Gebelikte Kan Pıhtılaşma Eğilimi ve Riskleri

Gebeliğin ilk aylarından itibaren vücuttaki pıhtılaşma aktivitesi artmaya başlar ve gebelik ilerledikçe de artarak devam eder. Bu kandaki pıhtılaşmayı sağlayıcı bazı maddelerin artışıyla beraber pıhtılaşma önleyici mekanizmaların etkisinin gebelik öncesine göre azalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak bir şekilde oluşmuş olan pıhtının uygun şekilde parçalanmasının da özellikle gebeliğin son 3 ayında daha zor hale gelebilmektedir. Hemostatik sistemdeki bu değişiklikler gebelik dönemi için fizyolojik bir “güvenlik ağı” olarak işlev görür, ancak riskli bireylerde hem anne hem de fetüsü hamilelik sırasındaki komplikasyonlara yatkınlaştırabilir. Bu riskli durum kimi verilere göre gebelik sonrası 12 haftaya kadar devam edebilmektedir.

Uzm. Dr. Ömer Önder Savaş

Gebelik sırasındaki fetüs için riskler arasında preeklampsi, plasental abrupsiyon, gelişme geriliği, geç ve erken dönemde görülen tekrarlayan erken düşükler, intrauterin ölüm ve ölü doğum sayılabilir.

Gebe kadınlar venöz tromboembolizm (toplardamarlar içinde kan pıhtısı oluşumu) açısından aynı yaştaki gebe olmayan kadınlara göre 5-6 kat daha fazla risk taşırlar. Yaklaşık her 1000 doğumdan birinde gebeliğe bağlı venöz tromboz görülmekte, her 1000 kadından biri doğum sonrası dönemde tromboz yaşamaktadır. Ayrıca venöz tromboemboli riski sezaryen doğumlarda vajinal doğumlara oranla daha fazladır. Gebelikte artmış pıhtılaşma eğilimi için en önemli risk faktörleri daha önce geçirilmiş venöz tromboemboli öyküsü ve kalıtımsal trombofilidir. Kalıtımsal trombofili normal şahıslara göre daha kolay kan pıhtısı oluşma riskini arttıran genetik problemleri ifade eder. Antirombin, protein S, protein C eksikliği, Faktör 5 Leiden mutasyonu, Protrombin gen mutasyonu gibi kalıtımsal trombofili etkenlerinin başında gelir. Kalıtımsal trombofili olan hastaların önemli bir kısmı hayat boyu venöz tromboemboli geçirmeyebilirler ancak gebelikte bu rahatsızlığı yaşayan kadınlarda %50 ye varan oranda kalıtsal trombofili etkenleri saptanabilmektedir. Bu açıdan gebelikte tromboemboli sonrası uygun vakalarda kalıtımsal trombofili açısından değerlendirme yapılmalıdır.

Kalıtımsal trombofilinin yanında sonradan edinilmiş risk faktörleri de önemlidir. Antifosfolipid sendrom,bazı kalp ve akciğer hastalıkları, Lupus, kanser ve inflamatuar bağırsak hastalıkları, bazı romatolojik hastalıklar, nefrotik sendrom, orak hücreli anemi, obezite, 35 yaş üstü olmak, çoğul gebelik, yardımcı üreme tekniklerinin kullanılması, sigara kullanımı, ileri derecede variköz venler, gebelikte ve gebelik sonrası takipte cerrahi müdahele, dehidratasyon, uzun mesafeli yolculuk, uzun süreli enfeksiyon gibi durumlar sonradan gelişen risk faktörleri arasında sayılabilir.

Tromboemboli açısından riskli olan kadınların doğum öncesi mutlaka bu açıdan danışmanlık alması ve uygun vakaların gebelik ve sonrasında profilaktik tedavi açısından değerlendirilmeleri gerekmektedir.

ÖZET CÜMLE: Gebeliğin ilk aylarından itibaren vücuttaki pıhtılaşma aktivitesi artmaya başlar ve gebelik ilerledikçe de artarak devam eder.Gebe kadınlar venöz tromboembolizm (toplardamarlar içinde kan pıhtısı oluşumu) açısından aynı yaştaki gebe olmayan kadınlara göre 5-6 kat daha fazla risk taşırlar. Gebelikte artmış pıhtılaşma eğilimi için en önemli risk faktörleri daha önce geçirilmiş venöz tromboemboli öyküsü ve kalıtımsal trombofilidir.Tromboemboli açısından riskli olan kadınların doğum öncesi mutlaka bu açıdan danışmanlık alması ve uygun vakaların gebelik ve sonrasında profilaktik tedavi açısından değerlendirilmeleri gerekmektedir.

Exit mobile version