Plastik ve Estetik Cerrahi

Estetik dolgu tedavileri

Genç bir yüzde cilt altını destekleyen birbirleri ile ilişkili 5 ayrı yağ yastıkçığı kompartmanı bulunmaktadır. Bu yağ yastıkçıkları derinin daha gergin görünmesinde alttan destek yaparken diğer taraftan dokuları travmalardan da korumaktadır.

Yaş ilerledkçe hem bu yağ yastıkçıklarında kayıp hemde kemik yapılarda aşınmalar meydana gelmekte dolayısı ile yer çekiminin etkisi ile ciltte sarkmalar görülmektedir. Bu sarkmalar özellikle orta yüzde burun kenarındaki çizgiye (nazolabial alan) doğru ve çene bölgesinde yanlarda (jaw line=çene hattı) meydana gelen katlantılar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Bu sarkmalara bulging de denilmektedir. Sonuç olarak nasolabial alanda ve yanaklarda çukurlanmaya, malar çıkıntının (orta yüz kemiği) belirginliğinin azalmasına neden olmaktadır.

Diğer taraftan alt göz kapağında uzama ve burada orbiküler kasın (göz kası) daha belirgin olmasına, göz yaşı oluğu deformitesi (tear trough deformitesine) ve elmacık kemiği (zygoma ) üzerinde V şekşinde deformasyona (bozukluğa) neden olmaktadır.

Sonuç olarak yüzün ortasında konkav ve konveksite arasındaki denge bozulmaktadır.

Uzm. Dr.Berkant Oman
Uzm. Dr.Berkant Oman

DOLGULAR:

Dolgu maddeleri adından da anlaşılacağı gibi uygulandığı dokuya volüm kazandırılması için kullanılmaktadır. Yanak ve çene dolgunlaştırma, göz yaşı deformitesinin düzeltilmesi (tear trough), ince çizgilerin ve derin kırışıklıkların giderilmesi, burun estetiği, yüzün orta kısmının yeniden şekillendirilmesi, dudak dolgunlaştırılması, el üstü ve dekolte alanının gençleştirilmesi, göğüs ve basen bölgelerine volüm verilmesi, deride çökme yapan yara izlerinin düzeltilmesi ile yüz asimetrilerinde kullanılmaktadır.

Dolgu maddeleri içerikleri ile uygulandıkları dokuda sadece volüm etkisi ya da deride yeni kollajen yapımını uyaracak biyositimülan etki göstermektedirler ya da her ikisinide yapmaktadırlar.

İdeal bir dolgu; güvenilir, etkin, kolay uygulanabilir olmalıdır. Uygun saklanma koşullarında uzun süre korunabilmeli ve uzun süre uygulandığı dokuda güvenle kalabilmelidir. Etkin olmasından kasıt uygulandığı dokuda istenilen volümü verebilmelidir. Güvenli dolgu maddesinden kasıt ise dolgunun allerjik, karsinojenik yada teratojenik olmaması ve uygulandığı dokuda yer değiştirmiyor olması gerekmektedir. Dolgu maddesinin doku ile uyumlu olması, uygulama sonrasında vücutta sistemik ve kalıcı bir reaksiyona neden olamaması gerekmektedir. İstenmeyen yan etkileri minimal ve kısa süreli olmalıdır.

Kullanılan dolgu ürünleri FDA, TÜV, CE ve Sağlık Bakanlığının onaylı ürünleri olmalıdır.

Dolgu maddeleri uygulamalar konusunda deneyimli bir uzman doktor tarafından uygulanmalıdır.

Uygulama sonrası hastaya uygulama alanları, kullanılan dolgu, dolgunun LOT ve barkodunu, uygulama sonrası erken ve geç yan etkileri içeren bir epikriz verilmesi gerekmektedir. Bu aynı alana dolgu tekrarında yada daha sonra yapılacak lazer, estetik, cerrahi ve benzer uygulamaları öncesi son derece önemlidir.

Günümüzde kullanılan dolgu maddeleri uygulama alanında uzun süre kalabilmektedir. Hastanın başka sağlık problemleri nedeni ile uygulama alanında yapılacak MR, PET, US yada BT gibi görüntüleme yöntemlerinde bu dolgu maddelerinin görünmesi doğaldır. Radyoloji uzmanının değerlendirme sırasında bunu bilmesi son derece önemlidir. Tanısal ya da yanlış değerlendirmeleri önlemek adına dolgu uygulama epikrizi son derece önemlidir.

Kalsiyum hidroksiapatit içeren dolgunun PET taramasında görünür olması yanlış tanılara neden olabilmektedir.

Dolgu maddelerinin uygulanabilirliği arttıkça komplikasyonlar ve yan etkilerde artmaktadır.

