk altı tüylerde azalma gibi semptomlar görülür.
TSH (Tiroid uyarıcı hormonu) eksikliğinde Tiroid bezi uyarılamaz ve santral hipotiroidi denilen tablo ortaya çıkar. Burada ki tüm bulgular klasik hipotiroidide (Tiroid hormon düşüklüğü) görülen bulgular ile aynı olmakla birlikte laboratuvar testlerinde düşük sT3 ve sT4 ile birlikte normalde artması gereken TSH hormonuda düşük yada normal aralıkta gelir.
ACTH hormonunda eksiklik gelişir ise böbrek üstü bezleri (Adrenal bezler) uyarılamaz ve buradan üretilen Kortizol (Stres hormonu) hormonu üretimi azalır. Kortizol hormonu vücudumuz için hayati öneme sahip bir hormondur ve eksikliğinde hayatımızı tehdit edecek derecede ciddi bulgulara yol açar. Bunlardan en sık görüleni halsizlik, tansiyon düşüklüğü, karın ağrısı, bulantı, kusma, şeker düşüklüğü gibi semptomlardır. Kortizol eksikliği (Adrenal yetmezlik) olan bir kişi herhangi bir stres faktörü (enfeksiyon, travma, ameliyat vb ) ile karşılaştığında vücut bununla mücadele etmekte zorlanır ve basit enfeksiyon veya ameliyat için alınan anestezi bile ölüme yol açabilir.
Hipopituitarizmden şüphelenilen kişilerde ilk bakılması gereken test hipofiz hormonları ile birlikte bu hormonların hedef bezlerden sentezlettiği son hormonlara bir arada bakmaktır.
GH ile IGF1
LH- FSH ile Kadında Esrodiol Erkekte Testesteron
TSH ile sT4 ve sT3
ACTH ile Kortizol
Prolaktin
Tanı hem hipofiz hemde hedef bez hormonlarının eş zamanlı düşük olması ile konulur. Yapılan bu ilk testlerden sonra gerekli vakalarda çeşitli dinamik endokrin testleride tanı için kullanılır.
Tedavide hangi hormon yada hormonlarda eksiklik var ise bunların replasmanı verilir. Bu amaçla Tiroid hormonu, Büyüme hormonu (Somatropin), Testesteron, Estrojen, Progesteron, Hidrokortizon ve Desmopressin gibi hormonlar ihtiyaç duyulan miktarlarda kullanılır.
6- KRANİOFARENJİOMA :
Hipofiz bezi embriyonal olarak Rathke kesesi isminde bir dokudan köken alır. Çok nadiren (milyonda 1-2 kişi) bazı insanlarda bu kesenin artıklarından köken alarak beyinde genellikle Hipofiz bezinin üst kısmında gelişen, çoğunlukla kistik karakterde olan ve içinde kalsifikasyonlar (taşlaşma) içeren ve oldukça büyük boyutlara ulaşabilen ,bir çoğu bening (iyi huylu) olan beyin tümörlerine Kraniofarenjioma denilir.
Hastalarda kitlenin bası etkisine bağlı olarak Hipopitüitarizm bulguları, görme problemleri, başağrısı, fazla idrara çıkma, fazla su içme, iştah artışı veya azalması, depresyon ve çoçuklarda büyüme gelişme geriliği gibi bir çok farklı semptoma yol açabilir.
Şüphe duyulan hastalarda MRI veya Tomografi görüntülemesi ile genelikle hipofiz bezi üstünde yerleşen ve içinde kalsikasyon içeren tipik kitlenin görülmesi ile tanı konulur. Bu hastalarda hipopitüitarim açısından mutlaka hipofiz hormonlarıda değerlendirilmelidir. Ayırıcı tanıda diğer beyin tümörleri akla gelmelidir. Fakat Kraniofarenjiomaların çok tipik görüntü vermelerinden dolayı tanı koymak genellikle kolay olmaktadır.
Tanı konulan hastalarda tedavi cerrahi olarak kitlenin uzaklaştırılmasıdır. İhtiyaç duyulan vakalarda radyoterapide kullanılabilir. Cerrahi öncesi ve sonrasında Hipofizer yetmezlik tanısı konulan hastalar mutlaka uygun dozda hormon replasman tedavisi ile takip edilmelidirler.
7- DİABETES İNSİPİTUS :
Hipofiz bezinin üstünde yer alan Hipotalamusta sentezlenen ve Hipofiz bezinin arka (Nörohipofiz) lobunda depo edilen ADH (Antidiüretik Hormon) hormonunun çeşitli nedenlere bağlı olarak yetersiz sentezlenmesi sonucunda ortaya çıkan hastalığa Diabetes İnsipitus denilir. ADH hormnunun görevi vücudumuzun ihtiyacına göre böbreklerimizden suyu tutmak ve buna bağlı olarakta idrar miktarını ve konsantrasyonunu ayarlamaktır. Hipotalamus ve-veya hipofiz bölgesini etkileyen Cerrahi, Travma, Enfeksiyon, Tümör, Kanama, İlaçlar ve genetik nedenler gibi bir çok farklı sebeple ADH üretimi azalabilir ve Diabetes İnsipitus ortaya çıkabilir.
Hastalıkta tipik olarak böbreklerde su tutulamamasına bağlı olarak hastalar çok fazla idrara çıkarlar ve dolayısı ile çok fazla su içerler. Hastalığın şiddetine göre değişmekle birlikte bu kişiler günde 20 litre idrar yapıp yine bu oranda su içebilmektedirler. Hastalar suya ulaşabildikleri sürece genellikle ciddi problem ortaya çıkmazken şayet hastalar bir şekilde suya ulaşamazlar ise ölüm ile sonuçlanabilecek ciddi komplikasyonlara yol açar.
Tanı için ilk olarak kan ve idrar osmolarite testlerine bakılır. Şüpheli görülen hastalarda kesin tanı için Su Kısıtlama ve AVP testleri kullanılır. Tanı için ADH hormon düzeyine bakmak çoğu zaman gereksiz ve güvenilmezdir.
Santral Diabetes İnsipitus tanısı konulan hastalarda tedavide Desmopressin (Minirin tb / Nazal sprey) kullanılır.
8- HİPOFİZER İNSİDENTİLOMALAR:
Başka bir sebeple beyin görüntülemesi (MR veya Tomografi) yapılan kişilerde tesadüfi olarak saptanan hipofiz adenomlarına insidentiloma denilir. Adenomların boyutu 1 cm den büyükse makroadenom, küçükse mikroadenom olarak sınıflanır. Diğer yandan Adenomlar bir veya daha fazla Hipofiz hormonu üretiyorsa Fonksiyonel adenom , üretmiyorsa nonfonksiyonel adenom olarak isimlendirilirler.
Hipofiz İnsidentilomaları çoğunlukla Nonfonksiyonel Mikroadenom şeklinde olduklarından klinik semptoma neden olmazlar. Özellikle makroadenomlar ve Fonksiyonel insidentilomalar ise klinik semptomlara yol açarlar. Bu semptomlar içinde ilgili hipofiz hormon bozukluğu ile ilgili semptomlar ve bası semptomları (görme bozukluğu, başağrısı vb) bulunur.
Hipofiz insedentilomaları semptoma yol açsın veya açmasın tanı anında bir Endokrinoloji uzmanı tarafından fonksiyon testleri yapılmalıdır. Semptoma yol açmayan Hipofiz insidentilomalarında tedaviye gerek yoktur. Büyüme ihtimaline karşı takip edilirler ve takipler sırasında büyüme potansiyelleri son derece düşüktür. Semptomatik insidentilomalarda ise yapılacak testler sonucunda konulacak tanıya göre yukarda detaylı anlatılan tedavi yöntemlerinden uygun olanı uygulanır.