Doktor sitesi sayfalarında kalp hastalıklarıyla ilgili olarak sorulan soruların bir kısmı birbirine çok benziyor. Soruların sahipleri genellikle genç insanlar ve dertlerinin sebebini merak ediyorlar. İçlerinden birisine verdiğim cevapta, bunun sık sorulan bir soru olduğunu ve bu konuda bir makale yayınlayacağımı yazdım. Önce sorularınızdan (aynen yazıldığı şekliyle, değiştirmeden) örnekler vermek istiyorum:
…hocam önceki yıllarda da zaman zaman göğüs ağrısı şikayetlerim oldu. Defalarca kardiyologa gittim. Sintigrafi çektirdim. Kalp kapakçığında önemli olmayan bir çökme var onun dışında birşey yok dediler. EKG ve EKO çekildi. Doktor normal dedi ağrıların kalpten değil dedi.Ancak yinede yoğunlaşan bir sol kolumda sol sırtımda kürek denilen yerde hatta parmak uçlarıma kadar ağrılar hissediyorum. Ara sırada göğsümde ağrı oluyor. Yaşam kalitem düştü. Birşey yok diyorlar Ne yapayım
… yorgunluk, kilo ve kalpte sıkışma nedeniyle endokr.’a gittim. Tahlil-eko istendi. Eko: Mitral kapak prolapsusu, (+) mitral yetmezliği ve minimal tricuspid kaçağı. Bunun dogustan oldugu, hayatımda herhangi bir degisiklige gerek olmadıgı, spor dahi yapabileceğim söylendi ama rahat edemedim.
…göğsümde bir batma, acı hissi oldu ve acile gittim ekg kan tah. yaptılar birsey yok dedıler. sonra tekrar ara sıra oldu
… 24 yaşındayım.daha önce kalple ilgili bi sıkıntım olmadı.fakat bir süredir kalbimde sızı şeklinde kısa süreli agrılar oluyor.bazen bıçak saplanması gibi.ciddi bişey değildir diyorum ama ilerleyen zamanlarda artar mı yada kalple ilgili bir agrımıdır bu bilgi verirseniz sevinirim
… on iki gündür sol mememin alt kısmında bazen batma gibi, acı ve ağrı karışık bir şekilde oluşmaktadır. Sürekli olarak bu rahatsızlığı hissediyorum.
… ara sıra sol göğsümün üzerine ağrı oluyor. ama yorulunca falan değil herhangi bi zamanda oluyor bu ağrı. Eko da çektirdim. ekg de bikaç kez çektirdim herhangi bişey yok dedi doktorum. ama bu ağrılar yıllardır geçmiyor. sırtımdan fizik tedaviye de gittim. Boyun düzleşmem var. ekoda çıkmayan bi kalp sorunu olabilir mi sizce?
… hocam merhabalar. 8-9 ay önce göğsümün sol tarafında ve sol kolumda ağrı basladı. kardiyolojiye ve nörolojiye gittim hersey normal çıktı. psikolojik olabilir dediler. 1 ay sonra kol ağrım gecti, fakat göğüs ağrım devam etmekte. 2 haftadır kolum da tekrar zaman zaman agırıyor bazende sırtımın sol tarafında . Bişey olacak diye korkmaya basladım bu ağrıların sebebi neden olabilir tşk
GÖĞÜS AĞRISININ SEBEPLERİ
Göğüs ağrısıyla hastaneye müracaat eden hastaların önemli bir kısmında ağrıların kaynağı kalp değildir. Burada kısaca bu ağrıların başlıca kaynaklarını sıralayıp, özelliklerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Sıraladığım hastalıklar en sık karşılaştıklarımızdır. Bunların dışında göğüs ağrısı yapan başka hastalıklar da bulunmaktadır. Aşağıda okuyacağınız bazı başlıklar zorunlu olarak Türkçe yazılamamıştır. Bazı kelimeler ise başka karşılıkları olmadığı için Türkçe’mizde de aynı şekilde kullanılmaktadır. Fakat altlarındaki metin kısmında daha açık ve anlaşılır şekilde yazmaya çalışacağım. Anlaşılmayan yerleri bana yazarak düzeltmemi ve açıklama yapmamı sağlayabilirsiniz.
GÖĞÜS AĞRISININ KALBE BAĞLI SEBEPLERİ
a. Koroner arter hastalığı ve iskemik göğüs ağrısı
b. Mitral kapak prolapsusu (MVP)
c. Aort kapak darlığı ve hipertrofik kardiyomyopati
d. Kalp zarının iltihabı (Perikardit)
GÖĞÜS AĞRISININ KALP DIŞI SEBEPLERİ
Damarsal nedenler
a. Aort diseksiyonu
b. Pulmoner emboli
Akciğerlere bağlı nedenler
a. Akciğerin zarı ile ilgili ağrılar (Plörit, plörodini), pnömoni
b. Trakeobronşit
c. Spontan Pnömotoraks
Sindirim sistemi ile ilgili nedenler
a. Reflu, Özofajeal reflü
b. Mide ülseri
c. Safra kesesi hastalıkları
İskelet sistemi ile ilgili sebepler
a. Servikal disk hastalıkları
b. Omuz ve omurga sorunları
c. Kostokondrit, Tietze Sendromu
d. İnterkostal kas krampları
Diğer nedenler
a. Meme hastalıkları, mastalji
b. Zona
c. Emosyonel, psikojenik sebepler
d. Adölesan dönemde iyi huylu göğüs ağrıları “Prekordiyal catch sendromu”
GÖĞÜS AĞRISININ KALBE BAĞLI SEBEPLERİ
KORONER ARTER HASTALIĞI ve İSKEMİK GÖĞÜS AĞRISI
Bu ağrılar koroner arter hastalığına bağlıdır. Kalbin kendi beslenmesini sağlayan kan damarlarına, kalbi taç gibi sardıkları için koroner damarlar, dolaşımına da koroner dolaşım adı verilir. Dolayısıyla hastalığı da koroner arter hastalığıdır (KAH). Koroner arter hastalığının başlıca sebebi damar sertliğidir (arterioskleroz). Arterioskleroz tüm vücuttaki atardamarları ilgilendirir. Bir anlamda damarların yaşlanması sayılabilir. Yaşlanan ve duvarına kolesterol gibi maddeler biriken damarlar giderek kalınlaşır, esnekliklerini kaybeder, sertleşir. Yer yer kireçlenmeler olur. Damar sertliği özellikle erkeklerde daha hızlı ilerler. Kadınlarda sorun genellikle menopoz sonrası kendini gösterir. Fakat bunlar genel özelliklerdir ve istisnalar olabilir. Damar sertliği kimi insanda bacak damarlarını, kiminde beyine giden damarları, kiminde kalbi besleyen damarları daha çok daraltır. Bazılarında ise her organın damarlarında önemli darlıklar bulunabilir. Bazı hastalarda ise darlık değil anormal genişlemelere yol açar, anevrizmalar gelişir. Damar sertliğini artıran, hızlandıran risk faktörleri için “Kalp ve damar hastalıklarında risk faktörleri“ başlıklı makalemi okumanızı rica ederim.
Kalp kasının normal çalışmasını sürdürebilmesi için oksijen ve enerji gereksinimlerinin karşılanması gerekmektedir. Kalp fazla çalıştığı zaman daha fazla oksijen ve enerji kaynağına gerek duyulur. İstirahat halindeyken, bunun aksine enerji ve oksijen gereksinimi azalır. Kalp kası düzgün çalışması için gereken maddeleri kendi kan dolaşımından sağlar. Kalp koşu, merdiven çıkma gibi durumlarda hızlanır, daha fazla çalışır. Psikolojik stres durumları da benzer etkiye yol açabilir. Bu fizik yüklenme sırasında koroner dolaşımının aynı oranda artması beklenir. Damarların darlık gibi nedenlerle, kaslara yeterli oksijen taşıyamaması durumunda, arz-talep dengesi bozulur. Kas oksijen ister, damar bunu sağlayamaz. Bu duruma “iskemi” yani “oksijensiz kalma” adı verilir. Kas kitlesi oksijensiz kaldığını hastaya bir şekilde haber verir. Göğüs ağrısı başlar. Kalp kası hastaya alarm vermekte, “oksijensiz kaldım, hava alamıyorum, öleceğim. Bana ya daha fazla oksijen sağla, ya da artık koşma, yat dinlen, ben de daha yavaş çalışayım” demektedir.” Ağrının amacı budur, bir çeşit alarm işaretidir. Aynı şey bacak kasları için de geçerlidir. Damar hastalıklarını konu ettiğim makalemdeki (yaşlılarda atardamar kökenli ağrılar) baldır ağrılarının mekanizması da aynıdır. Damar sertliği ile daralmış damarın yeterli kanı kasa götürememesi bacak kaslarının kasılmasına, kramp girmesine ve hastanın durmasına sebep olur. Hasta yürümeyip durunca rahatlar. Artık kasları istirahat etmektedir ve gelen az miktardaki kan kasların beslenmesine yetmektedir. Kalpteki uyarı mekanizması da aynı şekilde çalışır. Fakat Kalbin durup da dinlenmesi mümkün değildir. Yavaşlatmak da ancak istirahat ile mümkündür. Daha kesin çözüm, koroner damarlardaki darlığın giderilmesidir. Kateter, anjio, balon uygulamaları, koroner baypas ameliyatları bu nedenle yapılır. Amacımız bu tedavilerin anlatılması değil, göğüs ağrısı olduğu için tekrar konumuza dönelim.
İskemik kalp ağrılarına “angina”, anjina pektoris vb adı verilir. İskemik karakterde olan kalp ağrısı iman tahtası denilen göğüs kemiğinin arkasında, künt, sıkıştırıcı nitelikte olur. Göğsün üzerinde bir baskı, ağırlık vardır. Ağrı yanma tarzında da olabilir ve sol omuza, çene, boyun ya da kola yayılabilir. Ağrının yayılımı daralan koroner damara göre farklılıklar gösterir. Bazen sadece karın ağrısı şeklinde hissedilebilir. Birlikte nefes darlığı, terleme, bayılma hissi, bulantı, kusma bulunabilir. Bir kaç dakika içinde başlayıp kendi kendine geçebilir veya daha uzun sürebilir. Genellikle 2-10 dakika sürer. Uzun sürmesi tehlikelidir. Kısa süreli olup geçenler daha büyük bir atağın habercisi olabilir. Mutlaka tedbir alınmalıdır. Ağrı, istirahat ve dilaltı tabletleri ile hafifler veya geçebilir. Düşük doz aspirin almak da yararlıdır. Damar darlıkları ileri derecedeyse, iskemik ağrılar istirahat halinde bile görülebilir. Bu durum, kalbin kanlanmasının istirahatte bile yetersiz olduğu anlamına gelir. Acil olarak hastaneye gitmek gerekir.
Miyokard infarktüsü genellikle anginadakine benzer karakter ve yayılım gösterir. Bununla beraber ağrı daha uzun sürer, genellikle 20 dakikadan fazla ve daha şiddetli olur. Ölüm korkusu seyrek değildir. Ağrıya terleme, kusma, bulantı, hipotansiyon eşlik edebilir. Anginanın aksine miyokard infarktüsünde ağrı istirahat ile, ya da damar genişletici ilaçlarla çabuk geçmez. Ağrının geçmesi için yüksek doz uyuşturucu ilaç gerekebilir.
İskemik ağrılar çok değişik karakterde olabilir. Safra kesesi ağrıları, reflu ve mide fıtığının yol açtığı şikayetler ile karıştırılabilir. Daralmanın derecesine, daralan koroner damarın kalpte beslediği bölgeye, bu bölgenin önemine ve genişliğine göre ağrının karakteri de farklılık gösterir.
MİTRAL KAPAK PROLAPSUSU (MVP)
Kalpte kanı yönlendiren 4 önemli kapak vardır. Bunlardan sol kulakçık ile sol karıncık arasındakine “mitral kapak” denir. Bu kapağın uç kısımları ince, ip gibi şeritlerle karıncık duvarına bağlıdır. Bazı durumlarda bu şeritler ve kapağın kendisi gevşer ve kapak hareketleri etkilenir. Bu hastalık çoğunlukla doğuştan, seyrek olarak edinsel olabilir. Prolapsus miktarı fazla olursa kalp kasıldığında kapak iyi kapanamaz, bir miktar kanı geri kaçırır. Çoğunlukla bir belirti vermez ve klinik önem arzetmez. Beraberinde ritm sorunu bulunabilir. Yani kalp düzensiz atmaya başlar. Buna bağlı olarak çarpıntı ve atipik ağrı yakınması olabilir. Kapak bir miktar kaçırsa bile genellikle korkacak bir durum yoktur. Ancak ileri derecedeki bozukluklarda müdahale etmek gerekebilir. O nedenle kapağın fonksiyonları periyodik olarak izlenmelidir. İzlem sıklığı prolapsusun miktarına bağlıdır. Genç kızlarda biraz daha sık rastlanır. Fizik muayene sırasında duyulan bazı karakteristik seslerle tanımlanabilir. Fakat kesin tanı ekokardiyografide ile konur. Kalp kasılırken kapakçıkların sol kulakçığa doğru çökmesi tipiktir. EKO normalse böyle bir sorun kesinlikle yok demektir.
AORT KAPAK DARLIĞI
Aort kapağı, kalbin sol tarafında bulunan diğer önemli bir kapaktır. Kalp kasıldığında, kan kalbi terk ederek vücuda doğru atılırken bu kapaktan geçer. Kalp gevşeyip, sol kalp akciğerden gelen temiz kanla yeniden dolmaya başlarken, bu kapak kapanır ve vücuda pompalanan kanın geri dönmesini engel olur.
Kalp kapak hastalıkları içinde göğüs ağrısı yapması açısından özel bir yeri vardır. Bazen doğuştan yapısı bozuk ve dar olabilir. Bazen de ileri yaşlarda “kalp romatizması” nedeniyle daralır. Darlık bir dereceye ulaştıktan sonra kalbin sol tarafı, önündeki bu engeli aşmak için, kanı pompalarken daha çok güç harcamaya başlar. Zorluk karşısında kalınlaşır, hipertrofiye uğrar. Kas kitlesi artarken koroner kan dolaşımı önce bir miktar artar, fakat daha sonra yetmemeye başlar. Hasta koşar veya aşırı efor yaparsa kalp daha da zorlanır. Arz-talep dengesi bozulur. Koronerlerde darlık olmamasına rağmen kalp zorlanırken kan akımı yetersiz kalır, ve dolaylı olarak “iskemi” ortaya çıkar. İskemi, yukarıda, koroner bahsinde anlatılan mekanizmayla ağrıya yol açarak, hastaya alarm verir, bir anlamda kan yetiştiremiyorum der. Bu sırada hasta bayılabilir ve şuur kaybı da görülebilir.
Aort kapağının hasta olup olmadığı basit bir muayene ile anlaşılabilir. Dikkatten kaçma ihtimali pek yoktur. Kesin tanı Ekokardiyografi ile konur.
Bazen aort kapağının darlığı ile birlikte veya kapak darlığı olmadan kalp kasının ileri derecede kalınlaşması “hipertrofik kardiyomyopati” ile benzer tablo görülebilir. Bu hastalıkta esas kalınlaşan kısım kapağın hemen altından başlar. Kalp kasının kendisi normal değildir. İleri derecede kalınlaşmıştır ve kan dolaşımını güçleştirmektedir. Göğüs ağrısı, bayılma meydana gelebilir.
PERİKARDİT
Perikart, kalbi çevereleyen zarın ismidir. İki tabakadır ve bu iki tabaka arasında az miktarda sıvı vardır. Böylece kalp bu zarın içinde daha rahat çalışır. Bazı mikroplar ve virüsler nedeniyle bu zarda iltihaplanma meydana gelebilir. Buna “perikardit” adı verilir. Bakteriyel perikarditte ateş, viral perikardite göre daha yüksek olur. Hasta kendini güçsüz ve yorgun hisseder. Birlikte kuru öksürük olabilir.
Bakteriler nedeniyle gelişen perikarditler genellikle birdenbire “akut” başlayan göğüs ağrısına yol açar. Viral perikarditler ise daha “kronik” müzmin, geçip tekrar başlayan göğüs ağrıları yapar. Ağrı iman tahtası “sternum” arkasındadır ve kalbi sıkıyorlarmış gibidir. Bazen de göğsün tam ortasında keskin bıçak batar gibi hissedilir. Hasta otururken daha rahattır. Muayene için yattığında veya derin nefes aldığında ağrının arttığını ifade eder. Sternuma elle bastırılınca ağrı artar. Ağrı sol omuza ve boyuna yansıyabilir. Öne doğru eğilince ağrı ve nefes darlığı azalır. Perikardit ağrısını karakter olarak kalp krizinden ayırmak güçtür. Perikardit tanısı ve perikard boşluğundaki sıvının artıp artmadığının anlaşılması ekokardiyografi ile mümkündür. Ayrıca muayene bulguları da tipiktir.
GÖĞÜS AĞRISININ KALP DIŞI SEBEPLERİ
AORT DİSEKSİYONU
Kalpten kanı vücuda taşıyan büyük aort ana damarında tabakalar arasında yırtılma olma durumudur. Genellikle damar sertliği bulunan, ayrıca yüksek ve değişken tansiyonu olanlarda daha sık görülür. Bazı bağ dokusu hastalıklarında (Marfan gibi) damar sertliği olmadan da görülebilir. Bu hastaların dış görünüşleri tipiktir. Çok ince, uzun yapılı kişilerdir. El ayak ve yüzleri de ince ve uzundur. Bu tarif, her ince uzun kişide bu rahatsızlığın bulunduğu anlamına gelmez. Birlikte bağ dokusu hastalığı varsa damar yapıları da ince dayanıksız olur. Diseksiyon tehlikeli bir durumdur. Hasta kısa zamanda şoka girebilir. Acil müdahale gerektirir. Ağrısı göğüste ve/veya sırtta hissedilir, çok şiddetli ve yırtılır tarzdadır. Aniden başlar. Ağrı sıklıkla boyuna doğru yayılır.
PULMONER EMBOLİ
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan pıhtının koparak toplardamar yoluyla akciğerlere gitmesine pulmoner emboli denir. Pıhtı dolayısıyla akciğer atardamarının bir kısmı tıkanır. Bu pıhtı miktarı kliniği belirler. Az miktarda pıhtı gitmişse hasta bunu fark etmeyebilir. Fakat pıhtı çok fazlaysa ani ölüme de yol açabilir.
Ağrısı ani başlayan, şiddetli ve keskin yan ağrısı tarzındadır. Göğüs ağrısı derin nefes alırken veya öksürükle artar. Pıhtının büyüklüğüne göre ağrının şiddeti değişir. Birlikte nefes darlığı, huzursuzluk vardır. Kalp hızı artar, solunum sıklaşır. Sağ kalp yetmezliği görülebilir.
Emboli nedeniyle akciğerin bir kısmı tamamen kansız kalır ve ölürse buna “pulmoner enfarktüs” denir. Bu da ağır bir klinik tablodur. Bacaklarında kronik venöz yetmezlik bulunanlarda, derin toplardamarlarında flebit geçirenlerde daha sık rastlanır. Ayrıca uzun süreli otobüs ve uçak yolculuklarında, hareketsizlik dolayısıyla bacaklarda kan göllenmesi ve pıhtılaşma meydana gelebilir. Büyük ameliyatlar, riskli doğum ve büyük kemik kırıkları sonrasında da akciğere pıhtı gitmesi olasılığı vardır. Bahsedilen durumlarda koruyucu tedavi yapılması gerekir.
