Gebelikte risklerden kaçınmanın ilk adımı , gebelik öncesinden planlama yapmakla başlar. Gebelik öncelikle planlı bir eylem olmalı, çiftler bebek sahibi olmaya karar verdiklerin de yani kendilerini ruhsal ve sosyolojik olarak çocuk sahibi olmaya hazır hissettiklerinde mutlaka bir kadın-doğum uzmanına gidip danışmanlık almalı.
Gebeliklerde risklerden kaçınmak mümkün mü?
Gebeliklerde risklerden kaçınmak aslında gebelik öncesinden başlamalıdır. Hamile kalmak planlı bir eylem olmalı, çiftler bebek sahibi olmaya karar verdiklerinde mutlaka bir kadın-doğum uzmanına başvurarak danışmanlık almalı. Daha henüz hamile kalmadan riskler hakkında bilgilenmeli ve adet tarihi bir hafta geçtikten sonra hekime gebelik şüphesiyle başvurup, takibe alınmalıdır. Pek çok hamile kadın adetinin 1 hafta geçtikten sonra hekime gitmek için beklemek de o zamanda dış gebeliklerin erken yakalanması ve düşük tehditlerine zamanında müdahale edilebilme şanslarını kaçırmaktalar. Gebelik riskleri doğum sonrasına kadar sürdüğünden doğum sonrası 40. güne kadar da hekimiyle bağlantısını koparmamalıdırlar.
Bu riskler nelerdir?
Riskli gebeliklerin anneden ve fetusdan kaynaklanan riskler olmak üzere iki boyutu vardır. Ancak, anne ve fetus o kadar yakın ilişkidedir ki gebelik boyunca genellikle birine dair riskler diğeri için de yüksek risk taşımaktadır. Anneden kaynaklanan, gebelik öncesi süreç için en önemli risklerin başında gebelik yaşı gelmektedir. İdeal gebelik yaşı 20-30 yaşları arasıdır. Her ne kadar gelişen teknoloji ile sınırlar zorlansa da 18 yaş altı ve 35 yaş üstü gebelikler yüksek risk taşırlar. Çünkü, yaşla birlikte genetik hastalıkların sıklığı artar, kronik hastalıklara maruz kalma riski artarken, annenin gebelikte oluşabilecek fiziksel yük artışına dayanıklığı azalır. 18 yaş altı anne adayları fiziksel ve ruhsal gelişimlerini tamamlayamadığından gebelik risklerini daha yoğun yaşarlar. Yüksek tansiyon da gebelik öncesi süreçte önemli bir risk faktörüdür. Yüksek tansiyonlu anneler, gebelikte kalp-damar sistemlerinin yüklenmesine bağlı sorunlara daha açıktır. Ayrıca gebelik tansiyonu ile komplike olduğunda hem anne hem de bebek için yaşamsal sorunlar çıkarabilir. Şeker hastalığı da gebe kalmayı engelleyebilir. Gebelik sırasında da annenin bozulan metabolizması hem anne için ek bir yük oluşturur hem de fetusta yapısal anomalilerin sıklığını artırır, doğum ve sonrasında bebekler için pek çok problem çıkarabilir. Annenin ileri derecede kansızlığı, kalp, böbrek ve romatizmal hastalıklar gibi sistem hastalıklarının bulunması, aşırı zayıf ya da aşırı kilolu olması, alkol, sigara, düzenli ilaç kullanımı, miyomunun bulunması önemli risk faktörleridir.
Riskler gebe kaldıktan sonra da oluşabilir mi?
Tabii. Gebelik tansiyonu ve buna bağlı gelişebilecek komplikasyonlar, gebelik şekeri, anne için artan fiziksek yük oluşturması ve birden çok bebeğin karında yer kaplamasına bağlı annenin organlarının baskı altında kalmasına yol açmasının yanı sıra tek yumurta ikizlerinde ya da tek eşli ikiz bebeklerin birbirinden kan çalabilerek, her iki bebeğin hayatını tehlikeye atması nedeniyle çoğul gebelikler, birtakım romatizmal hastalıkların gebelikle ilişkili formları, annenin sularının erken gelmesi, bebeğin eşinin doğum yolunu kapaması, anne rahminde doğumsal kusurların olması gebelik döneminde gelişen risklerdir.
Bu riskler, ne zaman ve nasıl tespit ediliyor?
Bebeklerde oluşabilecek yapısal ve kromozom anomalileri en önemli risklerdir. Bu nedenle aileler mutlaka, 11-14 hafta değerlendirme testini, 18-23 hafta 2. düzey ultrasonografik değerlendirmesini yaptırarak, problemler tespit edilmelidir. Bu problemler içinde anne karnında tedavi edilebilenler tedavi edilmeli, doğum sonrası tıbbi ya da cerrahi girişim gerektiren bebekler için uygun şartlar sağlanmalı, yaşamla uyumlu olmayan anomaliler için ise ailelere danışmanlık yapıp onları doğum sonrası oluşabilecek şoklardan korumalıdır. Aslında, 11-14 hafta değerlendirme testi ve 18-23 hafta detaylı ultrasonuna bu dönemde yapılacak gebelik kontrolü ve rutin testler de eklendiğinde gelişebilecek riskler konusunda genel bir izlenim elde edilebilmektedir. Tüm riskli gebelik taramalarının en önemli iki basamağı bu dönem olmaktadır.Ve bu iki testte deneyimli ellerde ve iyi kalitede yapılırsa anlamlıdır.
Daha sonrasında yapılması gerekenler var mı?
Bu dönemde saptanan risklere göre daha sofistike yöntemlerle risk taşıyan gebelikler özel izlenmeli diğer gebeler ise rutin gebelik takiplerine dönmelidirler.
Riskli gebelikleri azaltmak için neler yapılabilir?
Mümkün olduğunca 18 yaş üzeri ve 35 yaş altı bir yaşta ve sosyo-ekonomik ve psişik olarak uygun zamanda doğuma karar verilmelidir. Ailede olan kronik hastalıklar ve genetik sorunlar hakkında hekime eksiksiz bilgi verilmeli, gebelik süresince dengeli beslenilmeli, kontroller aksatılmamalı, 6-7. aydan itibaren bebek hareketleri düzenli olarak sayılmalıdır. (Gün içinde bebek en az 10 kez oynamalıdır.) Gebelik sırasında sularının gelmesi, kanama olması ya da genital akıntı olması durumunda derhal doktora başvurulmalı, imkanları olan aileler 11-14 hafta değerlendirme testini ve 18-23 hafta detaylı ultrasonografik incelemesini ihmal etmemelidirler.
Günümüzde gebelik risklerinin saptanmasında teknolojinin sınırları nelerdir?
Şaşırtıcı şekilde gelişen teknoloji ve bilgi birikimiyle artık bebeğin burun kemiği ense kalınlığı ve çene kemiklerinin ölçüsüyle kromozom anomalilerini tarayabiliyoruz. Rahim kan akımları Renkli Doppler ultrasonla ölçülerek, gelişebilecek gebelik tansiyonu (gebelik zehirlenmeleri) ve fetusda büyüme, gelişme geriliği olabileceğini tahmin edebiliyoruz. Bebeğin beyin kan akımı ölçülerek bebekte anne karnında iken kansızlığının derecesini takip ediyor, ya da birtakım damarlarını inceleyerek, bebeğin anne karnında oksijenlenmesini tespit edebiliyoruz. Lazer yöntemiyle ikizler arasında birbirlerine kan kaçaklarını anne karnında ameliyat edebiliyoruz. Kalem kadar küçük kameralar kullanarak anne karnında bebeği görüntüleyip birtakım ameliyatları bebeğe anne karnında uygulayabiliyoruz.
Bu alanda son dönemde heyecan verici bir gelişme var mı?
Son yıllarda anne karnındaki fetusun hücrelerinin anne karnına karıştığı tespit edilmiş Buradan hareketle, birtakım özel yöntemlerle bu hücreler tespit edilip, bebeğin genetik yapısı anneden basit bir kan şekeri bakar gibi alınarak değerlendirebiliyor.Bu yöntemle bebek de özellikle Down Sendromu ve pek çok genetik kusur invazif bir işlem(iğne ile anne karnına girip amnios suyu örneklemesi yada eşinden biopsi alınması gibi risk taşıyan işlemler)gerektirmeden tanı konulabiliyor. Bu güne kadar yapılan çalışmalar göstermiştirki aranan kromozom bozukluğu yok diyorsa yoktur ancak var diyorsa %2 yanılma payı olduğundan o zaman invaziv işlemler yapılması gerekiyor.Bu işlemle ilgili teknolojik gelişmeler kısa süre içerisinde baş döndürücü şekilde gelişiyor belki 10 yıl gibi yakın gelecekte çok nadiren invaziv tanı işlemlerine ihtiyaç duyuyor olacağız.