Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Tuba Erdoğan konu hakkında bilgiler verdi.
Hamilelik anne adayı için gerek ruhsal gerek bedensel açıdan birçok değişikliğin yaşandığı bir dönemdir. Fizyolojik açıdan özellikle progesteron ve östrojen hormonların gebelik süresince yükselmesi, doğum sonrası ise bu gibi hormonların düşüş göstermesi kadın ruh sağlığını etkilediği öne sürülmektedir. Yapılan çalışmalar özellikle progesteron düzeyindeki düşüşle depresif belirtiler arasında ilişki göstermiştir.
Fizyolojik ve hormonal değişikliklerin yanında, özellikle ilk defa anne olacak bir kadının bu süreçte zorlanma ihtimali daha yüksek olabilmektedir. Gebe kaldığı dönemdeki yaşam olayları, stresli iş yaşantısı , zayıf aile desteği veya kişilik yapısı bu süreçte rol oynamaktadır. Örneğin daha önce hiç sorumluluk almamış veya eş sorunları yaşayan bir kadının ruhsal yakınmaları olması daha olasıdır. Benzer şekilde hamilelik veya doğum sonrası yaşanabilecek bir kayıp daha ağır yaşanabilmektedir.
Postpartum dediğimiz doğum sonrası dönem kadınların psikiyatrik hastalıklar yaşama ihtimalinin en fazla olduğu dönemdir. Bu hastalıklar annelik hüznü, doğum sonrası depresyon ve doğum sonrası psikoz olarak üç başlık halinde toplanmıştır.
Annelik hüznü kadınların %50-80’inde gözlenebilen, genellikle sık ağlama, mutsuzluk, gerginlik, sinirlilik, tahammülsüzlük şikayetleri ile kendini gösterir. Bu belirtiler genellikle 3-5. günlerde ortaya çıkmaktadır, genelde ilaç tedavisi gerekmeksizin 7-10 günde kendiliğinden ve sosyal destek ile düzelir.
Doğum sonrası depresyon ise sıklıkla doğumdan sonraki 2 – 3. haftadan sonra başlar, başlama süresi 1 hafta ile 2 yıl arasında değişebilir. Tedavi gerektiren daha ciddi bir tablodur. Yaklaşık %10 sıklığında görülmektedir.
Doğum sonrası psikoz ise bu dönemdeki psikiyatrik bozukluklar arasında en şiddetli formdur. Daha nadir görülmekle birlikte, ilaç tedavisi ve hastaneye yatışı gerektirebilmektedir.
Tüm bu bilgiler ışığında geçmişten günümüze baktığımızda “alkarısı-albasması” inanışları veya birçok kültürel inanışları da düşünürsek doğum sonrası desteğin önemini özümseyebiliriz. Gerekli sosyal desteğin yanında unutulmaması gereken diğer önemli unsur ise mükemmel anne olmaya çalışmamak olabilir. Bu bağlamda da yeterince iyi anne olmanın aslında birçok kaygıyı azaltabildiğini görmekteyiz. Akılda tutulması gereken ise anne ne kadar iyi olursa bebek ve dolayısıyla ailenin de o kadar sağlıklı olacağıdır.