AKCİĞERİN ZARI İLE İLGİLİ AĞRILAR (PLÖRİT, PLÖRODİNİ), PNÖMONİ
Plevra, göğüs kafesinin iç yüzeyini kaplayan ve akciğerleri çevreleyen zarın adıdır. Nasıl perikard kalp için kaygan bir ortam sağlıyorsa, plevra da akciğerlerin işini kolaylaştırır. İltihabi hastalıklarına plörit, plörezi (zatülcemp) denir. Plevra kaynaklı ağrı, hasta alan üzerinde, göğsün bir yanında, keskin bıçak saplanır tarzda, öksürük ve solunum hareketleriyle ortaya çıkan veya artan bir ağrı tipidir. Hasta bölgede plevra normal kayganlığını yitirir, kalınlaşır. Akciğerin etrafında su toplanır. Nefes darlığı ve ateş de vardır.
Plörodini, kelime anlamı olarak “plevra kaynaklı ağrı” demektir. Yan ağrısının sebebi pek bilinemediği zaman, plevradan şüpheleniliyorsa, genel bir tanım olarak bu isim verilir. Birlikte hafif ateş bulunabilir. İz bırakmadan geçer. Viral olduğu sanılıyor. Ortalama 3-7 gün sürer. Önemli bir fizik muayene bulgusu olmaz.
Pnömoni ise zatürre hastalığıdır. Yani akciğerin mikrobik enfeksiyonudur. Daha ağır seyreder. Yüksek ateş, nefes darlığı, yan ağrısı, öksürük vardır. Zatürre sonrası zatülcemp de gelişebilir.
TRAKEOBRONŞİT
Nefes yollarının başlangıcında, gırtlaktan sonra, ortada trakea vardır. Trakea erişkinlerde ses tellerinden sonra 12cm kadar aşağıya indikten sonra sağ ve sol ana bronşlara ayrılır. Böylece solunan hava akciğerlere taşınmış olur. Trakea ve bronşların mikrobik enfeksiyonuna trakeobronşit denir. Orta hatta yanma hissi ile beraber ağrı vardır. Öksürük ile artar. Birlikte ateş, halsizlik gibi diğer enfeksiyon bulguları vardır.
SPONTAN PNÖMOTORAKS
Pnömotoraks, akciğerleri çevreleyen plevra zarları arasına hava kaçması durumudur. Bu olay kendi kendine gelişirse “spontan” denir. Yani dışarıdan bir yaralanma, çarpma yok demektir. Genellikle akciğerde, daha önce kendi kendine gelişmiş hava kesecikleri vardır. Bunlar bir gün kendiliğinden patlayabilir. Sigara tüketimi, aşırı zorlama, aşırı ıkınma bu patlamayı kolaylaştırır. Kronik bronşit, astım, tüberküloz, zatürre, akciğer absesi gibi hastalıkların seyrinde de pnömotoraks meydana gelebilir. Ani başlayan şiddetli yan ağrısı ve nefes darlığı tipiktir. Bazen patlayan kese ufak ve sınırlıdır. Akciğer de çok az çöker ve kendiliğinden iyileşir. Bazen de patlayan hava kesesi nefes yoluyla irtibatta olur. Dolayısıyla hava plevral boşluğu tamamen doldurur. Akciğeri iterek çalışmaz hale getirir. Hatta kalbi bile sıkıştırabilir. Yan ağrısı ve şiddetli nefes darlığı, hava açlığı vardır. Bu, tehlikeli bir durumdur. Süratle müdahale etmek gerekir.
REFLU, ÖZEFAJEAL REFLU
Özofagus, yemek borusunun Latince ismidir. Özofajeal denildiğinde olayın yemek borusunda olduğu anlaşılır. Reflu ise geriye kaçırma demektir. Yediğimiz yiyecekler midede sindirilirken mide asiti ile karışır. Bu karışım yukarıya, yemek borusuna doğru kaçarsa buna “özofageal reflu” denir. Normalde mide ile yemek borusu arasındaki kısmın özel yapısı dolayısıyla böyle bir kaçak söz konusu olmaz. Buradaki meaknizma bozulursa reflu görülür. Birlikte diaframda fıtık (Hiatal herni) bulunma olasılığı fazladır. İman tahtası (Sternum) arkasında yanma şeklinde ağrı yapar. Kalp ağrısına çok benzer. Karnın üst tarafında rahatsızlık hissi, yanma, ağrı vardır. Yemekten sonra başlar, 10-60 dakika, veya daha uzun sürebilir. Ağır yemeklerden sonra düz yatıldığında reflu artar.
MİDE ÜLSERİ, PEPTİK ÜLSER
Midede ülser, yani yara olması durumudur. Ülser, yara anlamına gelir. Karnın üst tarafında, ortada ağrı vardır. Antiasitle rahatlar. Mide boş kaldığında artar. Karnın üst tarafına (epigastrium) derin baskı yapılınca ağrı olur.
SAFRA KESESİ HASTALIKLARI
Safra kesesi karnın sağ tarafında karaciğerin hemen altında bulunur. Salgıladığı enzimleriyle sindirimi kolaylaştırır. Safra kesesi hastalıkları; akut ve kronik iltihaplar, safra kumu ve/veya taşı, polip ve tümör gibi rahatsızlıklarıdır. Ağrıları çok tipiktir. Ender olarak sağ koroner tıkanıklığına bağlı iskemik ağrılarla karıştırılabilir. Epigastrik sağ üst karın bölgesinde ağrı vardır. Bulantı, kusma olabilir. Ağrıları yemeği (özellikle yumurta ve kızarmış yağlı yiyecekler) takiben meydana gelebildiği gibi, hiçbir uyaran yokken de başlayabilir.
Safra kesesinin iltihabi hastalıkları ani başlayabilir veya müzmin olabilir. Belirtiler daha şiddetlidir. Karnın sağ üst tarafında, kaburga altındaki şiddetli ağrı, yukarıya göğse, sağ veya sol omuza, oradan sırta doğru yayılabilir. İdrar rengi koyulaşır, titremeyle ateş yükselir. Ciltte ve göz aklarında sarılık görülebilir.
SERVİKAL DİSK HASTALIKLARI
Boyun fıtığı anlamına gelir. Boyundaki omurgalar arasında yastık görevi yapan diskler vardır. Yaş ilerledikçe bu disklerin içerdikleri su miktarı azalır. Yastıklama görevini iyi yapamaz hale gelir. Dış tabakası yırtılarak sinirlere ve omuriliğe doğru taşma yapar, sinirlere baskı sonucu belirtiler ortaya çıkar. Boyun, omuz ve kolda, kürek kemikleri üzerinde ağrı olur. Ağrıya kolda his kaybı, güçsüzlük, karıncalanma eşlik edebilir. Başlangıçta ağrı ani başlar.
OMUZ VE OMURGA SORUNLARI
Omuz bölgesi; kürek, kol ve köprücük kemikleri ile bunlar arasındaki eklemlerden oluşur. Omuz ağrıları bu eklemlerden ve çevresindeki eklem kılıfından veya yumuşak dokulardan kaynaklanabilir. Hastanın duruş, oturuş bozuklukları, omurga eğrilikleri bu ağrıları artırır. Birlikte ödem ve iltihabi değişiklikler olabilir. Eklem ve çevresinin iltihabi hastalıklarına genel olarak artrit denir. Ağrı, omuzda hareket kısıtlığı ile birlikte olur. Omuzda ve kürek kemiği üzerinde hissedilir, eklem hareketleri ile artar. Gece istirahat ağrısı olabilir. Hastalar, kolun hareketi ile omuzda sürtünme hissinden yakınırlar. İleri yaşlarda boyun rahatsızlıkları da eşlik edebilir.
Omuzda bazı durumlarda omuzun ön yüzünde, gece istirahatte artan ağrılar olur. Kol hareketleri ağrılıdır. Sıklıkla gençlerde, kolun sürekli omuz üstü seviyede kullanılması sonucu gelişir. Köprücük kemiğiyle kürek kemiği arasındaki eklem dejenerasyon vardır. Şişlik de ekenlince altındaki aralık daralır. Subakromiyalsıkışma denen bu durum tenis, yüzme, atma sporlarında veya kolunu sürekli yatay tutarak çalışanlarda görülür. Eklem kapsülü ve tendonlarda ödem ve hemorji bulunabilir. Lokal buz tatbiki, hareket sınırlaması ve ilaçlarla düzelir. Sorun devam ederse gece uykuları dahi bozulabilir. Sağ omuzda daha sıktır.
KABURGALARA BAĞLI SEBEPLER (KOSTOKONDRİT)
Kaburgalar sırtta başlayıp öne doğru gelir. Önde, iman tahtası denen sternuma yapışmadan önceki son birkaç santimlik kısmı kıkırdak yapıdadır. Bu kıkırdak kısmın iltihabi reaksiyonuna kostokondrit adı verilir. 2-5 numaralı kaburgalarda daha sık görülür. Göğüste ani başlayan şiddetli ağrı olur. Hastaya kalp krizini bile düşündürür. Ağrı, göğüs kemiğine ve göğüs kemiğinin kenarındaki kaburgaların birleşim yerlerine basınca artar. Kalp krizinde ise ağrı daha geniş bir bölgede hissedilir. Ayrıca kemik üzerinde basınca hassasiyet yoktur.
Tietze Sendromuise genellikle 2-3. kaburgaların öndeki eklem yerlerinde şişlik ile birlikte ağrılı inflamasyonuna verilen özel isimdir. Yani burada iltihabi bir reaksiyon vardır. Önde, genellikle ikinci veya üçüncü kaburgaların göğüs kemiği ile eklenlendiği yerde hafif kabarıklık olur. Ağrı yapar. Ağrı basınçla artar.
İNTERKOSTAL KAS KRAMP ve AĞRILARI
Kaburgalar arasında, lifleri birbirine ters yönde olan iki kat kas bulunur. Bunlara kaburgalar arası anlamına gelen interkostal kaslar denir. Bu kaslar solunum hareketleri sırasında kaburgaların açılıp kapanmasını sağlarlar. Kasların fibromyalji gibi rahatsızlıkları göğüs ağrısı yapabilir. Çarpma, öksürük, ağırlık kaldırma, çeşitli sporlar aşırı yüklenme ile bu kaslarda ağrıya yol açabilir. Kas kaynaklı bu ağrılar kısa sürelidir. Göğüs duvarı ve kol hareketleriyle, sağa sola dönmekle ve nefes hareketleriyle artar. Bıçak batar gibi keskin karakterde olabilir. Ağrı olunca hasta ikiye bükülür ve nefesini tutar. Çok kısa sürelidir.
MEME HASTALIKLARI, MASTALJİ
Adolesan kız ve erkeklerde meme dokusu gelişirken görülen ağrıya mastalji adı verilir. Memede dokunmakla hassasiyet vardır. Bunun dışındaki meme ağrıları döngüsel olabilir veya tipik bir döngü göstermeden görülebilir.
Belli zaman aralıklarıyla gelen, döngüsel meme ağrıları; Özellikle adet öncesi dönemde meydana gelir, adet kanamasıyla birlikte geçer. Üreme çağında ve sıklıkla otuzlu yaşlarda görülür. Ağrı genellikle her iki memededir ve memenin üst dış kadranlarda daha şiddetlidir. Ağrı koltukaltı bölgesine, kola ve dirseğe yayılabilir. Basit bir hassasiyet şeklinde hafif veya yüz üstü yatamayacak kadar şiddetli olabilir. Bu ağrılar menopoza kadar devam edebilir.
Döngüsel olmayan ağrılar; Adet döngüsüyle ilişkisi yoktur. 40 yaşlarında ortaya çıkar, bazen de menopozda rastlanır. Sebebi belli değildir. Bu tür ağrılar genellikle yanma, çekilme, sızlama, zonklama şeklinde tarif edilir. Koltukaltı bölgesine veya kola yayılabilirler. Bu ağrılar bazen 2-3 yıl sonra kendiliğinden geçer.
ZONA
Zona hastalığının nedeni, sinirleri tutan herpes zoster isimli bir virüstür. Göğüs bölgesindeki sinirleri ilgilendirdiği takdirde göğsün ve sırtın yalnız bir tarafında döküntü ve çok şiddetli ağrı olur. Üzeri su toplayan kızarık döküntüler ve ağrı sinirin ilgilendirdiği bölge boyunca yayılır, uzun sürelidir. Bağışıklığın zayıf olduğu dönemlerde, yaşlılarda görülme sıklığı fazladır. Erken tedavi edilmezse ağrıları döküntüler geçtikten sonra da uzun süre devam eder. Bazen ağrıyı dindirmek çok zor olabilir.
EMOSYONEL, PSİKOJENİK SEBEPLER
Bu hastalarda psikolojik bozukluk belirtileri vardır. Kendisinin kalp hastası olduğuna inanır, stres, huzursuzluk ve korku içinde, farkında olmadan, hızlı hızlı nefes alıp verir. Bu durum, günün her hangi bir saatinde olabilir ve eforla, egzersizle ilgisizdir. Arada derin derin iç çeker. Sonuçta, göğüs kaslarının aşırı kullanılmasına bağlı olarak göğüs ağrısı başlar. Nefes darlığından veya açlığından yakınır. Göğsünün tam ortasının ağrıdığını söyler. Baş dönmesi, sersemlik hissi, vücutta uyuşma, bulanık görme, yüzde kızarma, ellerde ve ağız çevresinde karıncalanma şeklinde belirtiler bulunabilir.
ADOLESAN DÖNEMDE İYİ HUYLU GÖĞÜS AĞRISI
Adölesan dönem çocukluktan ergenliğe geçiş dönemidir. 8-16 yaş arası çocuk ve gençlerde göğsün ortasında ve özellikle solunda (prekordium) delici, batıcı, ani gelen, bazen ağlatacak kadar şiddetli, nefes almakla artan ağrılarıdır. Bazen erişkinlerde de görülebilir. Hasta kalp krizi geçirdiğini zanneder. Ağrı tipik olarak birkaç nefes süresi kadar kısa veya birkaç dakika sürer. Gayet lokalizedir ve yayılımı olmaz. Nefes alımı veya bazen de verilmesi sırasında ağrı artar. Dolayısıyla hasta ağrı sırasında durduğu yerde adeta donar, hareketsiz kalır, nefesini tutar. Ağrı geçinceye kadar son derece yüzeysel nefes alıp verir. Günde bir veya birkaç sefer gelebilir. Genellikle otururken veya yatarken gelir. Bu ağrıların sebebi pek bilinmez, zararsızdır ve “prekordiyal catch” sendromu (PCS) olarak da isimlendirilir.
Hastalığı tanımlayan bilim adamları (Miller ve Texidor) ağrının kaynağını akciğer zarı, plevra olarak bildirmişlerdi. Halen bu ağrıların kaburgalar arası kaslar gibi bazı kas gruplarının krampı dolayısıyla meydana geldiği düşünülmektedir. Tedavisi için bir ilaç kullanmaya gerek yoktur.
SONUÇ
Görüldüğü gibi soru soran hastalarımızın çoğunda ağrı son anlattığım sendroma uymaktadır. Daha az sayıda hastada mitral kapak prolapsusu vardır. Her iki durumda da korkulacak bir şey olmadığını görüyoruz. Sadece prolapsus varlığında izlem öneriyoruz. Bu izlemin süresi birlikte bulunan kapak sorununun derecesine göre 6 ay veya 12 ay olabilir.
Dikkat çekmek istediğim asıl konu okurların ağrılarını tanımlamadaki eksiklikleridir. Ağrının tanımı doğru yapılırsa doktorların da işi kolaylaşır. Ayrıca, ailedeki kalp-damar hastalığı hikayesi, varsa diğer rahatsızlıklar, şeker hastalığı, kullandığı ilaçlar, hipertansiyon mevcudiyeti, tansiyonun kaça kadar yükseldiği, yükselmelerin ani mi olduğu, gece horlaması, uyku apnesi olup olmadığı, kalp ritmi, ritmin düzensiz olup olmadığı, göğüs ağrısının yemeklerle, açlık, tokluk durumuyla ilişkili olup olmadığı, mide şikayetleri, yanma hissi olup olmadığı, eforla (koşmak, yürümek, merdiven çıkmak) ilgisi, ne kadar sürdüğü, ağrının niteliği (keskin, batıcı, künt, baskı tarzında, bıçak veya iğne saplanır gibi) ve yayılımı, ne yapınca geçtiği hakkında bilgiler gerekmektedir.
Örneğin bazı hastalar meme ağrılarını “göğsüm ağrıyor” diye tarif etmektedir. Göğüs dediğimiz vücut kısmı önde göğüs kemiği, yanlarda kaburgalar, arkada omurga ve kürek kemikleri ile bunları çevreleyen sırt ve göğüs kaslarından, ilaveten bu göğüs kafesinin içinde bulunan organlardan meydana gelir. Meme ise göğüs kafesinin ön tarafında bulunan ayrı bir organdır. Memelerden kaynaklanan ağrı, “göğsüm ağrıyor” şeklinde tarif edilmez.
Bu makalenin yayında olduğu bir kaç senedir okurlardan yöneltilen sorulara muhatap oluyorum. Sorular genelde şu şekilde:
- 1 aydır sol göğsümde ağrım var. Hergün ağrıyor
- Dedem sol göğsünde iğne batar gibi hissedercesine bir ağrı olduğunu belirtiyor. Konuyla ilgili bir çözüm bekliyoruz
- Derin nefes alirken sag göğsüme batma giriyor ve sabaha iştahsız başladim 2-3 gündür kusmak istiyorum ama kusmuyorum…
Kolayca farkedileceği gibi bu bilgilerle hastalara doğru bir tavsiyede bulunmak mümkün olmayacaktır. Okurlar genelde yaşlarını bile belirtmemekte, benden falcı gibi kehanette bulunmamı beklemektedirler. Hatta bazıları acil notu koyarak soru yöneltmektedir. Ağrıya acil bir çare bulmak istendiğinde yapılacak şey hastaneye gitmektir.
Bu makale okurlara genel bir bilgi vermek, onları ağrı konusunda aydınlatmak üzere kaleme alınmıştır. Teşhis ve tedavi aracı olarak kullanılması son derece yanlıştır. Maalesef o yönde bir eğilim gördüm. Bu nedenle makale sonundaki “doktordan bilgi alma” opsiyonunu artık kapatıyorum.
Tavsiyem, göğüs ağrısından yakınan okurların, bu ağrı ne tip olursa olsun, kendileri için vakit ayırarak önce doktora gitmeleridir. Bu bir pratisyen veya uzman, iç hastalıkları veya aile hekimi olabilir. Son ikisi tercihimdir. Bu meslektaşlarım hastayla konuşacak, derdini dinleyecek, fizik muayene ile şikayetlerin korelasyonunu araştıracak, gerekli tetkikleri yapacak ve en doğru kararı vereceklerdir. Kendi uzmanlıkları ile ilgili olmasa bile, gerekli yönlendirmeleri mutlaka yapacaklardır. Bütün bunları yerine getirdikten sonra sorusu olan veya aklına bir şeyler takılan okurlar, “soru sorma” opsiyonunu kullanarak bana soru yöneltebilirler.”