Günümüzde uygulanabilirliği onaylanmış bir çok dolgu maddesi kullanılmaktadır. Dolgu maddeleri dokuya uygulandıklarında, dokuda kalabilir ya da doku tarafından parçalanabilirler. Buna dolgunun biyolojik çözülme yeteneği denilmektedir. Biyolojik olarak çözülebilme yeteneklerine göre dolgular;

Biyolojik olarak çözülebilen dolgu maddeleri; Kollajen ve Hyaluronik asit ( HA) gibi,

Biyolojik olarak çözülemeyen dolgu maddeleri; Poliakrilamit, Polimetilmetakrilat (PMMA) ve silikon gibi,

Biyolojik olarak çözülebilen dolgu maddeleri içerisinde günümüzde dünyada en yaygın kullanılanı hyalüronikasit dolgulardır.

Hyaluronik asitler, ner ne kadar isminde asit geçse de aslında şekerden türemiş, insan cildinde doğal olarak bulnan ve tekrarlayan karbonhidrat ünitelerinden oluşan bir polimerdir. Cilt dokusunda aynı harç görevi görerek cildin nem oranını dengelediği gibi komşu yapılar arasında iletişimde de rol alır. Nem oranını dengeleme özelliği kimyasal yapısı nedeniyle suda büyük ölçüde çözünür halde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu özelliği ile molekül ağırlığının 1000 katına kadar su tutma kapasitesine sahip olan bu molekül dokular arasında jelimsi kıvamda berrak bir sıvı oluşturarak dokuları desteklemektedir.

Moleküler yapılarında çapraz bağlanma oranı, konsantrasyon ve parçacık boyutuna bağlı olarak biyolojik çözülebilme oranları azalmakta, böylece dokuda 6-18 aya kadar süren etkinlik sağlamaktadır.

Hyalüronik asitler dokulara uygulandıklarında homojen ağ yapısı ile hem kohezivite (yapışkan) hemde elastik bir doku oluştururlar. Bu yetenekleri elastik modülü G’ ve kohesivite indeksi Ns ile gösterilmektedir. Kohevizite dolgunun dolgu yeteneğini, elastik modülü ise ‘lift’ dokuları germe etkisini göstermektedir.

Ayrıca hyalüronik asitin konsantrasyon ve partikül büyüklüğü; hacim verme yeteneğini, hyalorunik asit molekülleri arasındaki çapraz bağ vizkozite, elastikiyet ve dokudaki yıkımını sağlayan hyalüronidaz direncini gösterir ( buda dokuda kalma süresini belirlemektedir.) Dolgunun lidokain içerip içermediği önemlidir. Ayrıca moleküler 3 boyutlu yapısı dokuya uygulandığında şekillendirme yeteneğini göstermektedir.

Hyaluronik asitler günümüzde geliştirilirken, daha fazla çapraz bağlı moleküler yapıları ile dokularda daha uzun süre kalmayı ve dokulara daha fazla dolgunluk verme yeteneklerinin arttırılması hedeflenmektedir. Ancak bu özellikleri ile uygulanan dokuda daha fazla istenmeyen komplikasyonlar ve yan etkilere yol açabilmektedir.

Günümüzde en çok kullanılan Hyalüronik asit içerikli dolgular ile yüz,boyun, dekolte, el üstü gibi alanlarda hem ciltakalitesini artttırmak hemde volüm vermek amaçlı işlemler rahatlıkla uygulanabilmektedir.

Dolgu yapılırken ağrı hisseder miyim?

Ugulama yapılacak bölgeye göre öncesinde lokal anestezik kremler ya da iğneyle yapılan anesteziler kullanılmaktadır. dolayısı ile ağrı hissi çok çok az olmaktadır.

Her bölgeye aynı ürün kullanılabilir mi?

Hayır. Hyalüronik asit içerikli dolgular içerdikleri çapraz bağa göre inceden kalına doğru sertlikleri artmaktadır. İnce dolgular daha fazla su tutarken kalın dolgular daha fazla volüm etkisi yaratırlar. Her bölge ve uygulama için farklı kalınlıktaki dolgular kullanılmaktadır. Dolgular kalınlaştıkça yani sertlikleri arttıkça daha derine koyulurken, ince dolgular daha yüzeye uygulanmaktadırlar.

Gençlik aşısı denilen uygulama da dolgu uygulaması mıdır?

Hayır. Gençlik aşısı olarak isimlendirilen uygulamada da hyalüronik asit bulunmakta fakat jel kıvamında olmayıp sıvı formda bulunmaktadır. Bu uygulama aslında bir mezoterapi uygulamasıdır. Dolgunluk etkisi yerine hyalüronik asitin su tutma özelliği ve cildi yenileme özelliğinden faydalanılmaktadır. 2-3 hafta ara ile toplam 3 seans olarak uygulanan bir işlemdir.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir