Gençlerde üreme sağlığı

Dünya Sağlık Örgütü 10-19 yaş grubunu “ergen”, 15-24 yaş grubunu ise “genç” olarak tanımlamaktadır. Ergenlik ve gençlik dönemlerine ait yaşların kesişmesi nedeniyle de 10-24 yaş grubu “genç insanlar” olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde bu grubun sayısı 16 milyonun üzerindedir. Bu sayı çoğu Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan daha fazladır.

Genç insanlarımızın bir taraftan eğitim gereksinimlerinin diğer taraftan da sağlık gereksinimlerinin karşılanması gerekir. Günümüzde koruyucu hekimlik ön plandadır. Buna göre hastalıkları gelmeden önlemek önemlidir. Bu da gençler üzerinde yapılacak çok iyi bir sağlık eğitimi ile mümkün olabilir. Ancak Ülkemizde gençler arasında yapılan birçok araştırmada sağlık eğitiminin maalesef çok yetersiz olduğu görülmektedir. Yine araştırmalarda gençlerin yetersiz sağlık bilgisi sonucu sağlıklarına yeterince özen göstermedikleri anlaşılmaktadır.

Ergenlik dönemine (10-19) adolesan dönem de denmektedir. Gerek ergenlik dönemi (10-19) gerekse gençlik dönemi (15-24) insan hayatındaki çok önemli bir dönemdir. Çünkü bu dönemde fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik büyük değişimler yaşanmaktadır. Bu dönemde edindikleri bilgiler ve deneyimler onların bütün hayatını etkilemektedir.

Prof. Dr.Hasan Serdaroğlu

Bu dönemde gençlerimizde görülen değişimleri ve karşılaşabilecekleri sağlık sorunlarına bir göz atalım:
Ergenlik (adolesan) dönemi fiziksel ve psikolojik değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu dönemin kızlarda 10-12 yaşları arasında, erkeklerde ise kız çocuklarından 1-2 yıl sonra yani 12-14 yaşları arasında başladığı bilinmektedir. Bununla birlikte bir iki yıl erken veya geç başlaması da normal kabul edilmektedir. Bu dönemde her iki cins için hızlı bir değişim söz konusudur, hızlı bir boy artışı, tüm vücutta, ses tellerinden kıl yapısına kadar birçok değişikler gözlemlenir. Ergenlerin cinsel organlarında fiziksel ve fonksiyonel değişiklikler meydana gelmekte ve ergenler cinsellikleriyle bu dönemde tanışmaktadırlar.

Çocukluktan gençliğe geçiş dönemi olarak da adlandırılan adolesan döneminde kızların karşılaştıkları ilk büyük değişiklik adet görmedir. Genel olarak ilk adet (menarj) 10-12 yaşlarında görülür. Adet görmeden önce kız çocuğunun vücudunda bazı değişiklikler olur. Önce memelerde bir gelişme olur, meme ucu pigmantasyonu artar, sonra memenin volümü artmaya başlar ve meme şekillenir. Sonra genital bölgede dudaklarda bir pigmantasyon artışı ve kıllanma görülür, bunu koltuk altı kıllanması izler. Kız çocuğu adet görmeye başlayınca eğer bu konuda daha önceden bilgilendirilmemiş ise karmaşık duygular yaşamaktadır. Maalesef toplumun büyük kesiminde ebeveynler çocuklarını bilgilendirmemektedir. Göğüslerindeki tomurcuklanmayı görünce telaşla kızını muayeneye getiren birçok anneyle karşılaşmaktayım. Toplum olarak sadece gençlerdeki üreme sağlığı bilgisi değil genel sağlık bilgimizin de çok yetersiz olduğunu belirtmeliyim.

30-40 yıl öncesine göre; gençlerin ilk cinsel deneyimleri daha erken yaşlarda başlamaktadır. Yetersiz ve yanlış bilgilerlerle cinsel yaşamları başlayan gençler birçok sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Bunların en önemlileri cinsel yolla geçen hastalıklar, planlanmamış, istenmeyen gebelikler ve bunların komplikasyonlarıdır.
Üreme sağlığı konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığı için cinsel ilişkinin sonuçlarını düşünmeden cinselliği yaşayan gençler zaman, zaman bunun olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmaktadır.

Günümüzde bir taraftan cinsel yaşam erken yaşta başlarken diğer taraftan evlilik yaşı yükselmiştir, dolayısıyla evlilik dışı cinsel yaşam süresi uzamıştır. Bu dönemde gençlerin üreme sağlığı bilgisi ne kadar yetersizse ve cinsel yaşamda bulunduğu kişi sayısı arttıkça o oranda üreme sağlığı da risk altına girer. Genital organlar olgunlaşmadan erken yaşta cinsel yaşamın başlaması bazı kötü hastalıkların görünme oranını arttırmaktadır. Yine çok eşlilik cinsel yolla geçen hastalık riskini arttırdığı gibi rahim ağzı kanseri görülme riskini de arttırmaktadır.

Cinsel yolla geçen hastalıklarda özellikle büyükşehirlerde yaşayan gençlerde bir artış görülmektedir. Yukarda da belirttiğim gibi partner sayısındaki artışa paralel olarak bu hastalıklarda da artış görülmektedir. Partner sayısı fazla olan bayanlar cinsel yolla geçen hastalıklar için bir risk grubu oluşturduğu gibi, partner sayısı fazla olan erkekler de bir risk grubu oluşturmaktadır. Hemen,hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi cinsel yolla geçen hastalıklarda tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi sonuç alınmaktadır. Gençlerin bu konuya da yeterli duyarlılığı göstermediğini gözlemlemekteyiz. Günümüzde HIV / AIDS gelişmemiş, bilgi eksikliği olan toplumlardaki gençlerde sık karşılaşılan ciddi hastalıklardır.

Yapılan anket çalışmalarında gençlerin gebelikten korunma yöntemleri hakkındaki bilgilerinin de çok eksik olduğu görülmektedir. Gerek evlilik dışı gebelikler ve gerekse de evlilikte planlanmamış gebeliklerde çiftler bunu sonlandırmak istiyorlar. Bunu yaparken de çok basit bir prosedür olarak algılıyorlar. Halbuki gebeliği sonlandırmanın ciddi komplikasyonları görülebilmektedir. Bunlar, kanama, enfeksiyon, rahim içi duvarlarda yapışıklık ve hatta rahimde delinme. Bazen bu komplikasyonlar kısırlıklara da yol açabilmektedir. Hele tekrarlayan küretajlar son derece sakıncalıdır.

Tabii bu sorunlar hem genç erkekleri hem de bayanları ilgilendirmekle beraber bayanlarda daha derin izler bırakmaktadır. Kürtajın tüm komplikasyonları kadında olmaktadır, erkekte her hangi bir değişiklik olmuyor. Ayrıca aldırılan bebeğin psikolojik etkisi erkeğe oranla bayanda çok daha fazla oluyor. Bunların dışında kadınlar cinsel yolla geçen hastalıklar açısından daha büyük bir risk oluşturmaktadır. Kadınlarda cinsel yolla geçen hastalıklar daha ciddi geç komplikasyonlara yol açmaktadır. HIV / AIDS gibi annedeki enfeksiyonların bebeklere de bulaşma riski vardır.

Ülkemizde daha çok kırsal kesimde gençlerde karşılaştığımız bir diğer problem de genç kızlarımızın erken yaşta evlenmeleridir. Bu gençler genellikle gebelikten korunma yöntemleri ve gebeliğin ilk belirtileri hakkındaki bilgilerden yoksunlar. Erken yaşta evlenen (20 yaştan önce) kız çocuklarının gebeliklerinde düşük oranı, erken doğum oranı ve düşük kilolu çocuk doğurma riski daha fazladır.

Doğurduktan sonra da bilgileri yetersiz olduğundan bebeklerine bakımda bazı güçlükle karşılaşmaktadırlar.
Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki; ergenlik döneminde cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili doğru bilgilerle donatılmış gençler daha az sorunla karşılaşıyor.

Ülkemizin gerçeklerine bir göz atarsak gençlerimizin;

Gençlik döneminde karşılaşabileceği fiziksel, psikolojik değişiklikler,

Cinsel yolla geçen hastalıklar, bu hastalıkların komplikasyonları,

Gebelikten korunma yöntemleri, gebeliğin ilk belirtileri hakkındaki bilgileri çok yetersizdir.

Önerilerim;

Birçok ülke nüfusundan daha fazla olan gençlerimizin, üreme sağlığı ile Devlet bugünkünden çok daha fazla ilgilenmelidir.

Tıp Fakülteleri yarının doktorları olacak ve toplumu bu konuda bilgilendirmek konumunda olacak öğrencileri bu günkünden daha iyi yetiştirmelidir.

Sağlığın her şeyden daha önemli olduğu bilinci topluma verilmelidir.

Exit mobile version