“Hıçkırık, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran ve diyafram adı verilen kasın istem dışı kasılmasını takiben ses tellerinin bulunduğu gırtlak bölgesinin aniden kapanmasıyla oluşur ve bu sırada bir ses duyulur. 2-6 saniyede bir kez tekrarlayabilen bu kasılmalar diyaframdan başka kaburgalar arasındaki kaslarda da saptanabilir. Hıçkırık frenik sinir dediğimiz diafragmayı etkileyen sinirin uyarılması ile oluşur. Bebekler dahil her yaşta ve cinste hıçkırık görülebilir.
Hıçkırık genellikle kısa sürelidir ve böyle kısa süreli hıçkırıklar bir hastalığa işaret etmez. Örneğin bebeklerde görülen hıçkırık, ya da çok hızlı yemek yiyip hava yutan kişilerde görülen hıçkırık, aşırı gülme ile fazla sigara ve alkol kullanılması, aşırı stresse bağlı hava yutulması gibi organik bir hastalığa bağlı olmayan durumlardaki kısa süreli, geçici hıçkırıktır. Hıçkırık bazen sık tekrarlayabilir, uzun sürebilir. Hıçkırık 2 gün-1 ay arası sürerse inatçı, 1 aydan uzun sürerse dirençli hıçkırık olarak tanımlanır.
3 haftayı geçen öksürükler genel olarak kronik hıçkırık olarak adlandırılır. Kronik hıçkırık erkeklerde daha sık görülür, nedeni de diafram kasının erkeklerde daha kalın olmasıdır.
Aşırı yemek yemek, Acılı baharatlı gıdalar tüketmek, Gastroözofajial reflü.
Bazı ilaçlar- Kortizon, bazı tansiyon ilaçları, romatizma ilaçları, benzodiazepinler
Kronik böbrek yetersizliği- Üre yüksekliği arttıkça hıçkırık sıklığı da artar, Diabet
Nörolojik hastalıklar, menenjit, beyin içi kanama, beyin tümörleri gibi merkezi sinir sistemini ilgilendiren hastalıkların bir bulgusu olabilir
Kalp hastalıkları- Kalp yetmezliğine bağlı aşırı kalp büyümesi hıçkırığa neden olabilir. Bazen kalp krizi geçiren hastalarda hıçkırık ortaya çıkabilir, perikardit (kalp zarı iltihabı) hastalarında hıçkırık görülebilir
Akciğer hastalıkları- Zatürre ve akciğer zarları arasında sıvı toplanması da hıçkırığa neden olabilir. Yerleşme yerine göre bazı akciğer kanserlerinde hıçkırık görülebilir. Her iki akciğer arasında kalan ve içinde kalbin de bulunduğu “mediyasten” ismi verilen bölgenin hastalıklarında hıçkırık gelişebilir. Buradaki lenf bezlerinin tüberküloz, sarkoidoz kanser veya başka nedenlerle büyümelerinde hıçkırık görülebilir,
frenik sinirin travması, yemek borusu tıkanıkları bu hastalıkların başlıcalarıdır.
Diyafrağma kasının fıtıkları, karaciğer tümör ve apseleri, mide kanseri, dalak enfarktüsü,
bağırsak tıkanıklığı, akut pankreatit gibi hastalıklarda hıçkırık saptanabilir.
Ayrıca, üst karın bölgesindeki organların ameliyat edilmesi sonrasında da hıçkırık ortaya çıkabilir. Fazla yemek yemek ve tamamen dolu mide hıçkırığa neden olabilir. Çok fazla alkol tüketmek, Çok fazla hava yutmak, Sigara içmek, Stres ve duygusal değişimler.Midede meydana gelen ani sıcaklık değişimi örneğin çok sıcak ya da soğuk sıvıların tüketilmesi, Glokom (göz tansiyonu), Guatr, Kulakta yabancı cisim gibi pek çok etken vagal siniri uyararak hıçkırık sebebi olabilir.
Hıçkırığın psikolojik nedenleri nelerdir?
Stres sırasında çok derin nefes alıp vermek kanda karbondioksit oranını düşürür ve vücudun metabolik dengelerinde bozulmaya yol açar. Çok hızlı ve derin nefes alıp verme sonrasında vücutta kasılmalar olabilir, hatta ellerde ebe eli dediğimiz istemsiz bir büzülme hali ortaya çıkabilir, aynı şeklide diafragma da gerilerek hıçkırık ortaya çıkabilir. Ayrıca derin nefes alma sırasında bolca hava yutulması midede şişkinliğe, gaza ve diaframın gerilmesine yol açacağından bu da hıçkırığa neden olur. En sık psişik hıçkırık kadınlarda görülür. Kadınlarda hıçkırığın sebebinin yüzde 93’ü psikolojik kökenli iken bu oran erkeklerde yüzde 7 kadardır. Bu şekilde strese bağlı derin nefes alımıyla oluşmuş psişik hıçkırıklarda yapılması gereken kişinin bir kese kağıdı içine solutulmasıdır. Böylece kanda karbondioksit artacak ve kasılmalar, dolayısıyla da hıçkırık duracak
Yeni doğan bebeklerde hıçkırık nedenleri nelerdir?
Hıçkırık, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kasının birden kasılması sonucunda gırtlakta ani bir kapanma olması ve sonrasında ani soluk alınması ile de bir sesin çıkmasıdır. Hıçkırık frenik sinir dediğimiz diafragmayı etkileyen sinirin uyarılması ile oluşur. Bebeklerde 1 yaşına kadar görülen hıçkırık çoğunlukla normal bir reflekstir. Bebeklerde hıçkırığın nedenleri emzirme sonrasında midenin şişmesi, özellikle hızlı beslenen bebeklerde beslenirken bebeğin hava yutması, bebeğin ani heyecanlanması ve ortam ısısının ani düşüşü olarak özetlenebilir. Ayrıca emziren annenin gaz yapacak besinler tüketmesi bebekte hıçkırığı artırabileceği gibi, alerjik bebeklerde, örneğin inek sütü alerjisi olan bebekte annenin süt ve süt ürünleri tüketmesi de bebekte gaz oluşumuna dolayısıyla da hıçkırık artışına neden olabilecektir. Bebeklerde hıçkırık varlığında yapılabilecekler şunlardır. Öncelikle beslemeye dikkat edilmesi gerekir. Bebek, emzirme sırasında bir miktar havayı da beraberinde yutar. Midede hapsolmuş havayı her 5-6 dakikada bir bebeği geğirterek ağızdan çıkarmak gerekir, yani gazın çıkması için emzirmenin sonunu beklemek yetersiz olacaktır. Böylece midedeki gerginlik azalır ve hıçkırık refleksinin başlaması önlenmiş olur. Özellikle hıçkırığın çok fazla olduğu bebeklerde buna dikkat etmek gerekir. Hıçkırık olduğu zaman emzirme sonrasında dik tutma haricinde ortam değişikliği olabilir. Ortamın ani soğuması hıçkırığı arttırdığı için soğuk ortamda tutulmamasının faydası olabilir. Annenin tekrar emzirmesi de genellikle hıçkırığın durmasını sağlar. Eğer hıçkırık basit yöntemlerle geçmiyorsa bebeğe birkaç çay kaşığı su vermek hıçkırığın giderilmesinde iyi bir yardımcıdır. Ağza damlatılan 1-2 damla limon suyu, hıçkırığı geçirmek için kullanılan bir diğer yöntemdir. Limon bir damla verildiği zaman bebek bir anda nefesini tutar ve diyafram irritasyonu engellenmiş olur ve hıçkırığı geçirir. Hıçkırığı çok hızlı keser, ancak ph’sı çocuklar için çok uygun olmadığından pratikte çok uygulanmasına rağmen fazlaca önerilmez, bebeğin kusmasına yol açabilir. Çok uzun süreli bebeğin beslenmesine engel olacak hıçkırıklarda nadiren hekimin önereceği ilaçları kullanmak da gerekebilir. Eğer bebeğin hıçkırığı bir saati geçtiyse, bebeğin emmesine engel olacak düzeyde çok yoğun hıçkırık varsa doktorunu arayıp danışmak uygun olacaktır.
Hıçkırık nasıl geçer?
Basit hıçkırık ataklarının çoğu kendiliğinden sonlanır. Daha uzun süren hıçkırıklar için halka arasında uygulanan birçok yöntem mevcuttur. 1- Çeşitli manevralar: Bunların en bilineni nefes tutmak olup, mantıklı ve genellikle işe yarayabilen bir uygulamadır. Nefes alınıp tutulduğunda diaframın solunum işi sırasında kasılması, hareketi engellenmiş olacağından yükü azalacak, sadece hıçkırık nedeniyle kasılması kalacak, bir süre sonra o da duracaktır. Ayrıca kanda karbondioksit birikimi de metabolik yoldan hıçkırığın durmasına neden olacaktır. Benzer mekanizma kese kağıdına soluma işinde de söz konusudur. Bu yöntemde de kanda karbondioksit artışı hıçkırığın durmasına yol açacaktır. Soluk elden geldiğince tutularak, diyafram yanıltılır ve yeniden normal soluklanma ritmine dönmesi sağlanır.
Buzlu su, limon suyu veya sirke içmekle, gırtlaktaki spazm çözülebilir.
2-3 adet kesme şeker veya 1 kahve kaşığı tuz yemek de olumlu sonuç verebilir.
Aç karnına birkaç karanfil çiğnemek, özellikle yaşlılarda iyi sonuç verir. Geçmediği takdirde hekime başvurulmalıdır. 2-İlaç tedavisi: Bu yöntemlerle giderilemeyen hıçkırık için sakinleştiriciler, kas gevşeticiler gibi çeşitli ilaçlar etkili olabilir. İlgili hekim tarafından düzenlenmesi uygundur.3-Diğer yöntemler: Boyundaki karotis damarına hekim tarafından masaj yapılması da denebilir. Durdurulamayan hıçkırık için son çare frenik sinirin bir anestezik ilaçla veya cerrahi olarak blokajıdır.
Yapılan bazı bilindik yöntemler uygulanması sakıncalı yöntemlerdir. Örneğin, ıkınmak, korkutmak, dış kulak yolunu tıkamak, göze bastırmak ve limon suyu içmek gibi. Bu yöntemlerin her biri hastaya zarar verme potansiyeli yüksek olan uygulamalardır.
Uzun süre geçmeyen hıçkırık için neler yapılabilir?
Hıçkırık günlük hayatta herkesin yaşadığı sıkça basit hıçkırık olarak rastlanan ve herhangi bir patolojiye işaret etmeyen bir durum olmakla beraber, nadiren uzayan, sık tekrar eden kişinin yaşam kalitesini bozan hıçkırıklar da söz konusu olabilir.
Mide barsak sistemi hastalıkları özellikle de gastroözafajal reflü sıklıkla hıçkırığa yol açar, ayrıca, diafragma hernisi yani mide fıtığı, yemek borusu tümörleri, karaciğer hastalıkları, akut pankreatit sık görülen kronik hıçkırık nedenlerdir.
Kronik böbrek yetersizliği, diabet gibi vücudun metabolik değerlerini bozan hastalıklar uzun süreli hıçkırığa yol açabilir.
Kalp hastalıkları, kalp yetersizliği, kalp zarı iltihabı
Akciğer hastalıkları akciğer zarları arasında sıvı toplanması ya da tümör olması, akciğer kanserleri(yerleşim yerine göre)
Mediasten dediğimiz her iki akciğer arasındaki boşlukta bulunan organların hastalıkları(lenf bezi büyümeleri, tüberküloz, sarkoidoz, lenfoma, guatr)
Karın içi organların ameliyatlarından sonra
Karın zarı periton iltihabına bağlı
Merkezi sinir sitemi hastalıklarında menenjit, beyin tümörleri gibi durumlarda yine frenik sinir iritasyonuna bağlı uzun süreli hıçkırık görülebilir.
Kronik hıçkırık yakınması olan hasta bilinen bir diabet ya da böbrek hastası değilse bütün bu bahsettiğimiz hastalıklar açısından tetkik edilmeli, kronik hıçkırık nedeni araştırılmalıdır. Organik bir neden saptanırsa nedene yönelik tedavi uygulanır, saptanamazsa psişik hıçkırık olabileceği de göz önüne alınıp bu yönde değerlendirebilecek bir uzmanla görüştürülmeli ve gereken tedavi başlanmalıdır.
Sık hıçkırık tutan kişilerde ne tür sorunlar olabilir?
3 haftayı geçen hıçkırık kronik hıçkırık olarak adlandırılır. 24-48 saati geçen sürekli hıçkırık için mutlak hekime başvurmalıdır. Yine sık tekrarlayan 3 haftayı geçen hıçkırıklar da araştırılması gereken hıçkırıklardır. Hıçkıran hastanın sıkça gaz veya midesinde yanma ekşime yakınmaları oluyorsa dahiliye ya da gastroenteroloji uzmanı bir hekime görünmesi özellikle reflü, ülser gibi sindirim sistemi patolojilerinin tanı ve tedavisi açısından yararlı olacaktır. Benzer şekilde sürekli hıçkıran hasta aynı zamanda öksürüyorsa, terleme, kilo kaybı yakınmaları varsa olası tanılar, akciğer zarları arasında sıvı toplanması, tüberküloz, akciğer kanseri gibi hastalıklar olabileceğinden göğüs hastalıklar uzmanı hekimine başvurması doğru olur. Baş ağrısı, uyuklama, kol- bacaklarda uyuşma benzeri nörolojik yakınmalarla birlikte uzun süreli hıçkırık varlığında sinir sistemi hastalıklarının araştırılması için nöroloji hekimine başvurması uygundur. Bebeklerde 1 yaşa kadar hıçkırık normal olmakla beraber beslenmesini engelleyecek kadar sık ve uzun süreli hıçkırık varlığında belli tedbirleri uygulamak, nadiren gerekli olduğunda ilaç önerileri almak açısından da çocuk doktoru ile görüşülmesi uygun olacaktı
Kesilmeyen hıçkırık durumunda doktora görünmeli miyiz?
Kesilmeyen hıçkırık varlığında mutlaka hekime başvurulmalıdır. Hıçkırığın genellikle 48 saat- ten kısa sürede ortadan kaybolması beklenir. Bu süre 48 saat ile 30 gün arasında olursa inatçı, 1 aydan uzun sürerse dirençli hıçkırık olarak tanımlanır. Hıçkırık sürekli 24-48 saat devam ediyor, ya da 3 haftadan uzun süre sık aralıklarla tekrarlıyorsa hekime başvurulmalıdır. Geçmeyen hıçkırığın tedavisi öncelikle nedene yönelik yapılır, herhangi bir sisteme ait patoloji saptanırsa örneğin kalp yetersizliği varsa, kalp yetersizliği tedavisi düzenlenir. Böylece kalbin büyümesine bağlı diafram kasının kasılması tedaviyle kalbin küçülmesine bağlı olarak düzelir ve hıçkırık da durur. Benzer şekilde kronik böbrek yetersizliğine bağlı hastanın üresi çok yükselmiş ve kanda asidoz gelişmiş, buna bağlı hıçkırık olmuşsa tedavisi uygulanıp üresi düşürüldüğünde hıçkırık düzelir. Ayrıca hıçkırığı durduran bazı ilaçlar vardır. Doktor kontrolünde direkt bu ilaçların uygulanması ile de kısa sürede hıçkırığın kesilmesi sağlanabilir. Çok nadiren inatçı uzayan hıçkırıklarda frenik sinirin bloke edilmesi, engellenmesi, hatta ameliyatla kesilmesi söz konusu olabilir.
Hıçkırık kalp hastalıklarının belirtisi olabilir mi? Kalp yetmezliğine bağlı aşırı kalp büyümesi hıçkırığa neden olabilir. Bazen kalp krizi geçiren hastalarda hıçkırık ortaya çıkabilir. Kalp krizi geçiren hastada tıkanan kalp damarının olduğu bölgeyle uyumlu olarak kalp kasında kanlanma bozukluğu olur ve enfarktüs olan bölgede kalp kasından bazı kimyasal maddeler salgılanır. Özellikle de o bölge diafragma üzerine oturan kalbin sol ventrikül yani karıncık dediğimiz bölgesi ise hastada göğüs ağrısı, göğüste yanma, bası hissi ile beraber hıçkırık olabilir. İnferior enfarktüs dediğimiz, kalbin alt ucunun krizleri genelde mide rahatsızlığı gibi yanma, ekşime, bulantı ile kendini gösterir. Bu gurup hastalarda özellikle ani başlamış inatçı hıçkırık söz konusu ise mutlaka kalp krizi açısından değerlendirilmeleri, elektroları gerekirse ekolarının çekilmesi için kardioloğa yönlendirilmeleri uygundur. Hıçkırık bu durumda uyarıcı bir bulgu olabilir, göz ardı edilmemelidir. Yine perikardit (kalp zarı iltihabı) hastalarında hıçkırık görülebilir. Perikardial sıvı yani kalp zarları arasında sıvı toplanması perikardit hastalarında önce kalp zarının ardında kalbin üzerine oturduğu diafragmanın gerilmesine kasılmasına yol açarak hıçkırığa yol açabilir. Akciğer hastalıkları- Zatürre ve akciğer zarları arasında sıvı toplanması da hıçkırığa neden olabilir. Yerleşme yerine göre bazı akciğer kanserlerinde hıçkırık görülebilir. Her iki akciğer arasında kalan ve içinde kalbin de bulunduğu “mediyasten” ismi verilen bölgenin hastalıklarında hıçkırık gelişebilir. Buradaki lenf bezlerinin tüberküloz, sarkoidoz kanser veya başka nedenlerle büyümelerinde hıçkırık görülebilir.
Hıçkırığın nedeni nasıl anlaşılır?
Uzamış hıçkırıklarda, 3 haftayı geçen kronik hıçkırıklarda hıçkırığın nedenini araştırmaya yönelik tetkikler yapılmalıdır. Bunlar rutin kan tetkikleri, kalp akciğer hastalıkları açısından akciğer grafisi, EKG, Ekokardiografi, Karın içi değerlendirilmesi yönünden Tüm batın ultrasonografisi, hastanın öyküsüne göre reflü yönünde uzman hekim değerlendirmesi varsa gastroskopidir. Bu tetkikler sonrasında, çıkacak sonuçlara göre ilerlemek uygun olacaktır. Elbette, nörolojik bir patoloji düşünülüyorsa öncelik nöroloji muayenesi ve ona yönelik tetkiklerde olmalıdır. Bu tetkiklerin sonucuna göre hastaya nedene yönelik uygun tedavi başlanmalıdır.