Beslenme ve DiyetGenetik Rahatsızlıklar

Genetiği değiştirilmiş gıdalar

Bitkilerin dayanıklılığını artırarak pestisit kullanımını azaltmak için Gen Transferi Teknolojisi geliştirilmiştir. Ancak bitkilerin dayanıklılığı artarken lezzeti ve genel özellikleri kaybolmaktadır. Soya, pamuk, mısır ve şeker pancarı en çok piyasası olan genetiği değiştirilmiş besinlerdir.

Genetik müdahaleler ile doğada daha önce hiç bulunmayan gen bileşimleri üretilebilmektedir. Bir genin farklı bir hücreye transferi ile o hücrenin işlevi artabilir, değişebilir veya salgıladığı kimyasal maddeler farklılaşabilir. Gen transferi, ürün miktarını 10 kata kadar artırılabilir ve tarıma elverişli olmayan alanlarda bile tarım yapılmasını sağlar.

Gen Transferi Teknolojisi sosyal, etik, ekonomik ve dolayısıyla politik bir konudur. ABD, Arjantin, Brezilya, Kanada, Çin ve Hindistan genetiği değiştirilmiş besinlerin %99’unu üreten ülkelerdir. Sağlık açısından tehlikeli gördüğü için buna karşı çıkan ülkeler de vardır. Başta Japonya ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere Güney Kore, Yeni Zelanda gibi ülkelerde de genetiği değiştirilen ürünler ya yasaktır ya da bu ürünlere katı sınırlamalar getirilmiştir.

Uzm. Dyt.Özge Karaarslan
Uzm. Dyt.Özge Karaarslan

Genetiği Değiştirilmiş Besinlerin İnsan Sağlığına Olumsuz Etkileri

1- Oluşturabileceği en önemli risk alerjidir.

2- Gen transferi pestisit kullanımını ortadan kaldırmıştır ancak, toksik madde kalıntılarını kaldıramamıştır. Bu toksinlerin uzun dönemde insan sağlığına etkilerine yönelik yeterli bilgi yoktur.

3- Genetiği değiştirilmiş pamuk, soya ve mısır çeşitlerinde kullanılan kimyasal maddelerin doğrudan kanser yapıcı özellikte olduğu bilinmektedir.

4- Gen aktarımı ile bitkilere yeni özellikler kazandırılırken bitkinin doğal yapısında bulunan besin öğelerinde azalma olduğu bilinmektedir. Özellikle kansere karşı koruyucu olan fitoöstrojen bileşiklerin azaldığı kanıtlanmıştır.

5- Gen aktarımı sırasında genetiği değiştirilmiş besinlerin seçilmesinde antibiyotik dayanım izleme genleri kullanılmaktadır. Bu genler insan ve hayvanlardaki bakterilere geçerek onların da antibiyotiklere dayanıklı hale gelmesine sebep olabilir.

6- Bilim insanların çoğu genetiği değiştirilmiş besinlerin ekolojik sisteme zarar verdiği yönünde fikir birliğine varmışlardır. Ayrıca GDO’lu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddelerin suya ve toprağa geçtiği yönünde pek çok araştırma sonucu mevcuttur. Bu nedenle toksinlerin diğer canlıların besin zincirine katılmaları kaçınılmazdır.

7- Genetiği değiştirilmiş bitki çiçek tozlarının rüzgâr, kuş, arı, böcek ve bakterilerce taşınması sonucunda kilometrelerce uzaktaki bitki türleri de etkilenerek genetik bir kirlilik ortaya çıkacaktır.

8- Genetiği değiştirilmiş besinlerin ekiminin yaygın yapılması Organik Tarımı da tehdit etmektedir. Toprağın, suyun ve tohumun kirlendiği bir ortamda gerçek organik tarım yapmak mümkün değildir.

Türkiye’de GDO ile ilgili yasal düzenlemeler henüz araştırma ve tartışılma aşamasındadır. Sadece 26.10.2009 tarihli – 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik tartışmalar içerisinde yürürlüğe girmiştir.

Genetiği ile oynanmış gıdalar hibrit tohumdan elde edilir. Normal tohumlara göre daha pahalı olan bu tohumların her yıl yenilenmesi gerekir. Türkiye’de geleneksel üretim bitmiş durumdadır. %90 oranında hibrit tohumdan üretim yapılmaktadır.

Yararından çok zararı bulunan Genetiği Değiştirilmiş Besinlerin ülkeye girişinin yasaklanması veya sınırlandırılması ve herhangi bir ürünün içerisinde bulunuyorsa ürün etiket bilgilerinde belirtilmesi gerekir.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir